Trump yanlılarının 6 Ocak’taki kanlı Kongre Binası baskınının ardından Twitter, Trump’ın kullandığı Başkanlık hesabı @POTUS ile kişisel hesabı @realDonaldTrump’ı engelledi. Hemen ardından adeta bir engelleme yarışı başladı. Önce Facebook ve Instagram, ardından Twitch, Snapchat, Shopify kendi platformları üzerinden Trump’ın seçmenlerine ulaşmasının engellediler. Böylece sosyal medyaya bir hareket getiren Trump’lı günler geride kaldı. Önümüzde duran ise sosyal medya platformlarının politik angajmanlarına dair uzun yıllar sürecek küresel bir tartışma.
Marmara Üniversitesi, İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü Başkan Yardımcısı Şevki IŞIKLI, engelleme yarışını Haberler.com için değerlendirdi.
Trump’ın Dijital Görünürlüğüne Son Verildi
Şaka değil, gerçek! Görevi başındaki bir başkan, neredeyse tüm dijital platformlardan silindi. Ekibindeki Powel, Flyn, Coby gibi önemli isimler de engellendi. Yüksek kulelerde adı yazılan Trump’ın sosyal medyada esamesi okunmaz oldu, resmen görünmez yaptılar. Kamuoyunu sundukları gerekçe hepsinde de aynıydı: “Trump’ın, seçilmiş demokratik hükümete karşı şiddet içeren bir ayaklanmayı kışkırtmak için bizim platformlarımızı kullanmasına izin vermeyeceğiz”.
Twitter’ın Gerekçeleri Neler?
Geçici engelleme kararının ardındaki gerekçeyi Twitter şöyle açıkladı: Trump göstericilere “Şimdi evinize gidin!” demeden önce, “Siz çok özelsiniz” dedi. Seçimleri kazandığı konusunda yalan söylemeye devam etti. Haftaya gerçekleştirilecek Biden’ın başkanlık yemin törenine katılmayacağını söyledi. Göstericileri kışkırttı.
Washington DC’deki olaylardan rahatsız olduklarını söyleyen bir grup Twitter çalışanı, Twitter CEO’su Jack Dorsey’den, Trump’ın hesabına getirilen reklam ve geçici erişim engeli gibi kısıtlamaların yeterli olmadığı için ilave önlemler alınmasını talep ettiler: Kalıcı olarak engelleyin, dürüstlük politikasının uygulanışında daha fazla şeffaflık sağlayın! Şiddet olaylarında Twitter’ın rolünün araştırın! Şirket içinde “Tweeps” diye adlandırılan Twitter çalışanlarının Washington Post’ta yayınlanan mektupta başka tartışmalı ifadeler de yer aldı:
“Aşırı sağcılar son dört yılda Trump önderliğinde Twitter’da hızla büyüdüler. Trump’ın şiddet ve nefret söylemi karşısında Twitter’ın zorlandığını gördük. Trump artık meşru bir demokratik aktör değil. Yayınladığı videoda seçimi ‘hileli’ olarak adlandırdı ve kendisi açısında bir ‘seçim zaferi’ olarak kabul etti. Takipçilerine, Kongre Binasını basarken ve polisle çatışmaya girerken bile ‘çok özelsiniz’ dedi. Eylemleri hiçbir şekilde kınamadı. Seçilmiş Başkan Biden’ın ‘ayaklanma’ dediği şeyde, Twitter’ın suç ortaklığını soruşturmalıyız. Bu eylemler ABD’nin, şirketimizin ve çalışanlarımızın refahını tehlikeye atıyor… Halka açık sohbete hizmet etme çabalarımıza rağmen, Trump’ın megafonu olarak 5 0cak’taki ölümcül olayların alevlenmesine yardımcı olduk… Sivil toplumda benzeri görülmemiş bir rol oynuyoruz ve dünyanın gözü bizim üzerimizde”.
Bu tespitler, aşağıdaki birazdan açıklayacağımız tartışma açısından ziyadesiyle önemli tespitler içermektedir. Twitter’ın bir muhalefet partisi lideri gibi konuştuğu aşikâr.
Engelleme ile Ne Amaçlanıyor?
Politikacılar için seçmenlerle doğrudan, acil ve etkili iletişim kurmanın yolu Twitter’dan geçiyor. Twitter sesleri dramatik biçimde yükselttiğinden sadık seçmenlere sahip politikacılar onu bir megafon gibi kullanıyorlar. Bu yüzden Trump’ın sesinin takipçilerine ulaşmasını engellemek, en azından geçici takipçilerini kaybettiğini görmek istiyorlar. “Yalan ve komplo teorilerini duymayan geçici destekçilerini kaybedebilir” diyorlar. Yasaklama hamlesinin hesaplanmış riski ise çok az: Trump kendi sosyal medyasını kurabilir.
Alternatif Sosyal Medya Beklentisi
Gerçekten de Trump, ekibi ve sıkı takipçileriyle birlikte ana akım sosyal medyadan kovulmasının ardından, başkanlık hesabı @POTUS’a girebildiğinde yaptığı dört paylaşımda, önce Twitter’ı aşırı solcularla iş birliği yapmakla suçladı, ardından kendi sosyal medya platformunu kurmaktan bahsetti:
“Demokratlar ve Radikal Solcularla koordineli hareket eden Twitter bugün, hesabımı platformdan kaldırmaya; beni, sizi susturmaya çalışıyor… Bunun olacağını çoktandır tahmin ediyordum. Çeşitli sitelerle görüşüyoruz ve yakında büyük bir duyuru yapacağız, aynı zamanda yakın gelecekte kendi platformumuzu oluşturma olasılıklarına bakacağız. Bizi SUSTURAMAYACAKLAR”.
Fakat iki dakika içinde hesap, Twitter tarafından tekrar askıya alındı. Seçilmiş Başkan Biden’ın görevi resmen devralıncaya kadar da geri verilmeyecek. Yeni bir sosyal medya, Trump’ın kendi takipçilerine ulaşmasını sağlasa da gücünü asıl göstermek istediği ABD genelinde etkisi kalacak, dünyaya sesini duyurmasına bir katkısı olmayacaktır. Kuruluşundaki bu politik motivasyon hep marjinal kalmasına yol açacaktır.
Sosyal Sorumluluk mu Tarafsızlık Kaybı mı?
Twitter, paylaşılan içeriklerin hem platformda hem de gerçek dünyada nasıl algılandığı ve yorumlandığını takip ettiğini, yani paylaşımların halk üzerindeki etkisiyle ilgilendiklerini açıkladı. Eğer şiddeti ve nefret söylemini kışkırtma riski görürse sadece tweet’i değil, Twitter hesabını da engelliyor, hem de kalıcı olarak. Üstelik bu hala başkanlık eden bir “Gidici Başkan” olsa bile. Sosyal sorumluluk gösteriyoruz, demeye getirdi fakat benim görebildiğim kadarıyla bu, suçluluk psikolojisinin görünmez kıldığı incelikli bir hatadır. Çünkü tartışmanın kurallarını koymaktan ziyade içeriğine müdahale anlamına geliyor ki bu da onu politik tartışmalarda taraf seçmeye zorlandığı anlamına gelir.
Sorumsuz Seçmen Yetiştirmekle Suçlanıyor
Twitter’ın engelleme kararı, ABD’de çoğu otorite tarafından desteklenmekle birlikte çok katmanlı ve karşıt eleştirilerin hedefi oldu. İlk olarak bilgisiz ve sorumsuz seçmenler yaratmakla eleştiriliyor. Ott ve Dickinson gibi iletişim uzmanlarına göre Twitter her zaman yaptığı şeyi yaptı; vatandaşların ya da ülkenin yararına değil, kendi çıkarına göre hareket etti. Bilgisiz, eleştirisiz, sorumsuz bir seçmen yetiştirilmesine yardımcı oldu. Peki, bunu nasıl yaptı? Her bir iletişim teknolojisinin güçlü ve zayıf yönleri vardır. Twitter basitlik, doğaçlama ve kabalık önyargılarıyla ön çıktı. Öfke ve şiddet trafiğinden kendini kurtaramadı. Ciddi, sürdürülebilir ve mantıklı bir kamusal tartışma için hiç de uygun bir ortam olmadığını gösterdi. Trump’ın basit görüşleri, tez kanlı davranışları ve nefret dolu sözleri için biçilmiş kaftandı. Seçmenler bu yüzden kolayca manipüle edilebildiler.
Twitter, Yayıncı mı Platform mu?
Platformun yapısından ziyade aldığı kararları eleştirenler de oldu. Trump’ın Sağlık Bakanı Hancock, bu yeni bir noktayı öne çıkardı. Hancock’a göre yasaklar, sosyal medyanın nasıl düzenlendiği konusunda “çok büyük bir soruyu” ortaya çıkardı, bu platformların “editoryal kararlar aldıklarını” gösterdi. Sosyal medyanın “platform” yerine, daha fazla düzenleme anlamına gelen “yayıncı” olarak kabul edilmesi gerekir. Bu platformlar, sosyal medyada kimin sesinin duyulacağı, kimin sesinin kısılacağı konusunda seçim yapıyorlar, dedi. Hancock’ın başlattığı tartışma; editoryal karar, sansür, ifade özgürlüğü ve eşik bekçiliği kavramlarını içine alacak şekilde genişletilerek artacaktır. Gerçekten de bu şirketler, tartışma ve iletişim ortamı sunan tarafsız platformlar olmayı başarmadıkları, buna karşın ideolojik denetimler yapan hatta sansür uygulayan birer yayıncıya dönüştükleri konusunda gün geçtikçe daha fazla kanıt birikiyor.
Çifte Standart Uyguluyor
Otoriteler eleştirmese de kullanıcılar Twitter’ı çifte standart uygulamakla eleştirdiler. Trump’ın yasaklandığı gün, İsrail’e karşı şiddeti teşvik eden tweetler atan İran Cumhurbaşkanı Hamaney’in @khamenei_ir hesabını engellemeyen Twitter’a “iki yüzlü politikasını” hatırlatan çok sayıda tweet atıldı. Basitçe söylemek gerekirse “Twitter’ın şiddeti kışkırtmaya karşı duran bir politikası varsa bunun eşit şekilde uygulanması gerekir” dediler.
İnsanlar haklı olarak Twitter’ın aynı standartları dünya liderlerine uygulamak için şimdiye kadar ne yaptığını soruyorlar. Twitter; Hamaney’in, Şeytan Ayetleri adlı kitap yüzünden tartışmalı bir isim olan Salman Rüşdi hakkında önceden verilen idam kararını onayladığını söyleyen paylaşımını ise aradan çok uzun bir süre geçtikten sonra, yani mesaj yerine ulaştıktan sonra kaldırılmasını talep etmişti.
Engellemeler Yalnızca ABD Çıkarları İçin
Son 7 yıl içinde Twitter da bunları engellemeye çalıştı. 2014-2016 yılları arasında 10 binden fazla İŞİD iltisaklı hesabı kapattı. 2016’da ABD seçimlerine dolaylı müdahale etmekle suçlanan Rus trollerin hesaplarını sildi. Platformun özgünlüğünü koruma adına 2018 yılında fake (sahte) hesapları silmeye başladı. Bu hamle sonrasında Obama ve Erdoğan gibi birçok ünlü, hatırı sayılır miktarda takipçi kaybetti. 2019 yılında Katar ve Suudi Arabistan’ın Yemen’e müdahalesi hakkında bilgiler yayınlayan @DotDev.ae adlı hesabı engelledi.
ABD’de farklı, dünyanın geri kalanında farklı işletilen bir sansür politikası var. Twitter, ABD için gösterdiği hassasiyetin bir kısmını bile Arap Baharı’nda, Gezi Olayları’nda, Mısır Devrimi’nde göstermedi. Birçok yerel uzman tarafından Çin, Rusya ve Türkiye’deki binlerce hesabı kapatması politik amaçlı sansür olarak nitelendirilmişti (9). Dünyanın her yerinde politikacılar, diğer aktörler ve teröristler şiddeti kışkırtma ihtimali olan içerikleri her zaman paylaşırlar. Diğer ülkelerin terörist tanımlarını pek ciddiye almadı, şiddet yanlışı aşırılıkçı gruplara yönelik aynı hassasiyeti göstermedi. Dünyanın geri kalanında sergilediği barışçıl moderatörlük inisiyatifleri, örneğin anonim hacktivistler, Brievik gibi teröristler, taciz vakaları, cinsel şantaj, ölüm tehditleri ve hedef gösterme gibi içerikleri konusundaki kararları ise zaten eski ve uzlaşılmış sansürlerden ibaret. Twitter dijital çağa yeni bir etik norm kazandırmış değil.
Twitter’ın Pandemi Savunuculuğu da Tartışma Konusu
Twitter’ın Covid19 konusundaki komplo teorilerine kararlı biçimde karşı çıkması da verilen engelleme kararına etkisi değerlendiriliyor. Örneğin Hamaney; ABD, İngiltere ve Fransa tarafından üretilen koronavirüs aşılarını “tamamen güvenilmez” olarak nitelendirmiş; Batılı güçleri, aşı göndermeyi teklif ederek diğer ulusları “kirletmeye” çalışmakla suçlamıştı. Kırk yıllık gelirlerini Covid19 pandemisinde ikiye katlayan Apple gibi, Google ve Facebook gibi dijital teknoloji şirketlerinin pandemi karşıtı komplo teorilerine karşı, ta başından çok net tavır aldıklarını biliyoruz. Engellemelerin, Trump’ın aşı ve pandemi karşıtı paylaşımlarını takip etmesi bir tesadüf olmayabilir.
Dijital Çeteleşme Davranışları İzliyoruz
Mobil uygulama platformu olarak bilinen Google Play ve Apple Store da aldıkları ani bir kararla tartışmaya katıldılar, hem de Twitter saflarında. Ana akım sosyal medyada yasaklanan Trump ve takipçileri hızlıca Parler adlı platforma geçtiğini fark eden Google Play, kaşla göz arasında uygulamayı sitesinden kaldırdı; Appla Store ise kaldırmak üzere olduğunu açıkladı. Ne Android ne İOS işletim sistemi kullanıcıları artık Parler’a erişemiyorlar. Bu ortak tavrın dünya barışını korumak ve şiddeti önlemek için çevik bir iş birliği mi yoksa beğenilmeyen siyasi aktöre politik bir çeteleşme veya tröstleşme durumu mu söz konusu, buna zaman gösterecek. Enformasyon çağında alternatiflerin sınırsız, iletişimin özgür olduğuna dair dijital inanç, bir mitolojiye dönüşmek üzere.
Twitter Politik Bir Aktöre Dönüştü
Twitter, Trump’ın yalan söylediğine karar verme hatta cezalandırmaya kendini yetkili görüyor. Karar veren Twitter platformu değil, platformun politik tutumunu keskinleştirmekten kaçınmayan CEO Jack Dorsey. Politik olaylarda karar verme sürecine bodoslama dalmaya hazır olduğunu gösterdi. Artık o, tarafını belli etmekten çekinmeyen politik bir aktör.
Denetim ve Gözetim Teknolojilerine Karşı Bizi Kim Koruyacak?
Soru şimdi şu: Teknoloji şirketlerinin artan gücüne karşı kullanıcıları kim koruyacak? BM mi? Belki! Facebook CEO’su Zuckerberg, önceki seçimlerde Cambridge Analytica Skandalında BM’de savunma yapmış, kişisel verilerin korunması ve şirket içi politika şeffaflığı konusunda adım atacağı sözü vererek kolayca sıyırmıştı. BM küresel iletişimi düzenleme konusunda bilgisiz ve cahil ya da isteksiz. Acilen uluslararası dijital hukuk normlarına ihtiyaç var: Dijital hukuk sorunu büyüdü. Uluslararası hukukta acil adımlara atılması gerekiyor.
Sosyal Medya, Derin Bir Hayal Kırıklığı mı?
Sosyal medyaya umut bağlayan entelektüelleri dogmatik uykularından uyandırma zamanı geldi. Twitter ve Facebook, dijital eko sistemde merkez haline geldiklerinde, aynı zamanda ana akım sosyal medya haline de geldiler. Geleneksel ana akım medya refleksleri sergilemeye başlamaları kaçınılmazdı. Mevcut medyaya bir “alternatif” olmaktan sanki sıkılmışlar. Şimdi yeniden sahici alternatif medya ihtiyacı kendini hissettiriyor. Sosyal medya derin bir hayal kırıklığı yaşattı. Platformda kimin sesinin daha çok çıkacağına kullanıcılar karar vermeyecekse alternatifmiş gibi görünmenin bir anlamı yok. Sosyal medya, medyayı paralize eden yerel politik angajmanlardan kurtuldu zannediyorduk, kurtulmamış. Tıpkı gazete ve televizyonlar gibi, onların da ideolojiler tarafından yönetildiğini görüyoruz. Artık entelektüelleri, özgür tartışma platformu olduklarına inandırmaları gerçekten zor.
Sonuç: Tartışma Yeni Başlıyor
Kim haklı çıkacak zaman gösterecek fakat şimdiden sosyal medyanın kazandığı orantısız gücün, insanların aklına şüphe tohumlarını ektiğini söyleyebiliriz. Sosyal medyanın siyasetteki rolüne ilişkin tepkiler şimdilik yerel ve zayıf olsa da yakın gelecekte daha küresel ve sert bir ton kazanabilir.