Sophos Akademi

  1. Anasayfa
  2. »
  3. Bilişim ve Teknoloji
  4. »
  5. Mary Wollstonecraft ve Mary Shelley Filmi

Mary Wollstonecraft ve Mary Shelley Filmi

Toplum hayatında kurulan yapılar, erkeklerin gereksinimlerine göre düzenlenmiş ve kadınların ihtiyaçları görmezden gelinmiştir. Kadınlar, erkeklere göre düzenlenen bu sistemde erkeklerle aynı seviyeyi yakalayabilmek için sürekli mücadele etmek zorunda kalmıştır.

Mary Wollstonecraft feminist felsefenin kurucusu olarak görülür. Ünlü bir yazar olan kızı Mary Shelley ailesinin radikal görüşlerinden etkilenmiştir. Bu çalışmada Mary Shelley’nin 19. yüzyılda kadın bir yazar olarak yaşadığı zorluklar ve seçtiği hayat tarzının sonuçlarına katlanmak zorunda kalması anlatılmaktadır. Mary Shelley’nin gerçek hayat hikayesinin anlatıldığı “Mary Shelley” filminde bazı sorulara cevap aranmaktadır:

  • Bir kadın olarak toplum kurallarının dışına çıkmak mümkün müdür?
  • Bir kadın, bir erkek kadar özgür yaşayabilir mi?
  • Kadınların zihinsel ve yaratıcı becerileri neden sorgulanmaktadır?

Mary Wollstonecraft 

27 Nisan 1759’da dünyaya gelen Mary Wollstonecraft; İngiliz yazar, kadın hakları savunucusu ve filozoftur. Roman, seyahatname, felsefî inceleme yazıları, Fransız Devrimi tarihçesi ve çocuk kitabı yazmıştır (1). Kadın haklarının temeli, 18. yüzyılda Avrupa’da sivil özgürleşme hareketleriyle başlayan Fransız Devrimi’nin “eşitlik” fikrine dayanmaktadır. “İnsan hakları” olarak betimlenen haklar, yalnızca erkekler arasında bir eşitlik anlayışını ortaya çıkarmış ve hak mücadelesinin bir parçası olan, ayrıca nüfusun yarısını oluşturan kadınları dışlamıştır. Mary Wollstonecraft, 18. yüzyılda kadın ve erkek arasındaki eşitsizliklere vurgu yaparak toplumsal cinsiyet rolleri üzerinden yeni bir tanımlama yapmıştır. Toplumsal cinsiyet eşitliğine vurgu yapan eşitlikçi feminist yaklaşıma göre, kadın sorunlarının temeli toplumda kadına yüklenen roller ve kadınlara erkeklerle eşit fırsatların verilmemesinden kaynaklanmaktadır (2).

Mary Shelley 

Tam adı Mary Wollstonecraft Godwin Shelley olan Mary Shelley, 1797’de Londra’da William Godwin ve Mary Wollstonecraft’ın kızları olarak dünyaya gelmiştir. Shelley’nin babası William Godwin; radikal siyasal görüşleriyle tanınan bir şair, gazeteci, politika yazarı ve filozoftur. Annesi Mary Wollstonecraft ise Kadın Haklarının Gerekçelendirilmesi adlı kitabı kaleme alan feminist bir yazardır. Wollstonecraft doğumdan birkaç gün sonra hayatını kaybetmiştir. Mary annesini örnek alarak büyür (3).

Mary Shelley Filmi’nden İzlenimler

Yasak Aşk

16 yaşındaki Mary Shelley, henüz evlenmediği için filmde adı Mary Wollstonecraft Godwin olarak geçmektedir. İskoçya’daki bir seyahati sırasında Percy Bysshe Shelley ile tanışır. Percy Shelley, 21 yaşında ve dönemin en gözde şairlerinden biridir. Birbirlerine aşık olduktan sonra Mary, Percy’nin beş yıldır evli olduğunu öğrenir. Percy, görgü kurallarından dolayı Mary’nin kendisinden vazgeçeceğini düşündüğü için evliliğini gizlemiştir. Percy, evliliğinin hata olduğunu ve zamanla tükendiğini söyler. Fakat aynı durumu Mary ile evlenmeden de yaşayacaktır.

Filmde Percy, Mary’nin babası William Godwin’e aradaki bağ kopunca evli kalmak zorunda olmanın acı olduğunu söyler.  Godwin, benzer cümleleri gençken kendisinin de kurduğunu ifade eder. Babası, Mary Wollenstone ile ilk zamanlar evlenmeden yaşamıştır. Mary Shelley babası ve annesi gibi evlilik dışı bir ilişki yaşamaya karar verir. Babasına onun inançlarına uygun yaşadıklarını söyler. William Godwin bu aşka karşı çıkar. Sonuçlarının ağır olacağını, Mary’nin buna dayanamayacağını ve annesinin acı çektiğini anlatır. Annesi Mary Wollstonecraft’ın tutkularının onun mahvına sebep olduğunu söyler. William Godwin, karısı Wollstonecraft’ın aykırı ilişkilerini dile getirecek kadar özgürlükçü bir adamdır. Ancak Mary Shelley, Percy’ye aşık olup onunla kaçtığında evli bir adamla kaçtığı için kızını reddeder ve uzun süre Mary ile görüşmez. William Godwin ve Mary Wollstonecraft gibi evlilik karşıtı iki yazar, kendilerini çocuklarına toplumsal saygınlık kazandırmak adına evlenmek zorunda hissetmişlerdir. Bu durum; dönemin muhafazakâr toplumsal yaptırımlarının etkisini açık bir şekilde yansıtır. Ayrıca dönemin en özgürlükçü yazarlarının bile kendilerini toplumsal koşullara uymak zorunda hissettiklerinin göstergesidir (3). Filmde bu duruma değinilmektedir. Mary, anne ve babasının aykırı kişiliklerine rağmen evliliğe boyun eğme nedenlerinin kendisini meşrulaştırmak olduğunu belirtir.

Mary Wollstonecraft’ın Eleştirilmesi

Mary Wollstonecraft’ın Eleştirilmesi

 Filmde Mary Wollstonecraft’ın sürekli eleştirildiğine rastlanmaktadır. Bir sahnede üvey annesi Mary’ye annesi gibi avam lakaytlığı taşımadığını ve annesinin bîçareliği özgürleşme sandığını dile getirir. İnsanlar Mary Shelley’nin annesi Mary Wollstonecraft’ın evli bir adam ve adamın eşiyle birlikte yaşamayı önermesini konuşur ve annesini eleştirirler. Filmin bir karesinde Mary Shelley’nin sevgilisi Percy, ona annesinin önerisi konusunda ne düşündüğünü sorar. Mary kendisi için bir mahsuru olmadığını söyler. Annesinin, babasının ve sevgilisi Percy Shelley’nin özgürlükçü fikirlerinin izinden giden Mary, birbirlerine aşık olduklarında Percy’nin evli bir adam olmasına aldırmaz ve onunla uzaklara kaçarak gayrimeşru bir ilişki yaşar. Annesiyle babasının kitaplarındaki özgürlükçü ve aykırı fikirleri okumak Shelley’nin toplumsal değerleri hiçe saymasında bir sebep olarak gösterilebilir. Annesi William Godwin’le evliliğinden önce başka bir adamla yasak aşk yaşamış ve evlilik dışı bir çocuk dünyaya getirmiştir. Mary de alacağı tepkiyi tahmin etmiş olmalıdır (3).

İlişkiler

Filmde iç içe geçmiş ilişkiler zinciri yer almaktadır. Bir sahnede ünlü şair Lord Byron, Percy’yi dudaktan öper. Percy, erkek ya da kadınlarla ilişki yaşar ve Mary’nin de yaşayabileceğini, bunun kendisi için sorun olmayacağını dile getirir. Fakat Mary, Percy’ye sadık kalmayı tercih eder.

Kadınların aşağılanması

Mary Shelley’nin annesi olan Wollstonecraft, Kadın Haklarının Gerekçelendirilmesi adlı çalışmasının, “Kadınlara Neredeyse Horgörüyle Yaklaşan, Onları Acınası Varlıklar Olarak Çizen Bazı Yazarların Eleştirisi” bölümünde, yazarların kendi çekici özellikleriyle böbürlendiklerini fakat karşı cinsi kurnazca aşağıladıkları üzerinde durmaktadır (4). Filmde, şair Lord Byron, Mary’yi övmek için kadınları aşağılayan cümleler kurmaktadır. Lord Byron, bir kadının neden bahsettiğini anlayacak ve kendine ait fikirler geliştirecek kadar zeki olmadığını düşündüğünü ifade eder.  Mary’nin bu fikrin yanlış olduğunu ispatlamak üzere olduğunu belirtir. Dönemim ünlü bir şairinin sarf ettiği bu sözler, 19. yüzyılda kadının erkekler kadar zeki görülmediğini ispatlar niteliktedir. Liberal düşünür Mary Wollstonecraft, kadın olmanın ilk günden itibaren öğrenilen ve değişmez kabul edilen bir olgu olduğuna inanmaktadır. Aşka ve şehvete köle olan yaratıklar olarak resmedilip aşağılanan kadınların içine düştükleri bu durumu inceler. Kadınların her yerde acınası durumda olduğunu ifade eder. Çünkü hakikat onlardan gizlenmekte ve zihinsel yetileri olgunlaşmadan yapay bir kişilik geliştirmeye zorlanmaktadır. Kadınlar çocukluklarından itibaren güzelliği dayanak olarak görürler. Zamanla zihinleri de bedenlerine uygun bir gelişme gösterir ve bu duruma hayranlık duymayı öğrenirler (5).

Frankenstein ya da Modern Prometheus

Mary, toplum kurallarına uymadığı için dışlanır. Bir süre sonra Mary’nin bir bebeği doğar ve bir akşam sağanak yağmurda kaçmak zorunda kaldıkları için kızı ölür. Yaşadığı acılar ve kızının kaybı Mary’de derin izler bırakır. Kızını tekrar hayata döndürme isteğiyle yanıp tutuşurken Frankenstein ya da Modern Prometheus kitabını kaleme alır. Kitabı Percy’ye okutur. Percy, kitabı çok beğenir ve kitapta doktorun en güzel parçaları birleştirip canavar yerine bir melek yaratmasını önerir. Oysa Mary aşk için çıktığı yolda, görgü kurallarını hiçe sayarak hayatını mahvettiği için kitabı o şekilde kurgulamayı tercih etmiştir.

İsimsiz Roman

Mary Wollstonecraft Kadın Haklarının Gerekçelendirilmesi isimli eserinde Fransız Devrimi’nin cinsiyetçi tutumunu eleştirmektedir. Fransız Devrimi eşitlik, özgürlük, insan hakları gibi söylemlerinde kadınları dışarıda bırakmıştır. Ona göre, erkekler gibi kadınların da ahlak ve zihinsel yetilerinin geliştirilmesi gerekir (5). Filmde, Mary kitabını yayımlatmak ister fakat kimse kitabı onun yazdığına inanmaz. Çünkü bir kadının yazma yeteneğine sahip olamayacağına inanılmaktadır. Percy Shelley’nin ön söz yazması şartıyla kitap isimsiz olarak yayınlanır. Herkes kitabı Percy’nin yazdığını düşünür. Mary bu durumdan rahatsızdır. Filmin bir karesinde, cinsiyeti yüzünden hakkı olandan vazgeçmek zorunda kalmasının ona acı verdiğini belirtir. Liberal feminist felsefenin ilk temsilcisi olan Mary Wollstonecraft, kadınların zihniyet gelişimi ve eğitimine vurgu yapar. Bireyin zihinsel kapasitesini vurgular ve potansiyel kapasite açısından insanlar arasında farklılığın olmadığını dile getirir (6).

“Cinsiyetim başarısını gölgeleyeceği için hakkımdan vazgeçmemi istiyorsun.”

Filmde, Mary Shelley kitabını yayınlatmak için basımevinin Percy’nin öz söz yazma şartını kabul etmek zorunda kalır. Oysa Mary Wollstonecraft, erkekler gibi kadınların da eğitim, miras, çalışma ve kendi bedenini tanımaya yönelik haklara sahip olmaları gerektiğini vurgulamaktadır. Kadınların yeteneklerini erkekler gibi özgürce kullanabilmelerini savunur. Wollstonecraft’ın bu görüşleri sadece orta sınıf kadınlarını değil, tüm kadınları kapsar. Feminizmin ilk adımı olan bu istekler, kadınların radikal değişimlere yönelmesinin başlangıcıdır. İlk amaç, ekonomik bağımsızlıktır (7).

İkinci Baskı ve Yazar Mary Shelley

Filmin sonunda Percy, William Godwin’in düzenlediği bir toplantıda Frankenstein ya da Modern Prometheus kitabını kendisinin yazmadığını, Mary Shelley’nin dehasının bir ürünü olduğunu ve başarının sadece Mary’e ait olduğunu dile getirir.

“Sana sefaletin olmayacağı bir hayat sözü vermedim ama yaşanılan çaresizliğin boyutu ve katlanmak zorunda olduğumuz kederin ağırlığını küçümsedim.”

Babası William Godwin, romanın ikinci baskısında kitabı kızı Mary Shelley adına yayınlatmayı başarır. Mary ‘nin adı bir erkeğin desteği ve yardımıyla kitabın kapağında yer bulur. Percy ile olma adına her şeyini kaybettiğini dile getiren Mary Shelley. Olağanüstü bir şeyler yaratmaya çalışırken ilişkilerinde bir şeylerin kaybolduğunu anlar. Seçtiği yolda kızını ve hayallerini kaybeden genç kadın, ardında yüzyıllarca okunacak olan bir roman bırakacaktır.  Mary Shelley, Percy 29 yaşında bir kaza sonucu öldükten sonra bir daha evlenmez ve 53 yaşında hayata gözlerini yumar.

Sonuç

Genellikle, toplum hayatında kurulan yapılar ve uygulamalar erkeklerin gereksinimlerine göre düzenlenmiştir. Bu noktada kadınların ihtiyaçları görmezden gelinmiştir. Kadınlar, erkeklere göre düzenlenmiş bir sistemde erkeklerle aynı seviyeyi yakalayabilmek için mücadele etmek zorundadır. Kadın ve erkek arasında ontolojik açıdan yaratılıştan gelen bir üstünlük veya zayıflık yoktur. Kadın ve erkek olmaktan bağımsız olarak, “insan” olarak yaratılmış olmak ontolojik açıdan eşitliği öne çıkarmaktadır. İnsan olarak bu iki cinsiyet aynı öze sahiptir. Toplumsal hayat içinde eşdeğerliliği korumak için kadınların yasal eşitliğe ve erkeklerle aynı imkân ve fırsatlara sahip olması gerekir (2).

Mary Shelley, özgürlükçü ve radikal fikirleriyle öne çıkan bir anne babanın kızı olmasına rağmen yaşadığı dönemde toplum kendisinden geleneksel kadın modeline uygun davranmasını beklemiştir. Mary, yasak bir ilişki ve radikal bir hayatı seçmiştir. Fakat yeni ve güzel bir şeyler yaratmaya çalıştığı aşk ilişkisinde başarılı olamamıştır. İlerleyen yıllarda annesi gibi o da topluma uygun bir şekilde yaşamayı seçerek Percy Shelley ile evlenmiştir. Bu çalışmada, annesi Mary Wollstonecraft’ın izinden gitmek isteyen ve yazar olan kızı Mary Shelley’in seçtiği radikal hayat ve bu seçimin sonuçları ele alınmıştır.

                                                                                           Yazan

Benian ÜZER

Kaynakça

(1) URL-1 https://tr.wikipedia.org/wiki/Mary_Wollstonecraft

(2) YILMAZ, E. S. A. (2015). KADIN HAREKETİNDE YENİ BİR İVME: TOPLUMSAL CİNSİYET ADALETİ.

(3) SÜREN, M. S., & YILMAZ, A. U. (2020). Bir yeniden yazım örneği olarak Frankenstein. İstanbul Üniversitesi Çeviribilim Dergisi, (12), 29-52.

(4) AKPINAR, B. (2011). Zamanın Ruhu ve Dünyanın Ruhunda ‘Hortlaklar’Kierkegaard’ın Penceresinden Ibsen. Yedi, (5), 37-42.

(5) ÖZTÜRK, H. K. (2017). MARY WOLLSTONECRAFT’IN KADIN HAKLARININ GEREKÇELENDİRİLMESİ KİTABINDA ROUSSEAU ELEŞTİRİSİ. Ahi Evran Üniversitesi Kırşehir Eğitim Fakültesi Dergisi18(2), 471-485.

(6) AKTAŞ, G. (2013). Feminist söylemler bağlamında kadın kimliği: Erkek egemen bir toplumda kadın olmak. Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi30(1).

(7) SEVAL, H. (2011). The Woman from the North Wind: travel letters by Mary Wollstonecraft/Kuzey Ruzgarinin Kadini: Mary Wollstonecraft’in Gezi Mektuplari. Kadin/Woman 200012(2), 75-94.

İlgili Yazılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir