Sophos Akademi

  1. Anasayfa
  2. »
  3. Yaşam
  4. »
  5. Sosyal Medya ve Hayatta Tolerans Limitim

Sosyal Medya ve Hayatta Tolerans Limitim

Bir muhatap, sorunlu ve hatta tehlikeli olduğunu düşünülen değerlere ve düşüncelere yöneldiği anda, ona kötülük atfedildiği açıktır.

Sabit fikirli hatta bir ideolojide saplantılı şahısların durumu, Almanya’da özellikle belirgin bir erdemsizlik kabul edildiği bilinmektedir. Belki de şu ifadeyi borçlu olduğumuz kişinin de bir Alman filozof, Hans-Georg Gadamer olması bir çelişki değildir: “Ötekinin haklı olma ihtimali hermeneutiğin ruhudur.” Felsefede hermeneutik, anlama ve doğru yorumlama çalışması ve sanatıdır. Kökenleri Delphi kahininin antik bilmecelerine kadar uzanır. Bundan 23 yıl önce ölen Gadamer, bugün parlamentolarda, sokaklarda, konferans salonlarında ve hepsinden önemlisi sosyal medyada yürütülen tartışmaların ve günlük siyasi tartışmaların çoğunun içinde bulunduğu iklimin değişimi hakkında ne söylerdi?

Elon Musk mavi kuşa veda etmeden ve Twitter’in adını X olarak değiştirmeden önce bile hava durumu pek iç açıcı değildi: ardı arkası kesilmeyen duygusal çalkantılı tsunamiler, hiç bitmeyen Shitstorm mevsimleri, nereye baksanız aşağılayıcı ifadeler. Belirli bir mesele ya da tartışmayla ilgili olarak iyi ve kötü adamların kimler olduğu çoğu zaman önceden kestirilebilen bir sonuç gibi görünür. Ne de olsa, algoritmaların iletişimsel kaosta kendilerini en çok duyurmalarına izin verdiği sesler tam da kutuplaştırıcı ve polemikçi seslerdir. Birde kendi görüşünü paylaşmayanları yanlış anlaması sadece önceden programlanmış değil, neredeyse kasıtlı gibi görünüyor. Dijital ağlardaki iletişimsel davranışın gerçekliği, Habermas’ın “daha iyi argümanın zorlayıcı olmayan zorlaması” hayalinin gerçekçi olmadığını kanıtlıyor. Bu durum göz önüne alındığında, Gadamer’in sözlerini tersine çevirmek neredeyse cazip gelebilir: Diğer kişinin haklı olma ihtimalinin kategorik olarak dışlanması, Facebook ve X gibi fikir platformlarının ruhudur.

Bu konuda sorunlu olan şey dijital alanın çok ötesine uzanıyor: görüşlerinden bir adım geri atamayan – sadece deneme bazında bile olsa – ve kendi konumunu çeşitli olasılıklardan biri olarak anlayamayan herkes, her türlü anlama çabasının sonu anlamına gelen aynı dogmatizm bağımlılığına düşme riskini taşır. Ve artık herhangi bir anlayışın ve özgün bir fikri alışverişin olmadığı yerde, dogmatizm çok uzakta değildir. Cephelerin sertleşmesi, karşılıklı şeytanlaştırma, bölünme ve nefret bunun sonucudur. Düşman (artık) konuşmadığınız kişidir. Yıkıcı nefret arzusu gibi, iletişimi koparmak da düşmanlığın özünün bir parçasıdır. Diğer kişinin haklı olma ihtimali bu koşullar altında artık bir seçenek değildir.

Gadamer’in düsturu her ne kadar taklit edilmeye değer görünse de, sınırları da açıktır. Zira kişinin iyi nedenlerle diğer kişinin haklı olmadığında ısrar edebileceği ve hatta etmesi gereken sorunlar vardır. Özellikle de bir arada yaşamanın temel değerleri söz konusu olduğunda: Irkçılar, cinsiyetçiler, anti-Semitler ve İslamofobikler haklı değildir. Nokta. Bu gibi insanlık dışı düşünce biçimleri mutlak bir sınırı, kalın kırmızı çizgiyi işaret eder. Ancak bu sınırın altında işler genellikle çok daha karmaşıktır.

 

İlgili Yazılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir