Dijitalleşme yönünde fiziksel dünyada zorunlu bir dönüşüm yaşanırken ekonomik veya sosyal varlıkların da dijital dünyada bir an önce kendine bir yer bulması için telaşlı çalışmalar sürdürülüyor. Öyle görünüyor ki yakın zamanda fiziksel ile dijital arasında bu ayrımı yapmaya gerek kalmayacak derecede sınırlar gittikçe belirsizleşecek. Blockchain teknolojisinin anahtar görevi gördüğü bu yolda genel değişim aracı olan para başta olmak üzere bütün fiziksel varlıkların hatta soyut varlıkların dijital versiyonları üretilerek ekonomik döngüye ekleniyor. Varlıkların dijital versiyonları üretildikten sonra gündeme gelen dijital sahiplik, NFT (non-fungible tokens / eşsiz / takas edilemez token) uygulamaları da beraberinde getirdi.
Dijital sahiplenme biçimi olarak NFT, hayli ilgi çeken bir faaliyet alanı haline gelmiş durumda. Bu teknolojiyle şarkıların, fotoğrafların, tasarım çalışmalarının yanında GIF gibi animasyonların dahi dijital sahipliği alınabiliyor. Hatta yeni çıkan bir habere göre Stijn van Schaik adında bir üniversite öğrencisi, ruhunun sahibinin istediği dine veya inanışa geçeceği vaadiyle NFT olarak ruhunu satmaya karar verir. Kısa sürede 350 dolara satılan Schaik’in ruhunun yeni sahibi ise bu dijital varlığına 3.5 milyon dolar istiyor. Bilindiği gibi geçen yıl Twitter CEO’su Jack Dorsey’in 2006 yılında atığı ilk tweet’i 2,5 milyon dolara NFT olarak satın alınmıştı. Gerekçe ise bundan elli yıl sonra atılmış ilk tweetin kim bilir ne kadar değerli olacağına dair tahmin idi. Bunlar gibi daha birçok örnek saymak mümkün!
Görüldüğü kadarıyla NFT, hayal sınırlarını zorlayan bir ekonomik faaliyet alanı sunuyor. Şimdiye kadar özellikle sanat alanında, sanatçılara, dijital olsa da devam eden satışlardan pay alabilmeyi sağlaması nedeniyle revaçta olan bu teknolojiyi, üniversite öğrencisinin ruhu örneğinde görüldüğü gibi yakın zamanda daha ilginç uygulamalarda da görebiliriz. Bilindiği üzere NFT’lerin sahipliği blockchain temelinde oluşturulan dijital sertifika ile kime ait olduğu, dünya genelindeki yüzbinlerce bilgisayarda saklanıyor. Böylelikle başka hak sahiplerinin ortaya çıkması durumu engellenmiş oluyor. Blockchain temelli marketlerde NFT ile satışa çıkarılan ürünler bitcoin ve ethereum gibi kripto paralarla alınabiliyor. Ancak, geçmişte görülen banka soygunları gibi akla hayale gelmeyen yöntemlerle bu dijital varlıkların da korsanlarca ele geçirilebilmesi yeni güvenlik duvarları sunan protokollere ihtiyaç duyulduğunu göstermektedir. Zaten altı büyük kripto para şirketi yöneticileri, yeni bir mevzuat için alternatif yolları tartışmak için bir araya gelmeyi kararlaştırdılar. Burada ortak bir banka, kripto para biriminin vergilendirmesi durumu sektörde işlevsel kuralların nasıl oluşturulacağı gibi konuları ele alınması bekleniyor.
Bütün avantajlarına rağmen NFT’nin geleceği konusunda soru işaretleri de mevcut. İlk başta NFT ve Kripto para birimleri dünyayı değiştiren bir teknoloji olarak lanse edilebilmesinin yanında bıraktıkları devasa karbon ayak izine dikkat çekiliyor. Independent Türkçe’de yer alan bir habere göre ortalama bir NFT’nin yaratılmasının, benzinli otomobilde yaklaşık 800 kilometre yol yapmaya denk geldiği belirtiliyor. Bu da 200 kilogramdan fazla karbon üretimine denk geliyor. Fütüristtik çalışmaları ve ışıklı heykelleriyle tanınan Fransız sanatçı ve çevre aktivisti Joanie Lemercier ise 6 kripto sanat eseriyle 10 saniyede, tüm stüdyonun 2 yılda harcadığından daha çok elektrik tükettiğini fark ettiğini ifade ederek bu nedenle NFT’nin sürdürülebilir olmadığı fikrinde ısrar ediyor. Buradaki yüksek fiyatlardan dolayı kazanılan para nedeniyle çoğu kişi enerji etkisini görmezden gelebiliyor.
Tamamen dijital kaynaklı olması ve söz konusu güvenlik sorunları nedeniyle kripto para ve NFT’lerin geleceği konusunda şüpheli yaklaşanlar da bulunmaktadır fakat bu alanlarda devasa rakamlarla yapılan satışlar her geçen gün artıyor. Bu hareketlilikten dolayı geleceği blockchain teknolojisi ile doğru orantılı görenler de mevcut. Geldiğimiz noktada devletler de resmi kripto varlıklarını oluşturmaya başladılar. Metaverse ile birlikte sosyal alanın da ekonomik hayatla birlikte dijital alana taşınması gündemde. İnsanlar artık fiziksel varlıklarının sınırlarından kurtulup siberuzayda özgürce hareket edebilmenin hayalini kuruyor. Blockchain teknolojisiyle birlikte nasıl yeni bir ekonomi insan hayatının merkezine konulduysa, metaverse de yeni bir sosyal hayat biçimini, hayatın her yönünü, tüm faaliyet alanlarını kapsayacak biçimde dijital dünyaya aktarmanın bir yolu olarak insanlığın gündemini işgal edecek gibi görünüyor.
Dikkatlerden kaçmaması gereken bir konu da bu gelişmelerin tamamı Web 2.0’dan, yani etkileşimli Web’ten sonra ortaya çıkan semantik Web’in (Web 3.0) daha ilk etkileri olduğudur. Son 20 yıldaki gelişmelere bakıldığında çok yakın zamanda Web 4.0’ın duyusal halinin de görünür hale gelebileceğini tahmin etmek zor değil. Bu dönemde internetin bir ruh gibi etrafta doğal olarak var olacağını düşündüğümüzde kişilerin potansiyellerini daha rahatlıkla sergileyebileceklerini bekleyebiliriz. Çünkü fırsat eşitliği küresel geçerli olacak tüm coğrafyalardan bireyler kabiliyetlerini gösterebileceklerdir. Dolayısıyla Endüstri 4.0’ın ve aslında tüm endüstri devrimlerinin üretim odaklı stratejilerinden Toplum 5.0’ın insan odaklı stratejilerine geçilmesi daha da anlamlı hale gelecektir.
Özetle gelecek toplumlar dijital teknoloji, yapay zeka, biyoteknoloji ve sosyal bilişimin odağında biçimlenecektir. Bu teknolojileri iyi kullanarak geleceğe hazırlananlar sağlıklı bir toplum inşa edebilecek, aksi durumda ise Alvin Toffler’in ifadesiyle, toplumlar müthiş bir yıkımla karşı karşıya kalacaklardır.
Abdulkadir Büyükbingöl