İlk kavgayla kaybolmuş yer yüzündeki ebedi barışı tekrar geri getirmek mümkün müdür? Herakleitos, “Savaş ve çatışma her şeyin babasıdır” derken haklı mıydı? Eğer haklıysa savaşa minnettar olmalıyız. Fakat çocuklar, kadınlar, yoksullar ölürler savaşta. Askerler evlerine dönemezler; eşler dul, çocuklar babasız, analar çocuksuz kalır; insanların da toplumların da bellek ve bilinç yaralanır.
Askerlerin savaşmadığı durumlarda ise çatışma devam eder. Eğer dikkatli olmazsak Karanlık Herakleitos bize haklı görünür. Kişiler arasındaki çatışmalar; cinayetler, hırsızlıklar, şiddet, nefret, saldırganlık ve çeteler, insanlar için birlikte yaşamaya çalıştıkları toplumu bir cehenneme çevirir. Düzen bozulur, uykular kaçar, huzur kendini geri çeker.
Ne talih ki savaş sürekli değildir, barış gibi. Arada savaşsız geçen, travmatik fakat huzurlu devirler de yaşanmaktadır. Ama barış hiç de uzun sürmez, savaş tekrar patlak verir. İnsan türünün yoksul ve zayıf bireyleri tek tek ya da topluca imha edilir. Hatta hayvanlar ve doğa için fazlasıyla yıkıcı olur savaş. Geriye uzun süre iyileşmeyen travmatik acılar, hayal kırıklıkları, inanç krizleri ve çevre felaketleri kalır.
Peki, sürdürülebilir barış ortamı oluşturamaz mıyız? Kabil’in lanetli mirasını reddedemez miyiz? Yer yüzü cenneti hayali, sadece bir ütopya mıdır? Bir ütopyadan daha fazlasını umamaz mıyız? Öncekiler gibi biz de ebedi barışı, ebedi uykuya, cennete mi ertelemeliyiz?
Çatışma yeryüzünü ele geçirmiş olsa da cennet idesi, insanlığın ortak bilincinde kendini sürekli canlı tutar. Savaşa karşı duruş, atalarımızdan tevarüs ettiğimiz epigenetik hücrelerimizdeki arzuyu yaşatır. Cennet, onu görmeden gidenler için öbür dünyaya talik edilmiştir fakat henüz yaşayanlar için yer yüzünün geleceğinde bizi bekler. Bu yüzden barışı aramak, ortak insanlık bilincinin ahlaki sorumluluğudur. Kant gibi söyleyeyim: Barış ölülerin değil, yaşayanların hakkıdır ve bu hakkın gerçekleşmesi için çaba göstermek ahlaki bir görevdir: Barış hakkı.
Engellenemez çatışma ve ebedi barış hakkında konuşurken adaletin sağlanmasından doğaya uyuma kadar bir dizi harika kavramın icat edildiğini bilmek felsefi zihinler için bir umuttur. Barış umudunu korumada en büyük teşekkürü elbette Immanuel Kant’a yapmak gerekir. Küresel bir yeryüzünde sürdürülebilir bir barışa inanan ilk filozof oydu. Barış ideali konusunda elimize harika bir kavramsal araç kiti verdi. (Platon’u, Ütopyacı Farabi’yi ve Thomas Moore’u; ebedi barışa inanmadıkları, bunu bir ütopya diye öbür dünyaya tehir ettikleri için görmezden geleceğim.)
Kant ki atalarımızın umutlarını kestikleri için öbür dünyadaki bir cennet idesine emanet ettikleri ebedi barış idealini gökyüzünden yeryüzüne indirme cesareti gösteren oydu. Cennetteki ebedi huzur, Tanrı’nın mutlak iktidarı ve kötülerin ayıklanması yoluyla inşa edilmişti. Cenneti dünyevileştirmek hiç de basit bir iş değildi, olsaydı daha önce dünyevileştirilirdi. Tanrı’nın kudret elinin görünmediği, kötülerin cehennem gibi yok edici bir azapla temizlenemediği bir yeryüzünde, ebedi barışı tesis etmenin koşullarını ararken Kant, felsefi hayal gücünü fazlasıyla zorlamış olmalı. Zira, bunca zorluk sonunda ulaştığı eylem planını, politikacıları kızdırmamak için ancak bir felsefi tasarı diye sunabilmişti. Kant’ın binbir itinayla ve çekinceyle yazdığı ebedi barış tasarısını bir düzine kavramla özetleyebiliriz. Ancak önce Kant’tan önceki felsefi mirastan birkaç noktayı hatırlayalım.
Kant’tan Önceki Barış Arayışları
Eğer çatışmadan bıktıysanız, adaletsizlik artık yüreğinize ağır geliyorsa filozoflardan yardım isteyebilirsiniz. Filozoflar, Kant’tan önce de barış sorununa el attılar. Öne çıkan birkaç tipik öneri şunlardır:
- Adalet varsayımı: Platon’a göre adaletsiz bir toplumda ideal devlet kurulamaz.
- Bilge yöneticiler önerisi: Platon’a göre filozofların yönetici olmadığı bir devletin başı dertten kurtulmaz.
- Stoacı doğaya uyum ilkesi: İnsanlar arasındaki barış, doğaya uygun yaşamakla sağlanır.
- Tanrı Devleti: Augustinus’un Tanrı Devleti adlı eserine göre savaş Tanrı tarafından elbette yasaklanmıştır, bazı istisnalar dışında. Barışın istisnası şunlardır: 1) Despot yöneticinin savaş emrine uymak, 2) Adaletsizliği önlemek, 3) Ortaya çıkması muhtemel bir kötülüğü önlemek.
- Doğal hukuka aykırı olmayan savaş: Gratius’a göre savaş doğamızda vardır; doğal ve medeni hukuka aykırı değildir. Savaş neredeyse insanlığın yazgısıdır. Tanrı, baştan koyduğu kuralları değiştirmez. Öyleyse savaşı önlemeyi değil, adil savaş hukukunu konuşmalıyız.
- Savaş hukuku: Pufendorf’a göre insanlar akıllı varlıklardır. Savaşa başlamak için, savaş sonrasında barışın oluşma ihtimalinin daha yüksek olduğundan emin olmalıdırlar.
- Kılıç zoruyla barış: Hobbes için barış, politik güçle ilgilidir. Yalnızca bir monark ülkede barış ve huzur sağlanabilir. “Kılıç zoru olmadıkça ahitler sözlerden ibarettir ve insanı güvence altına almaya yetmez” diye yazmıştır.
- Dinin birleştirici gücü: Penn ve Pierre’e gibi düşünürlere göre Avrupa’da barışın sağlanmasında Hıristiyanlığın birleştirici gücünden yararlanılmalıdır. Evrensel bir barış imkansızdır fakat ümmet içinde barış sağlanabilir.
Kabul edelim ki bu teorilerin hiçbiri tek başına açıklayıcı değildir, üstelik rahatsız edici ve şüphelidir. Örneğin demagoglar, Tanrı Devleti’ni kurmak için halkı bu üç konuda savaşa kolayca ikna edebilirler. Augustinus, gökyüzündeki harika düzenin bir benzerini yeryüzünde taklit edebiliriz ama tanrısal bir yetkiyle, diyor. Bize lazım olan, beşeri ferasettir. Kant, bu hipotezlere sıcak bakmıyordu. Kant’a göre dinler ve diller, farklı olanlara karşı kindarlığa yol açabilir. İşte, filozofça bir bakış. Hobbes, tanrısız barışın koşullarını aramıştı fakat bulduğun sonuç, ulusal barış ile kaba güç arasında pozitif korelasyondan başka bir şey değildi. Onag öre daha güçlü bir iktidar, daha uzun süreli barış anlamına gelir. Kavramsal çelişki yaratsa da bu düşünce, güçlü liderlerin toplumsal düzeni sağlamak için halka neden katı-diktatörce davrandığını anlamamızı sağlar.
Kant’ın Ebedi Barış Kavramsal Araç Kiti
Kant, savaş gerçeğini görmekle birlikte, “Çatışma ve savaş, insanlığın potansiyelini gerçekleştirmesine engel olur” diye düşünüyordu. Bu yüzden barışa duyulan ihtiyaç evrenseldir, barış ihtiyacının karşılanmasını talep etmek ise bir insan hakkıdır. O buna inanıyordu. Bu inancını gerçekleştirebilecek bir proje tasarladı. Hepsini burada sıralamak mümkün olmasa da Kant’ın Ebedi Barış Üzerine Bir Deneme adlı eserinde bu projeti tasarlarken kullandığı kavramsal araç kitinden bir dizi kavramı sıralayabilirim:
- Negatif barış: Sadece fiili savaşın yokluğu, ebedi barış için yeterli değildir.
- Pozitif barış: Sadece fiilen savaşın olmaması değil, tüm savaş unsurlarının ortadan kalktığı bir durum.
- Filozoflara müsaade etmek: Kant’a göre yöneticilere düşen görev, filozofların açıkça konuşmalarına müsade etmektir.
- Politik gücün yan etkisi: “Güç sahibi olmak, kaçınılmaz olarak aklın özgür karar vermesine zarar verir” diye yazar. Politik güç, ona sahip olanın sağlıklı düşünmesini engeller.
- Cumhuriyetçilik: Kant için ebedi barışın yönetim biçimi ise cumhuriyettir.
- Sivil toplumun rolü: Sivil toplum, barışın korunması ve güçlenmesinde indirgenemez ve kritik bir rol oynar.
- İnsan hakları: İnsan onurunu koruma ve insan haklarına saygı, sürdürülebilir bir barışın vazgeçilmezidir.
- Uluslararası işbirliği: Karşılıklı çıkarlar ve küresel hedeflere yönelik işbirliği, barışın inşasında için önemlidir.
- Nötralite ilkesi: Devletler, çatışmalara tarafsız bir bakış açısıyla yaklaşmalıdır.
- Özerklik: Devletlerin özerkliği, kendi kararlarını alma yetenekleri barışın temelini oluşturur.
- Halkların kendi kaderini tayin hakkı: Halkların özgürce kendi yönetim sistemini seçme hakkı tanınmalıdır.
- Eşitlik ilkesi: Hiçbir devlet, diğerinin üzerinde bir üstünlüğe sahip olmamalıdır.
- Barış eğitimi: İnsanlara eğitim yoluyla kazandıracağımz bilgi, anlayış ve hoşgörü barışın inşasını destekler.
- Savaşın ihlal edilmesi: Savaşın belirli prensiplere uygun olarak yürütülmelidir: Savaş etiği.
- Savaşın meşruiyeti: Savaşa sadece meşru müdafa durumunda izin verilebilir.
- Savaşın insanlık dışılığı: Barış, insanlık değerlerini korumaya yöneliktir.
- Ulusal hakemlik: Uluslararası anlaşmazlıkların çözümünde hakemlik, adil ve barışçıl bir yöntem olabilir.
- Küresel sorumluluk: Her devlet, küresel barışa katkıda bulunma sorumluluğunu taşır.
- Denge diplomasisi: Güç dengesi, çatışmaların önlenmesine yardımcı olabilir.
- Barış diplomasi: Diyalog ve müzakere, çatışmalara barışçıl çözümler bulmada yardımcı olabilir.
- Ortak güvenlik: Birlikte çalışma, uluslararası tehditlere karşı bir savunma mekanizması oluşturabilir.
- Sömürgecilik ve imparatorluklar: Bunlar barışa tehdit oluşturabilir.
- Küresel ticaretin barışa katkısı: Serbest ticaret bağlantıları, devletler arasında olumlu ilişkilerin kurulmasına katkı sağlar.
Kant’a göre ebedi barış mümkündür fakat tanrının kayrasına değil, bütün insanlar var olan “akla” dayanmalıdır. Beyefendinin akla sonsuz güven duyan bir aydınlanmacı olduğunu unutmayalım! Öyleyse bunu politikacılar başaramazlar. Felsefecilerin huzuru temin eden koşulları tanımlama olasılığı politikacılardan, din adamlarından, askerlerden daha çok olasıdır. Bir şerh düşmeme izin verin: Gerçek dünyada Platon’un filozoflarını yönetici yapmazlar yani Bilge Krallar yoktur. Kant da zaten filozofları değil, filozofların felsefi hayal güçlerini iş başına çağırır… Ebedi barışın kavramsal araç kitindeki diğer aletlere göz atalım:
- Barış inşası: Barış, sadece savaşın sona ermesi değil, aynı zamanda uzlaşma, anlayış ve işbirliği temelinde inşa edilmelidir.
- İnsanlar arası barış: Barış, sadece devletler arasında değil, bireyler arasında da olmalıdır. İnsanlar arasındaki anlayış ve hoşgörü, kalıcı bir barışın temelini oluşturur.
- Barışın ilkeleri: Barış; adalet, özgürlük, eşitlik ve insan hakları ilkelerine dayanmalıdır.
- Toplumsal sözleşme: Barış, devletler arasında bir tür toplumsal sözleşmenin sonucu olmalıdır. Devletler, belirli prensiplere uymayı kabul etmelidir.
- Üç aşamalı barış planı: Kant’a göre ebedi barışa üç aşamalı bir süreçte ulaşılabilir: 1) Devlet hukuku ve hukukun üstünlüğü, 2) Milletlar arası hukuk, 3) Dünya vatandaşlığı.
“Ebedi barış” ifadesinin içerdiği evrensellik anlamı, Kant’ın Newton mekaniğinin evrensel yasalarından aldığı ilhama gönderme yapar. Kant’a, evrensel veya ebedi barışın mümkün olabileceğini düşündüren gelişme, evrenin her yerinde ve her zaman geçerli fizik yasalarının keşfiydi. Kütle çekim etkisiyle Newton’un başına düşen elma, Kant’ın aklına ebedi barışın yasalarını arama fikrini getirmişti. Muhtemelen şöyle düşünüyordu: “Fiziki evrendeki kozmik düzeni sağlayan fizik yasaları varsa beşeri evrendeki toplumsal düzenini sağlayan sosyal yasalar neden olmasın! İlkini Galilei ve Newton keşfetti, ikincisini ben keşfetmiş olabilirim”. Zaten şöyle söylediğini biliyoruz: “Evrensel barış idealinin rasyonel bir imkan olduğunu ben gösterdim, bu imkanı gerçekleştirmek diğer meslektaşlarım üzerine bir ödevdir”. Yani ebedi barışızın imar planını ben çizdim, onu inşa edecek sizlersiniz, diyor. Filozofların görevlerinin bir kısmını başka meslektaşlarına bırakmaları adiyattandır zaten.
Ebedi Barış Tasarısı Bir Ütopya mı?
Kant’ın ebedi barış tasarımı bir ütopya olabilir, denir. Örneğin Brunkhorst’a göre hayali ve ütopiktir. Gentz’e göre ise insan aklının hukuksal bir talebidir. Kant’ın söz konusu eserini bir sunuşla birlikte Türkçeye çeviren Yeşilçayır’a göre, tedrici olarak savaşlara nasıl son verebileceğimize ve yeni savaşların başlamasını nasıl engelleyeceğimize dair rasyonel ve uygulanabilir önerilerdir. Öyle görünüyor ki ebedi barış ideali bir ütopya değildir. Kant da öyle düşünüyordu. Öyleyse onu inşa etmeye hemen başlayabiliriz. Öncelikle “filozoflara müsade etmek” maddesinden başlamak gerek. Eğer barış idesini, uygulamaya konmuş uzun soluklu bir insanlık projesi olarak görürsek ve hemen uygulamaya başlarsak uygulanabilir olduğunu görebiliriz. Bu yoldaki ilk ve sürekli direnç her zaman politikacılardan ve din adamlarından gelir. Eğer barış eğitimi yoluyla evrensel barış idealine sahip politikacılar yetiştirmeyi başarırsak cennetin inşasına da başlamış oluruz.
Evrensel barışı, kaçınılmaz olarak inşaat terimleriyle açıklayışım gözünüzden kaçmamış olmalı. Öyle yaptım çünkü Kant, bu mekanik evrendeki her sorunun çözümün teknik bir mesele olduğuna inanıyordu. Bu evrensel barış inşaatı projesinin, Avrupa Birliği, Birleşmiş Milletler, Adalet Divanı gibi modern kurumların inşasını göz önüne aldığımızda zaten başlatılmış bir proje olduğunu hiç çekinmeden söyleyebiliriz.
Evrensel barışın imkanına inanmaya başladığınızda daha az asker ölür. Daha fazla kadın ve çocuk, evrenin en harika gezegeninde bir müddet daha havayı teneffüs eder, güneşin doğuşunu seyreder, su samuları nehir yataklarına evlerini kurmaya devam eder. Ve böylece yeryüzünde insan eliyle çıkan fesat, felsefi tasarıların hayata geçirilmesiyle söndürülmüş olur. Bu bir ideal değil, iyiyi isteyebilecek güçteki insanlar için bir amaçtır artık.
Yazan
Şevki IŞIKLI
Kaynak
- Yeşilçayır, Celal (2022). Sunuş. Ebedi Barış Üzerine Bir Deneme (Emmanuel Kant) içinde. Fol Kitap.