Ben bu yazımda dikkatlerinizi tekrar 7/24 yayın yapan TV kanallarına çekmek istiyorum. Özellikle pandemi sürecinde çocuklarımızın bu kanalları seyrettiğini düşünerek.
Çocuk yetiştiren ebeveynlerden çokça duyduğumuz “Bu çocuk neden böyle yapıyor!” sözünü işitmişsinizdir. Ebeveynler bilmelidirler ki çocuk ne görürse onu yapar. O yüzden ebeveynlik hakkında ne kadar çok kitap okusak da aile okullarına gitsek de dış faktörler dikkate alınmadan bir tutum değişikliğinin yaşanması neredeyse imkânsızdır. Böylesi bir söylem, sorunu görmeyi engellemekten öteye geçemez. Tıpkı alkolü bırakmak istiyorsan önce arkadaşlarını ve çevreni değiştirmek zorunda kalmamız gibi. Aksi halde alkolik olmaya tekrar geri dönmek kaçınılmazdır.
Televizyon, evimize girdiğinden beri bizlere bir kültür (popüler kültür) aşılaması yapıyor. Bunun ne kadar farkındayız?
1830’lardan sonra gelişen kapitalizm politikalar ve medya araçlarının yaygınlaşmasıyla; popüler kültür kavramı hayatımıza girdi. Popüler kültür, hızlı üretilen ve tüketilebilen anlamında da kullanılır; maddi ve maddi olmayan kültür içeriklerini (inanç, düşünce, değerler, nesneler, simgeler) toplumda paylaşarak iletişimin gerçekleşmesine olanak vermektedir.
Yüksek izlenme oranı ve tv kültürü
Ülkemizde televizyon izlenme oranın yüksek olması, kişilere sanal âlemlerde hayaller kurdurmayı; dizideki karakterlerle özdeşim yaratarak rol model olmalarını sağlamaktadır. Dizideki karakterlerin, giyim kuşamları, saç kesimleri, kullandıkları tüm nesneler izleyende büyük etki yaratmaktadır. Reklamlarla tüketim araçlarının cazip hale getirilmesi, kişinin sahip olmayı istediği ve yapmayı istediği şeylere dönüşmektedir.
Televizyon kişilere vizyon vererek bir kültür aracı olmaktadır. Bu durumda kültür, televizyon yoluyla da insanlar tarafından üretilip paylaşılan, insanların günlük yaşamlarını düzenlemeye yarayan düşünce, inanç ve davranış kalıplarının kümesi olarak da tanımlanmak mümkündür. Özellikle yetmiş ve seksenlerden sonrasını düşünürsek toplum olarak kırk elli yılda nasıl bir değişim ve dönüşüme uğrayarak kültürlendiğimizi kolaylıkla anlarız.
Dolayısıyla çağımızda yetişen yeni nesil, popüler kültür ortamında doğdular. Çocuklar ve gençler bu kültürden çok etkilendiler. Zaten aile bireylerinin etkilendiği gibi çocuklarında hızla değişen bu kültürden etkilenmemeleri mümkün değildir. Farkında olalım veya olmayalım izlenen programların ebeveynler, çocuklar ve gençler üzerindeki etkisi büyüktür.
Diziler ve bilinçaltı mesajlar
Dizilerde verilen mesajların kapalı veya açık olduğuna bakmaksınız çocuklar, kendi dünyalarında bu mesajları yorumlayarak kültürlenmektedirler. Deveciler’in yüksek lisans tezinde de dediği gibidir:
“Çocuk suçlarına bakıldığında çoğunun televizyonun etkisiyle hareket ettiği görülebilmektedir. Bu sırada yetişkinlerin ne yaptığı sorusu akıllara gelmektedir. Çoğunun aynı içeriklere, aynı programlara kendini kaptırdığı söylenebilir.”
Popüler kültürün hayatımızdaki yerinin farkında olalım veya olmayalım izlenme oranı yüksek programlar sayesinde Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde halk tüketici olmaya ikna edilmekte ve halka tüketim alışkanlıkları kazandırılmaya çalışılmaktadır. Medyanın amacı, insanlara temel gereksinimlerini karşılayacak ürünleri sağlamaktan öte, onlara tüketim ürünleri ile verilen değerlerle özdeşleşecekleri kimlikler sunmak ve bu yapay kimliklerin satın alınmasını sağlamaktır. Yapay kimlikler bizi olsa olsa başarılı bir taklitçi olmaktan öteye taşımamaktadır. Bu da taklitçiyi kimliksizliğe sürüklemektedir.
Televizyonun, insanın birden çok duyusuna hitap etmesiyle insanları yönlendirmede etkili olduğu da aşikârdır. Gerçek, Televizyon: Öldüren Eğlence kitabında Neil Postman’nın da dediği gibidir:
Televizyonun en güçlü tarafı, kafalarımıza soyutlamalar değil, kalplerimize kişilikler sokmasıdır.”
