Sophos Akademi

  1. Anasayfa
  2. »
  3. Uygulamalı Felsefe
  4. »
  5. Ölümden sonra yaşamaya devam eden bedensel parçalarımız

Ölümden sonra yaşamaya devam eden bedensel parçalarımız

Önemli birçok çıkarım içeren ve şaşkınlık yaratan yeni bir çalışma, insan öldükten sonra bile vücudundaki yaşamın devam ettiğini ileri sürüyor. Bilimsel kanıtlara göre, vücudun bazı parçaları ölüm sonrası hayatta kalıyor.

Postmortem (ölüm sonrası) aktiviteyi izleyen ve Open Biology Dergisinde yayınlanan yeni bir makaleye göre DNA’da depolanan Gen bilgileri, protein veya molekül üretmek için talimatlara dönüştürülür. Bu vakıa, ölüm sonrası bazı durumlarda artış göstermektedir.

Washington Üniversitesi ve Alabama Devlet Üniversitesinin üst düzey yazarı Peter Noble, Seeker’a yaptığı açıklamada, “Bir organizma öldüğünde hücrelerin tamamı ölmüş olmaz. Farklı hücre tiplerinin ömürleri, üretim zamanları ve aşırı strese dayanıklılıkları farklıdır” diyor. Noble’a göre, “başta kök hücreler olmak üzere, bazı hücrelerin hayatta kalmaları ve kendilerini onarmaya çalışmaları pekâlâ mümkün.” Gerçekte bazı hücrelerin, organizma öldükten sonra da yaşam mücadelesi verdikleri gözlenmektedir.

Hücresel yaşam belirtileri

Alex Pozhitkov liderliğindeki uluslararası bir bilim ekibi, zebra balığı ve fareler üzerinde birtakım çalışmalar yaptı. Sonuçlar şaşırtıcı. Ekip, bu olayın insanlar da dâhil olmak üzere tüm hayvanlarda gerçekleştiğine inanıyor.

Hayatın dördüncü evresi sonun sinyalini verebilir

Gen kopyalama, başka bir ifadeyle gen bilgisinin ilk adımı olan bir DNA parçasının RNA’ya kopyalanma süreci; stres, bağışıklık, iltihaplanma, kanser ve diğer faktörlerle de birlikte ölümden sonra artıyor. Ve bu durum, kişinin tam anlamıyla öldüğü ilan edildikten saatler hatta günler sonra bile gerçekleşebilir.

İlginç bir şekilde embriyolojik gelişimle bağlantılı gen transkripsiyonu da artıyor. Sanki vücudun bir kısmının erken insan gelişiminin hücresel özelliklerini sergileyerek zamanda geriye gidiyor.

Ölümün alacakaranlığı

Bazı gen transkripsiyonlarının azalıp bazılarının daha da çoğaldığı ölüm sonrasında araştırmacılar, bir “kademeli kapatma” durumu tespit ediyorlar. Kesin adımlar henüz tamamlanmamış olmakla birlikte bilim insanları, sürecin rastlantısal olduğunu düşünmüyorlar. Noble, ölümün zamana tabi bir süreç olduğunu belirtiyor ve ekliyor:

“Ölüme ilişkin tartışmamızı, postmortem (ölüm sonrası) zamana atıfta bulunarak hazırladık çünkü bir yandan baktığımızda, hayvanın ölümünden birkaç dakika sonra gen transkripsiyonunun aniden kesileceğini beklemek için hiçbir sebep yok. Diğer yandan saatler veya günler içerisinde hayvanın vücudunun en nihayetinde doğal süreçlerle ayrıştırılacağını ve gen transkripsiyonunun sona ereceğini biliyoruz.”

Yazarlar, ölüm ile çözülmenin başlama anı arasındaki zaman aralığını, gen ifadesinin oluştuğu ancak tüm hücrelerin henüz ölmediği “ölümün alacakaranlığı” olarak tanımlıyorlar.

Uzmanlar, uzun yıllar boyunca karaciğer gibi bağışlanabilen organların alıcılarının nakilden sonra çoğunlukla artmış kanser riski sergilediklerinden söz ediyorlardı. Bu araştırmanın yazarları ise ölümün alacakaranlığı ile gen transkripsiyonu ve artan kanser riski arasında bir bağlantı olabileceğini işaret ediyorlar.

Kanser ve inflamasyonla ilişkili gen transkripsiyonu ölüm-sonrasını da artırabileceğinden, bu aktiviteleri ve bağlantıları analiz etmek, bu sağlık problemlerinin canlılarda nasıl ortaya çıktığı ve bu problemler bir kere oluştuğunda vücudun nasıl tepki vereceği gibi meselelere ışık tutabilir.

Yaşam modunda çalışan kopyalama mekanizmaları

Oregon Pasifik Üniversitesinden bağımsız araştırmacı Yardımcı Doçent Dr. Ashim Malhotra, kişilerin ölümden hemen sonra bağışıklık ve iltihapla ilgili genlerde, uyarıcıya tepkide artış beklenebileceğini çünkü bazı hücrelerin kısa bir süre için hayatta kaldığını ve kopyalama mekanizmalarının hâlâ yaşam modunda çalıştığını söylüyor. Yine de sürecin ölümden sonra 24 ila 28 saat içinde olmasına Malhotra’yı şaşırtıyor.

Araştırmacılar, incelemelerini bu üst sınırdan sonra sonuçlandırdılar. Bu yüzden kopyalama 2 günden daha uzun süre devam edebildi. Belki de bazı hücreler düşündüğümüzden daha fazla yaşıyorlar. Fakat bunun henüz düşünülmemiş başka bir açıklaması da olabilir.

Bir genç kızın vücudu ilk kez donduruldu

Noble, ölüleri incelemeyi yıkık binaları analiz etmeye benzetiyor. Çünkü her ikisinde de araştırmalar, altta yatan asıl yapının ne olduğunu ortaya çıkarmaya çalışıyor. Noble şöyle konuşuyor:

“11 Eylülde yıkılan ikiz kuleler gibi, gelişen olayların sırasını inceleyerek bir sistemin nasıl çöktüğü hakkında bilgi edinebiliriz. İkiz kuleler olayında, altındaki diğer katları da etkileyen bir katın tek seferde sistematik çöküşünü gördük. Bu bize yapıyı destekleyen yapısal temeller hakkında fikir verir ve hayvanların kapatılmasına benzer bir model görürüz.”

Ölümü dondurmak

Malhotra’nın beklentisi; tanımlanmış kopyalama dinamiklerini daha iyi anlamak için Noble, Pozhitkov ve ekibinin deneylerinin 48 saatten daha fazla örnekleme zamanlarıyla tekrarlanması. Söz konusu çalışma, ölümden sonra organizmadaki genetik transkripsiyon değişikliklerini araştıran ilk kapsamlı araştırma olduğundan akıllarda pek çok soru işareti de bıraktı. Örneğin öldüğü kabul edilen kişileri canlandırma meselesini bile gündeme getirdi.

Malhora’ya göre insanlar artık, ölümü dondurmanın mümkün olup olmadığını, hücresel ölümün altında yatan moleküler süreçlerin daha iyi tespit edilip edilemeyeceğini ve bilim insanlarının ölüme engel olmak için bilimsel yöntemler geliştirip geliştiremeyeceklerini merak ediyorlar.

Max Planck Enstitüsü Evrimsel Biyoloji bölümünden Arne Traulsen ise gelecekteki araştırmalarla ilgili heyecanını dile getiriyor. Traulsen’e göre bu, “Organizmaların ölümünden sonra süreçlerin nasıl kapatıldığına dair çok daha ayrıntılı bir analizin başlangıcı olabilir”.

Traulsen, ruhun ölümü, bir ampulü kapatmaktan biraz daha farklıdır; muhtemelen bir bilgisayarı kapatmak gibidir. Bunun sonuçlarını belli bir noktada göreceğimizi ancak yeni araştırmaların karmaşık biyolojik sistemlerin işleyişi hakkında tam anlamıyla yeni bilgiler sunmasına da şaşırmayacağını ekliyor.

Jen Viegas

Çeviren Hayal Şahin

Kaynak: Seeker.com Sitesi/Jan 24, 2017.

İlgili Yazılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir