Üçüncü milenyuma girer girmez öyle bir devrimle karşılaştık ki bunu ancak önceki birkaç büyük devrimle karşılaştırabiliriz. Ve bu devrimin sonunda güncellenmiş, geliştirilmiş, yetenekleri artırılmış, kusurlarından arındırılmış yeni insanla karşılaşacağız: İnsan 2.0.
Modern atalarımız, bundan tam 122 bin yıl önce Sahra Altı Afrika’dan çıkıp Mısır ve Maveraünnehirden geçerek Asya ve Avrupaya yayıldılar. Atalarımızın gerçekleştirdiği büyük devrim, 22 bin yıl önce, mağaralardan çıkarak yerleşik hayata geçmekti. Bugünkü sosyal kurumları başlatan tarım ve yerleşme devrimi 100 bin yıl aldı. Bundan 2 bin 500 yıl önce, Antik Ege kıyılarında, Yunan Mucizesi içinde mitolojik düşünmeyi terk ederek filozofik düşünme biçimini icat ettiler. Beyinlerini soyut düşünme aşamasına kadar ilerlettiler. Tüm bunlar tarım ve şehirleşmenin getirileriydi. İkinci devrim için daha kısa süre beklemek gerekti. Bundan 500 yıl önce Rönesansı devrimi başladı. Onu, 200 yıl önceki aydınlanma Sanayi Devrimi takip etti.
Bugünkü devrim ise yaklaşık 50 yıl önce başladı. Halen sürmekte olan Bilgisayar Devrimi, önceki tüm devrimleri alt üst etti. Dünyayı keşfetme idealini takip eden öncekilerden farklı olarak dünyayı yeniden icat etme ve uzak evreni keşfetme süreci başladı. Süreç, trajik ve kesinlikle tarihsel; hiç hesap edilmemiş çok yönlü etkilere gebe. İnsanlık, üçüncü milenyumun hemen başında, eşi görülmemiş bir devrimi gerçekleştirmenin şaşkınlık ve kıvancını yaşıyor.
Bu yüzden bizler hala birinci nesil insanlarız yani İnsan 1.0. Fakat insanlık İnsan 2.0’a sıçramanın tam eşiğinde: Süper-insanların gelişi yakın… Tam da bugün, bir elin parmakları kadar köklü devrim birbiriyle etkileşime girmeye başladı: Etkileşimli internet, dijitalleşme, büyük veri, farmakoloji, biyo-genetik ve yapay zeka. Hepi topu 5 tekno-bilim atılımı, insanlığı yeniden üretmenin eşiğine getirdi. Bunlar olgunlaşıp birbiriyle entegrasyonu tamamlandığında, yazılım ve donanım açısından insan güncellenmiş olacak.
Yeni nesil insanlar
İnsan 2.0lar, büyük ihtimalle bir insan ömrü kadar uzakta, gelecek 80-90 yıl içinde ilk full sürümüyle aramızda olacak. Daha erken tarihlerde prototiplerine de şahitlik edebileceğiz. Yeni nesil süper-insanlar, bu yüzden Z kuşağı değil fakat onların torunları olacak. Büyük ihtimalle dünyanın izole edilmiş bölgelerinde, dünyanın yörüngesinde, yakın uzayda veya gezegenlerde kurulacak uzay kentlerinde yaşıyor olacaklar. Onlar daha hızlı düşünecek, daha hızlı koşacak, suyun altında daha uzun süre kalabilecek, daha uzun yaşayacak, hastalık ve biyolojik saldırılara karşı daha dayanıklı olacaklar.
Beklenen nesil olabilirler
Belki de özlenen ve müjdelenen nesil transhumanlardır, “İnsan 2.0”lardır! Mazlumların beklediği, Heidegger’in haber verdiği birkaç kişi belki onlardır. Ama şundan eminiz ki süper-insanların gelişini hazırlayanlar, içinde süper-insan bulunma ihtimali daha yüksel toplumlardaki birkaç dev teknoloji şirketi olacak. Belki de o birkaç kişi Mark Zukerberk, Elon Musk ya da Steve Jobs’tur. Kim bilir! İtiraf etmek gerekirse bilişim devrimini dümenindekiler, son 5 yüzyıldır olduğu gibi Batılılar. Onlardan kopmayan Çinliler de bu icattan pay alma yarışındalar; yapay sinir ağları, yapay zeka, robotikler, biyonikler ve yeni nesil güçlendirilmiş insanları inşa etme yarışına girmiş durumdalar. Meczup gibi çalışıyorlar.
İnsan 2.0 versiyonumuz, samanyolu galaksisinin dış kollarının birinde, küçük bir güneş sisteminde, toz zerresi kadar yer kaplayan bir gezegene hapsolan insanlığı galaktik bir ajana dönüştürecek. Mağaradan çıkışla dünyadan çıkış aynı anlama gelecek. İnsan 2.0 yeni donanımlara sahiptir. Yeni donanımın eski yazılımlarla çalışmayacağını biliyoruz. Bildiğimiz her şeyi bir kenara bırakıp yeni nesil insanlığın neye benzeyeceği üzerine yaratıcı fikirlerle özgürce kafa yormak zorundayı. İnsan 3.0 neye benzeyecek, onu hayal etmek için insan 2.0’ın beynine sahip olmak gerekecek.
Türkiye için uyarı
Müsadenizle, kişisel öngörülerimden birini, acil olduğu için paylaşayım, bir nevi uyarıda bulunayım. Eğer 8-10 yıl içinde yaratıcı düşünmenin önündeki tüm engeller kaldırılmazsa Türkiye, insanlık tarihin tartışmasız en büyük devrimini kaçıracaktır. Daha önce İstanbul’un fethinin yarattığı coşku ve kibir yüzünden Rönesansı, bağnazlık ve içe kapalılık yüzünden sanayi devrimini kaçırdı. Şimdi de parçalanmışlık yüzünden hiç katılamadığı Bilgisayar devirimi kaçmak üzere.
Son 5 yüzyıldan beri olduğu gibi, içeriyle uğraşmayı bırakıp dışarıda olup bitene gözünü dikmezse, kendini buna göre yeniden ayarlamazsa, başlamış olan Bilişim Devrimini de kaçıracaktır. Engelleri bugün kaldırıp aşırı çalışmaya başlarsak bilişim treninin son vagonunun arkasına belki tutunabiliriz. İnsanlıkta geri kalmamak için trene son vagondan da olsa binebiliriz. Hala zaman var ama çok az. Eğer bunu başaramazsak bizler “İnsan 1.0” olarak yaşamaya devam etmek zorunda kalacağız. İçimizdeki yetenekliler; beden, kas, zeka, gen ve benliklerinde insanlığın harika birikimini taşıyan az sayıdaki seçkin birey, tekno-devler tarafından tespit edilerek içimizden çekip alınacaklar.