Sağlık iletişimi açısından COVID-19 döneminde sosyal medya bilgilendirme, duyuru ve ikna aracı olarak kullanıldı. Tosyalı ve Akçay’ın yaptıkları araştırma, halkın COVID-19 tedbirlerine yönelik inançlarını etkileyen faktörlerin ve bu konuda sosyal medyanın rolünün belirlenmesine odaklanmış.
Hükümetler son 10 yılda sosyal medyayı propaganda aracı olarak görmekten ziyade daha şeffaf bir iletişim ortamı sağlayan ve kamuoyuyla temasa geçmeye olanak sağlayan bir araç olarak kullanıyor (Bonson vd., 2019). Sosyal medya sadece COVID-19 değil, her türlü kriz yönetimi gerektirecek zamanlarda etkili.
Hükümet yetkilisi olarak COVID-19 pandemisinin Türkiye’deki planlamasından ve müdahalesinden sorumlu kişi olan Sağlık Bakanı Fahrettin Koca tarafından sosyal medyada paylaşılan mesajların, halkın sağlık inançlarını etkileyip etkilemediği araştırmacıların ana sorusunu oluşturmuş.
Pala vd. (2020) tarafından geliştirilen ölçekten ve hükümet-halk- uzman olmak üzere üç ana bileşenden oluşan iletişim modelinden faydalanılan araştırmada, 614 katılımcıdan toplanan veriler analiz edilmiştir.
Sağlık İnanç Modeli (SİM) Nedir?
Sağlıkla ilgili davranışları açıklamak üzere yaygın olarak kullanılan kavramsal çerçevelerden biridir. SİM, bir hastalık veya hastalanma riski karşısında kişinin davranışını açıklamak için geliştirilmiş bir araçtır (Grosser, 1982).
SİM, değer-beklenti yaklaşımına dayanmaktadır. Bireyin sağlık algısı; kendi sağlığının değeri, söz konusu hastalıkla ilgili inançları ve hastalığın sonuçlarıyla ilgili inançlarından etkilenmektedir. Birey, sağlıkla ilgili belirli bir davranışın hastalık tehdidini azaltacağını ve bu sonucun harcadığı gayrete değeceğini düşünüyorsa eyleme geçmektedir (Hayrettin, 2012: 26).
SİM’e göre birey; duyarlılık, tehdit algısı, yarar algısı, engel algısı ve öz-yeterlilik olarak adlandırılan 5 faktöre göre sağlık davranışlarını gerçekleştirmektedir.
Sağlık İletişimi Nedir?
Sağlık İletişimi Derneği (2017) tarafından yapılan sağlık iletişimi tanımı şöyledir:
Sağlık iletişimi, insanların ve toplulukların sağlığını ve refahını geliştirmek için iletişimi kullanma bilimi ve sanatıdır. Sağlık iletişimi, insanların ve toplulukların sağlığını ve esenliğini geliştiren davranışları, politikaları ve uygulamaları teşvik etmek için iletişim kanıtlarını, stratejisini, teorisini ve yaratıcılığını uygulayan çok disiplinli bir çalışma ve uygulama alanıdır.
Sağlık iletişiminin amacı, sağlıkla ilgili bilgilerin paylaşılması suretiyle bireyleri etkileyerek farkındalıklarını artırmak, onları iletişime dahil etmek ve bu bireyleri savunarak tutum, davranış, çalışma ya da sağlık sonuçlarını etkileyecek kuralların hayata geçirilmesine yardımcı olmaktır (Göksu, 2018: 1).
Sosyal medya, sağlık gibi önemli bir alanda tedbir ve tedavi adına oldukça işlevseldir. Araştırmalar, sosyal medyanın sağlığın iyileştirilmesini ve davranış değişikliğini başarılı bir şekilde teşvik edebileceğini göstermektedir (Webb vd., 2010).
Dijital çağda sağlık iletişiminin uygulanması ve yönetilmesinde dikkat çeken sosyal medya, risk ve kriz gibi disiplinler arası olgular için de vazgeçilmez olmaktadır. Sosyal medya ile büyük bir hızla yayılan mesajların bireyler üzerindeki etkileri tartışma konusudur.
Risk İletişimi Nedir?
Dünya Sağlık Örgütü (2021) risk iletişimini; uzmanlar, yetkililer ve spesifik bir tehlikeye maruz kalan kişiler arasındaki eş zamanlı bilgi, tavsiye ve fikir alışverişi olarak tanımlamaktadır. Risk iletişiminin amacı, tehlikenin etkilerini azaltmak üzere koruyucu ve önleyici tedbirlere yönelik, risk altındaki kişilerin bilinçli kararlar alabilmelerini sağlamaktır.
COVID-19 gibi tüm dünyada etkisini gösteren bir pandemi karşısında ise olumsuz sonuçları azaltabilmek öncelik kazanmıştır. Zhang vd. (2020), COVID-19 pandemisinin olumsuz sonuçlarını azaltmak üzere etkili bir iletişim sürecinin nasıl sağlanabileceğini Şekil 1’deki model ile ortaya koymuşlardır.
Türkiye’deki COVID-19 pandemi planlaması ve müdahalesi dikkate alındığında, modelde hükümeti temsil eden yetkili Sağlık Bakanı’dır. COVID-19 pandemisinde iletişim kanalı olarak sosyal medyanın Sağlık Bakanı tarafından nasıl ve hangi stratejilerle kullanıldığı çok sayıda araştırmada incelenmiştir (Tosyalı, 2021). Ancak bu stratejilerin ve paylaşımların halk üzerinde ne gibi etkilerinin olduğunun ölçülmesi ise çalışmalarda genellikle ele alınmamaktadır. Bu bakımdan hükümet temsilcisi olarak Sağlık Bakanı tarafından sosyal medyada paylaşılan mesajların, modelin diğer bir bileşeni olan halkın COVID-19 sağlık inançlarını etkileyip etkilemediği Tosyalı ve Akçay’ın çalışmalarının ana sorusunu oluşturmuştur.
Araştırmanın bulgularına göre, COVID-19 SİM alt boyutlarından elde edilen puanlar ile Sağlık Bakanını sosyal medyada takip edip etmeme arasında, alt boyutlardan sadece eyleme geçiriciler/öz-yeterlilik bakımından anlamlı bir ilişki olduğu görülmüştür. Demografik özellikler bakımından ise tüm alt boyutlar için kadınlar daha yüksek sağlık inanç puanları raporlarken farklı yaş gruplarının sadece eyleme geçiriciler/öz-yeterlilik alt boyutu bağlamında kendi aralarında farklılaştığı tespit edilmiştir. Öz-yeterlilik, sağlık tedbirlerinin uygulanmasında kişinin kendisine olan inancını, isteğini ve kararlılığını ifade etmektedir. Mevcut çalışmadan elde edilen sonuçlar, sosyal medyada Sağlık Bakanını takip eden bireylerin sağlık tedbirlerini uygulama konusunda daha istekli ve kararlı olduklarını ortaya koymaktadır.
Sağlık Bakanı’nın, özellikle maske ve sosyal mesafe tedbirlerine uyan vatandaşların fotoğraflarına yer verdiği ve aynı tedbirleri alma konusunda diğer vatandaşlara eylem çağrısında (call to action) bulunduğu paylaşımlarının bu sonucun ortaya çıkmasında etkili olduğu değerlendirilmektedir. Milli ve dini bayramlar, ramazan, iftar, çay, kahve gibi kültürel göstergelerin kullanıldığı ve halkın kararlılığını artırmaya yönelik paylaşımların da öz-yeterliliğin yükseltilmesinde etkili olduğu söylenebilir. Ayrıca tedbirler konusunda hayata geçirilen yasal düzenlemelerin ve yaptırımların Bakan tarafından sosyal medyada duyurulması da vatandaşları tedbirlere uyma konusunda harekete geçirmiş olabilir. Araştırmadan elde edilen diğer bir sonuç ise daha yaşlı bireylerin sağlık tedbirlerini uygulama konusunda gençlere göre daha istekli ve kararlı olmalarıdır. Bu doğrultuda, özellikle çocukların ve gençlerin tedbirlere uyma kararlılıklarını ve motivasyonlarını desteklemek üzere genç kuşağın ilgisini çekecek eğlenceli fotoğraf ve video içerikli paylaşımlar artırılmalı ve bu gruplar için ayrı iletişim ve ikna stratejileri geliştirilmelidir.
Çalışmanın sonucunda sosyal medyanın, sağlık iletişimi ve kriz yönetiminde hükümetler ve vatandaşlar arasında bir köprü niteliğinde olduğu görülmüştür.
Bu metin “Hükümet-Kamu İletı̇şı̇mı̇nı̇n Halkın Sağlık İnançlarına Etkı̇sı̇: Covıd-19 Pandemı̇sı̇nde Sosyal Medyanın Rolü” adlı makaleden üretilmiştir.