Bazen bedenimiz gibi karakterimiz de zayıflayabilir. Bilmemiz gereken tek şey, herkesin zor bir yaşam mücadelesi verdiğidir. Shakespeare, “Çile insanı zayıf, anneleri güçlü kılar yavrum” diye yazmıştı. Çile ve zorlukların karakteri zayıflatması doğaldır.
Diyelim ki bu çetin yaşam koşulları sizin de güveninizi yok etti, alavere dalavere yapmadan bu piyasada ayakta durmanın güç olduğuna inanmaya başladınız. Eğer böyle düşünüyorsanız karakterinizde bir zayıflama semptomu keşfettik demektir. Ama üzülmeyin! Zayıf karakter bir kader değildir, tüm diğer şeyler gibi sonradan oluşmuştur. Sonradan olan her şey, sondan yok edilebilir. Karakterinizi güçlendirmek sizin elinizdedir. İşte karakter güçlendirici birkaç kolay ipucu size.
- Bir söz verip sözünüzde durun. Geçmişte verdiğiniz bir sözü hemen yerine getirin ya da bir söz verip sözünüzü yerine getirin. Kime söz verdiğinizin bir önemi yoktur. Kendinize, arkadaşlarınıza hatta tanımadığınız birine bir şey yapacağınızı söyleyin ve onu yapın. Yarın tam gün çalışacağım veya sosyal medya kullanmayacağım, para harcamayacağım gibi negatif bir söz olabileceği gibi, sabah erken kalkacağım, seni akşam ararım, birazdan orada olurum gibi bir şeyi yapmak şeklinde de olabilir.
- Gerçeği olduğu gibi anlatın. Zor bir konuda gerçeği olduğu gibi anlatmayı deneyin. Unutmayın, gerçek kişiye göre değişse de siz, kendi bildiğiniz kadarıyla samimi ve eksiksiz anlatabilirsiniz. Buradaki anahtar tutum, sizin kendinize onay vermenizdir.
- Duygularınızı açıkça söyleyin. Kibar ve nazik olmakla duygularınızı örtmeniz arasında fark olduğunu hatırlayın. Bir şeyi beğenmediğinizi, hayran olduğunuzu, sıkıcı bulduğunuzu söyleyin. Herkesin duygusu kendine özeldir ve insanlar sizi ancak özel olursanız özel bulurlar. Unutmayın, kibar görünmeye çalışmak, kaba olmaktan daha rahatsız edici bulunmuştur.
- Bir işi zamanından önce yapın! Zamanında gitmek, geç kalmaktır; zamanında bitirmek geç bitirmektir. Bir iş bulun ve onu son teslim tarihinden önce bitirin. Kalan zamanınızda Netflix’ten Blacklist veya After Life’tan fazladan bir bölüm daha izleyin. Bunları zaten izlemişseniz sahilde dolaşın, bir arkadaşınızı arayıp hâl hatır sorun.
- Kalbinizin sesini dinleyin. İnsanların kınayacağını, garipseyeceği, hoş görmeyeceği fakat sizin yapmak istediğiniz bir şeyi yapın. Buradaki tek ölçüt, yapacağınız şeyin başkasına doğrudan zarar vermemesidir. Hiç kimse sizin ebeveyniniz değildir ve hiç kimse sizi birkaç dakikadan fazla hatırlamaz. Kendinizi abartmayın!
- Dedikodu yapma fırsatını geri tepin. Bunun yerine kendinizle ilgilenin. Kalan vakitte gidip kendinize dondurma ısmarlayın. Bir makale veya kitap okuyun. Bir paragrafı geçmeyen Facebook, Twitter veya Instagram paylaşımlarını bir süreliğine terk edin. En az üç sayfalık bir metni okumayı deneyin. Unutmayın, okurken başkasına düşünce dünyasına girersiniz. İnsan ruhunu zenginleştiren para ve mülk değil, deneyimdir. Kendi deneyimleriniz sizi sadece akıllı yapar. Ölmeden evvel bir yaşam bilgeliğine ulaşmayı umuyorsanız başkalarının deneyimlerine de sahip olmanız gerekir. Başkasının dünyasına girmenin en iyi ve kestirme yolu ise kendini organize edilmiş fikirlerle ifade eden bir yazarın dünyasına girmektir. Yani uzun metinleri okumak. Uzun metinler, dostları ziyaret gibi, kısacık bu dünya hayatı uzun hale getirir.
- Kendinizi yargılamaktan vazgeçin. Bu sizin enerjinizi yiyip bitirir. Herkes hata yapar ve neyin hata olduğuna dair evrensel bir ölçüt yoktur. Bu konudaki gerçek Epiktetos’un dediği gibidir: “İnsanı rahatsız eden olaylar değil, olaylar hakkındaki düşünceleridir.” Kendinizi yargılamamanın sunduğu konforu kısa sürede başkaları da yaşar. Artık başkalarını da yargılama zahmetine girmediğinizi fark edersiniz. Bu ise çevrenizdeki gerginliği azaltır.
- Sevdiğiniz türlerin dışında bir film okuyun. Unutmayın, çağımız dijital çağ ve bir bilişim devrimi yaşanıyor. Filmler artık gerçek birer kitaptır, seyircisinden okunmayı talep eden. Hep aynı tür filmleri izlemek, aynı yemeği yemek gibidir; ruhunuzun ve zihninizin ihtiyaç duyduğu fikirleri size vermediği gibi, sizi duyarsızlaştırır da. O yüzden zihninizin farklı kortekslerini uyaracak içeriklerle karşılaşmalı, izlerken zihninizi aktif tutmalısınız.
- Son bir öneri: Yaptığınız şeylerin sayısını bir tane azaltın. Bu çağ insana çok fazla sorumluluk ve iş yüklemiştir. Tatminsizlik, hırs ve daha fazlasını talep etme arzusu sizi de istila etmiş olabilir. Bir Türk atasözünün dediği gibi, bir koltukta iki karpuz taşınmaz. En sevdiğinizle daha çok ilgilenmeniz için sevmediklerinizden birini listeden çıkarın.
Bunları yapmak sanıldığından daha kolaydır. Zor kısmı, bunların yaparak karakterinizin güçleneceğine dair inanca kucak açmaktır. Hepsini bir günde yapmanız gerekmez veya hepsini her gün yapmanız istenmez. Birini ilk kez yaptığınızda ikinci kez yapma gücü ve arzusunu varoluşunuzun derinliklerinde hissedeceğinizden eminim.
Hepsinden sonra kendinizi ödüllendirin. Nefsi keskinleştirmeyen tek haz, başarının ardından yaşanan haklı gururun verdiği hazdır. Kendinizi tebrik edin. Artık karakterinizin daha güçlü olduğunu hissetmeye başlayabilirsiniz. Koşulların zayıflattığı karakterinizi aklınız ve iradenizle siz güçlendirmeye başladınız. Tebrikler.
Doç. Dr. Şevki IŞIKLI
Kaynak
- www.oğretmenlersitesi.com/29 Temmuz 2019