Kişiler arası iletişimde kişisel özelliklerin şekillenmesinde, ailede bulunan iletişimin, verilen mesajların nasıl alındığı ile alakalı algının, duyguların, sanal dünyanın, çevrenin ve kültürün rolü çok büyüktür. Kim olduğumuz ve ne olmak istediğimiz etkileşimler içerisinde belirlenmektedir. Kişinin kendisini algılayış biçimi olan benlik, kişinin kendisini nasıl gördüğü ve hissettiğiyle alakalıdır.
Televizyonlar yaratılan popüler kültür
Günlük hayatta sıradan olarak görülen olayların medyada işlenişiyle, kullanılan objelerin tüketime teşvikiyle, değişen kadın-erkek temsilleri ve aile değerleriyle, yaratılan televizyon çocuklarıyla sürekli yenilenen bir popüler kültür ve bu kültürün kişilikle ilişkisi olduğu uzmanlar tarafından dile getirilmektedir. Teknoloji çağında yaşanılan toplumda, toplumsal ve kültürel değişimler medyaya yansımakta ve televizyon aracılığıyla tekrar topluma aktarılmaktadır.
Aktarılan değerlerle biçimlenen kişilikler ortaya çıkmaktadır. Biçimlenen bu kişilikleri anlamlandırmak üzere değişim gösteren değerlere dikkatlerinizi çekmeye çalıştım. Dizilerde yapılan diyalogların alt mesajlar içerebildiğini, bu mesajların kişilerde davranış ve tutum değişikliğine yol açtığını, dizilerin içeriğinde bulunan maddi ve psiko-sosyal göstergelerle farkındalık yaratılabildiğini unutmamalıyız.
Sonuç olarak, kitle iletişim araçları birer kültürel üründür ve kitle iletişim araçlarındaki değişim, toplumdaki kültürel değişimi de beraberinde getirmektedir. Toplumun medyaya, medyanın da topluma yansımasıyla çift taraflı bir akış söz konusu olmaktadır. Kişiliklerin televizyonda yeniden üretildiği varsayımından hareketle popüler kültür ve televizyon birbirinden ayrı düşünülemezse televizyon izleyen kişilerin ve yaratılan kişiliklerin de popüler kültürden bağımsız olarak düşünülmemesi gerekir. Bu sayede kimlikler ve kişilikler değişebilmektedir.
Değişimi Kutsal Kitap Kuran’dan Yorumlamak
Yaşanan bu kültürel değişim ve dönüşümü (asimilasyon) Âdem, İblis kıssasında görebiliriz: “Bak Âdem, sen ve eşin şu bahçeye yerleşin. Beğendiğiniz yerden yiyin ama bu ağaca yaklaşmayın. Yoksa yanlış yapmış olursunuz.” (Araf 7/19)
Sonra Şeytan her birinin bedeninin örtülü yerlerini açıp diğerine göstermek için şöyle vesvese verdi: “Rabbinizin size bu ağacı yasaklaması sadece hükümdar (saltanat sahibi) olmanızı ya da ölümsüzleşmenizi engellemek içindir.” (Araf 7/20
Onlara yemin etti: “Ben ikinizin de iyiliğini istiyorum.” (Araf 7/21)
Böylece ikisini de kandırıp değerlerini düşürdü. İkisi de o ağaçtan tadınca açılması hoş olmayacak yerleri gözüktü. Bahçedeki yaprakları üst üste koyup örtünmeye başladılar. Rableri onlara şöyle seslendi: “Size bu ağacı yasak etmedim mi? Demedim mi Şeytan sizin açık düşmanınızdır?” (Araf 7/22)
Ey Âdem’in evlatları! Sakın Şeytan ana-babanızı yaktığı gibi sizi de yakmasın. Açılması hoş olmayacak yerlerini kendilerine göstermek için onların elbiselerini sıyırmış ve o bahçeden çıkarmıştı. O ve onun gibiler, sizin onları göremeyeceğiniz yerden sizi görürler. Biz Şeytanları inanmayanların dostları yaptık.” (Araf 7/27
Bir edepsizlik yaptılar mı “Atalarımızdan böyle gördük. Allah bizden böyle istemiştir.” derler. De ki “Allah çirkin davranışları emretmez. Allah hakkında bilmediğiniz şeyler mi söylüyorsunuz?” (Araf 7/28)”
Şeytanlaşan popüler kültürün farkında olmak dileğiyle.
Mürüvvet Çalışkan
Kaynakça Deveciler Seray (2014) “Kişiler Arası İletişim Sürecinde Popüler Kültür ve Kişilik İlişkisi” Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Konya Korkmaz, Nilüfer (2009). Türkiye’de Tüketim Kültürü ve Mekânsal Ayrışma, Medya, Tüketim Kültürü ve Yaşam Tarzları-Türkiye Medyasından Örüntüler, (Der. Banu Dağtaş ve Erdal Dağtaş), Ütopya Yayıncılık, Ankara. Geçer, Ekmel (2013). Medya ve Popüler Kültür Diziler, Televizyon ve Toplum, Okur Kitaplığı Metamorfoz Yayıncılık, İstanbul.