Sophos Akademi

  1. Anasayfa
  2. »
  3. Uygulamalı Felsefe
  4. »
  5. Beyazı “bembeyaz” yapan mantık: Bulanık mantık

Beyazı “bembeyaz” yapan mantık: Bulanık mantık

Bulanık mantık, 2 bin yıllık Batı düşüncesine bir meydan okuma mı yoksa daha beyaz bir gömleğe sahip olmanın bir yolu mu? Her ikisi için de daha birçok şey duyacaksınız. Çünkü popüler bir ikon, beklenmedik bir tarzda irdelenmelidir.

Kırmızı köşede Aristoteles, mavi köşede ise Buddha. İşte bu, yüzyılın savaşı ve bir kin maçı…

“Bulanık teori açıkça yanlış, hatalı ve zararlıdır. İhtiyacımız olan şey daha az değil, daha mantıklı düşünmektir.” diyen Berkeley Profesörü William Kahan ateş püskürüyor:

“Bulanık mantık, bilimin kokainidir.”

Kahan ve onun Aristotelesçi takipçileri, 34 yaşındaki Kaliforniyalı matematikçi, besteci ve bulanık mantığın pop gurusu Bart Kosko tarafından atılan yemle su yüzüne çıktılar. Kosko, Bulanık Düşünme [Fuzzy Thinking] adlı kitabında, Kahan ifadelerini Zen özdeyişleri dolayımında eğlence katarak yeniden üretti. Kokain uyuşukluğuna yönelik yanıtı ise şu oldu: “Buna, teşekkür etmekten başka ne diyebilirsiniz ki?”

“Bulanık topluluktaki” diğerleri uzmanlar, Kosko’nun onlara kötü bir ün getirdiğini düşünüyorlar. Klasik müzikçiler ve Nigel Kennedy’de olduğu gibi, onun yeteneğini takdir ediyorlar fakat tarzından pek hazzetmiyorlar.

Bulanık mantık bir din savaşına sebep olmuş gibi görünmeyebilir fakat mezhep oluşturma yeteneği oldukça etkileyici. Bakış açınıza bağlı olarak bulanık mantık, “derin etkileri olan teorik bir kavram” yahut da “Japon elektronik cihazlar için bir pazarlama hilesi” olabilir. “Bir teknoloji devrimi” yahut da çamaşır makinelerinin sadece daha efektif çalışmasını sağlayan “kullanışlı bir mühendislik başarısı” olarak görülebilir. Alın size, kaos teorisinin bu yılki versiyonu…

Halkın zihninde edindiği yer sağlamlaştıkça bulanık mantık, popüler matematik modasında seleflerine karşı büyük bir avantaja sahip oldu. Bütün mesele, kavranmasının kolay olmasıdır çünkü bu sıradan insanların düşünme biçimlerine daha benzer şekilde matematik yapma yoludur.

Bilişim devrimi, klasik matematik kullanılarak başlatıldı. Günümüzüm yaygın bilgeliği; takip edilecek yollardan birinin, Japonya’nın Real World Computing projesinde olduğu gibi, matematiğin sanal dünyasından uzaklaşan bilgisayarlar tasarlamakla ilgilidir. Bulanık mantık, sağduyulu makinelere giden yolda atılan bir adımdır.

Bulanık mantıkta ana fikir şudur: Dünyada siyah ve beyaz çok azdır, gri tonları ise çok çok fazladır hatta sonsuz sayıdadır. Aristoteles mantığı, “Bir şey ya siyah ya da beyazdır, her ikisi birlikte olamaz.” diyen orta terimi dışlar.

Aristoteles mantığı dört bir yanımızdadır. Örneğin yasalarımız, “yetişkinlik” kavramını Aristotelesçi biçimde tanımlar:

“18 yaşını doldurmuş kişiler yetişkindir.”

Buna göre gece yarısından yalnızca 5 dakika sonra doğmuş olanlar ise bir günlük farkla yetişkin olma fırsatını kaçırabilirler. Diğer yandan sağduyumuz, yetişkinliği 18 yaşından önce de gelişmeye başlayan fakat 18 yaşına girer girmez tamamlanmış olmayan bir durum olduğunu söyler. Bu yüzden de 18 yaşındaki bir kişi, hem bir çocuk hem de yetişkin olarak görülebilir.

Bulanık mantık, sağduyuya uygun olarak her ikisinden de “BİRAZ” olabileceğini söyler. Üç seviyeli bir klima düşünelim. Sıcaklık geçiş ayarları şöyle olsun:

1.Yüksek

2. 0rta

3.Düşük

Geleneksel kontrol araçlarıyla yönetilen bu klima, sıcaklık, belirlenen kategoriler arasındaki geçiş noktalarını aştığı zaman tepki verir. Geçiş noktaları kesindir. Örneğin 10 derecenin altına düştüğünde DÜŞÜK, üstüne çıktığında ORTA sıcaklık ayarı harekete geçer.

Bulanık bir sistemde ise bu kategoriler üst üste gelebilir yani çakışabilir: Belli bir sıcaklık, diyelim ki yüzde 80 yüksek ve yüzde 20 orta olabilir. Pratikte bulanıklık daha pürüzsüz, daha etkili bir kontrol sunar. Mühendislerin, geleneksel yöntemlere uygun olmayan karmaşık problemlerle baş etmesine imkân tanır.

Bulanık mantığın ilk uygulamaları kontrol sistemleri üzerinde yoğunlaşmıştır: Japon şehir Sendai’deki otomatik metro trenlerinin hedeflenen noktada, yalnızca 3 santimetre içerisinde, üstelik sarsılmadan durmasına olanak tanır; kameralara odaklanır, aktüel kameralardaki el titremelerini düzeltir; çamaşır makinesi devirlerini, çamaşırın kirlilik derecesine ve kumaş türüne göre ayarlar. En etkileyici olanı ise Tokyo Teknoloji Enstitüsü’nden Profesör Michio Sugeno ’nun bulanık mantığı, yerdeki sesli komut operatörüyle yönetilen mürettebatsız helikoptere tatbik etmesiydi.

Bir helikopteri uçurma, bir ders kitabı örneği aktarma ya da bir tırı yükleme peronuna yaklaştırma konusundaki en dikkate değer şey, eğitilmiş insanların bunu çok etkileyici biçimde yapabilmesidir fakat makinelere belli bir görevi nasıl yerine getireceğini söyleyen bir denklem yazmak neredeyse imkânsızdır. Bulanık mantık, radyo dizisi Navy Lark’taki gemicileri yönlendiren “Sol taraf biraz aşağı” gibi komutları yerine getirme yeteneği kazandırır.

Bu, yepyeni bir kavram değildir. Bertrand Russell, bu yüzyılın başında, iki değerli mantığın sınırları sorununa kendini adadı fakat “bulanık kümeler” üzerine ilk makaleyi yazan Berkeley’den Lotfi Zadeh oldu. Zadeh, kontrol teorisinin gittikçe hassaslaştığına ve bu tutumun, çok sık kazandığı için bir futbol takımını eleştirmeye benzer şekilde, kontrol teorisyenlerini sarsmayı sürdürdüğüne inanıyordu.

Bunlar sadece bulanık mantık hakkında çekinceleri olan teorisyenler değiller, aynı zamanda potansiyel müşteriler. Yenilikçi elektronikler konusunda uzmanlaşmış bir ürün geliştirme şirketi olan PA Consulting Group ’tan Dr. Tony Cronshaw, “Amerika’da bulanık, kirli bir sözcüktür.” der. “Onlar için bulanık mantık, fonlama mantığıdır. Bulanık mantığı kullanan fakat bu gerçeği duyurmayan birçok proje var.” Endüstriyel ileri teknoloji çipleri tedarik eden VLSI Technology ‘den Lou Kourra ‘ya göre kendini hassas sınamalara dayandıran dakik matematiğin albenisi, müşterinin önemli bir parçasıdır. Bir bulanık sistemin güvenilirliğini kanıtlayabiliriz. Bulanık bir sistemin güvenilirliğini, onu kurup kendi hâline bırakarak kanıtlayabilirsiniz fakat Batılı bakış açısı, teorik kanıtlara alışkındır.

Hayati önemdeki iki grubun tutumları farklılık göstermektedir: Japonlar ve diğer insanlar. Bilgi ve kontrol sistemi uzman müşterileri, bulanık araçların uyduruk olduğunu düşünürken sıradan küçük elektronik cihaz tüketicileri bulanı mantığı oldukça dostane bulur. Bu, büyük çoğunluğumuzun kendi mantığımızın bulanıklığından utanç duymamamız gerektiğini gösterir. Yani bulanık mantık, bizden yana görünüyor.

Dr. Cronshaw ’un gözlemleri ise biraz farklı

“Japonlar bunu evvela bir pazarlama hilesi olarak çok etkili kullandılar. Eminim bazı performans görevlerinde iyileştirmeler de sağlandı fakat bu, ürünlerin pazardaki ekonomik getirisine eş değer değildi”.

Bununla birlikte, bulanık sistemlerdeki Japon egemenliğinin yalnızca bir kısmı imaja atfedilebilir. Bilhassa İngiltere için bulanık mantık, bilindik hikâyenin başka bir örneğidir. Zadeh’in kavramlarına dayanan ilk kontrol cihazı, Queen Mary ve Westfield Kolejden Ebrahim Mamdani tarafından 1974’te Londonin’de yapıldı. Ondan önce Zadeh gibi, Mamdani de gelenekçilerden çokça şey kazandı. İngiliz laboratuvarlarında ortaya çıkan ilgi, finansman eksikliği nedeniyle gittikçe azaldı. Her zaman olduğu gibi yeni teknolojiyi amacına ulaştıran Japonlar oldu.

Profesör Mamdani, başta sanayi tabanlı çok daha büyük boyutlar olmak üzere bulanık mantıkta İngiliz başarısızlığının da Japonya başarısının da altında her zamanki nedenlerin yattığına inanıyordu. Kosko, zen hakkında konuşurken Mamdani kültürel faktörlerin bunda rol oynadığını söylüyor. Japon tinselliğinden ziyade Japon pratikliğini vurgulayarak şu gözlemini dile getiriyordu:

“Japonlar zanaat-odaklı insanlar. Örneğin merkezi ısıtma sistemi tamircilerini düşünelim. Bunu kendiniz mi yapıyorsunuz? Ben, mühendislik bölümü profesörü olmama rağmen kendim yapmıyorum. Bunu en iyi yapabilecek insanlar kesinlikle tamirciler”.

Yani Japonlar daha pragmatik ve tecrübeye daha yatkınlar: Yapılması gereken bir iş gösterdiğinizde onlar, Batılılardan farklı olarak bunu kağıt üzerinde kanıtlamak için çok fazla uğraşmazlar. Sheffield Üniversitesinden Prof. Derek Linkens de Mamdani ile aynı fikirde. Japonları kutsayan şu söz ona ait:

“Batı’da pek çok insanın söylediği gibi, biz gerçekten de biraz fazla teorik hâle geldik, şimdi yüzyıllar öncesinde olduğu gibi daha deneysel olmaya ihtiyacımız var.”

Linkens, James Watt’ın buhar-makinesi işlemcisinin, James Clark Maxwell’in matematiksel ispatlarından çok daha önce, üstelik uzun yıllar boyunca başarıyla kullanılmasını örnek veriyor.

Linkens şuanda Glasgow Üniversitesi menşeli bir grupla birlikte bulanık anestezi sistemleri üzerinde çalışıyor. Bu fikir, uçaklarda otomatik pilotun çalışma prensipleriyle aynı: Makine, beklenmedik bir şey olduğunda pilotun daha etkili tepki vermesini sağlayarak insanı can sıkıcı rutinlerden kurtarıyor.

Kosko ‘ya göre, bu türden denetleyiciler, mümkün pek çok bulanık uygulamadan sadece biri. Ve bir noktada şunu itiraf ediyor:

“Ben, çamaşır makinesinin teknolojinin sonu olmasından korkuyordum, başlangıcı değil.”

Oynanan oyundaki son durum şu:

“Matematiksel açıdan yapamayacağı hiçbir şey yok. Olgusal açıdan ise yapabileceği çok az şey var”.

Kosko’nun Güney Kaliforniya Üniversitesi’ndeki ekibi, ileri telekomünikasyon taleplerini karşılamaya yönelik bulanık sistemler üzerinde çalışıyor. Bulanık mantığın para piyasalarını canlandırabileceğini kanıtlamış olan Japonya’daki Yamaichi Ticaret Sistemi ise bulanık geleceğe dair daha egzotik lezzetlerin numunelerini sunuyor.

Bulanık mantığın da sınırları var

Kosko ’ya göre, “Bütün bulanık sistemlerde, kaçınamayacağınız temel bir kusur vardır: İhtiyaç duyulan kuralların sayısı, değişkenlerin sayısına bağlı olarak geometrik artar.”

Bir sonraki adım ise nöron hesaplama ile bulanık mantığı birleştirmektir. Nöron hesaplama, biyolojik sinir sisteminin çalışma biçimini taklit etmeye çalışan ve kendi kendine öğrenebilen yeni bir teknolojidir.

Buda’nın kullandığı laptoplarla işimiz bitsin ya da bitmesin, daha yumuşak ve daha insani bilgisayarların yolda olduğu çok açık.

Marek Kohn

Çeviren Dilan Eser

Kaynak: Independent Gazetesi İnternet Sitesi/1994.

İlgili Yazılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir