Sophos Akademi

  1. Anasayfa
  2. »
  3. Uygulamalı Felsefe
  4. »
  5. Antik Yunan’da Bilgi Sorunu: Thales, Anaksimandros, Anaksimenes

Antik Yunan’da Bilgi Sorunu: Thales, Anaksimandros, Anaksimenes

Antik Yunan’da bilim ve bilgi üzerine konuşulacaksa öncelikle Yunanlı filozofların büyük oranda haberdar oldukları ve bilgi birikimlerinden, geleneklerinden, mitoslarından istifade etikleri Doğu uygarlıklarından veya başka bir adlandırmayla nehir vadisi uygarlıklar dediğimiz Mısır, Mezopotamya, Babil, Çin ve Hint uygarlıklarında kısaca neler yapılıyordu bilinmelidir. Bu uygarlıklara nehir vadisi denilmesinin sebebi Nil, İndus, Fırat-Dicle gibi nehir kıyılarında ortaya çıkmış olmalarıdır. Toprağı işleyip yaptıkları su kanalları ile nehir sularını bu yerleşim yerlerine aktarmışlar böylelikle gelişmiş bir tarıma ve siyasi bütünlüğe sahip olabilmişlerdir.

Antik Yunan’da ise bilim Doğu uygarlıklarından farklı ilerlemiştir. Örneğin nehir vadisi uygarlıklarında fayda sağlama ve ihtiyaçtan doğan bir bilimden söz edilebiliyorken Antik Yunan’da kâinatı meydana getiren ortak bir arkhenin olup olmadığı, “Ne” ve “Nasıl” sorularının ön planda olduğu doğa üzerine düşünme olarak bilim ve bilgiden konuşulması bakımından farklılaşmaktadır. Doğu uygarlıklarında gelişmiş matematik ve geometri sayesinde su kanalları yapılıp tarım alanlarına suyun taşınması, hayvanların evcilleştirilmesi, demircilik, çömlekçilik gibi uğraşlarla hayatlarını idame etmeye yetecek bir bilgi ve bilim anlayışının varlığından söz edebiliriz. Aritmetikte, geometride, ondalık sayı sistemlerinde ve yazı sistemlerinde büyük bir gelişme gösterdiklerini alan hesaplamaları yaptıklarını, pi değerini 3 aldıklarını özellikle de Babillilerin ay tutulmalarını önceden tahmin edebildikleri ve yılın uzunluğunu hesaplayabildiklerini astronomide büyük oranda ilerleme kaydettiklerini görebiliyoruz.[i] Kısa süre sonra bu uygarlıklarda yaratma, keşfetme, düşünme gibi becerilerde duraklamaya geçildiği görülmüştür bunun sebebi pratik bilgi ve ihtiyaçların giderilmiş olması ve teorik bilgi ile ilgilenilmemesi olduğu söylenebilir.

Gerçek anlamda bilimin yapılmaya başlanması Antik Yunan uygarlıklarında görülür. Onlar fayda sağlamanın aksine doğayı anlama amacıyla gözlemler ve düşünceler üretmişlerdir. Nehir vadisi uygarlıklarının geliştirmiş olduğu matematik, geometri, astronomi ve tıp bilgilerinden de faydalanmışlar, onları anlamlandırma ve gerekirse değiştirme üzerine de düşünmüşlerdir. O zamanlarda henüz felsefe sözcüğü kullanılmıyordu onun yerine araştırmak, aramak, öğrenmek amacı ile yola çıkma anlamına gelen “Historie” sözcüğü kullanılıyordu. Aristoteles tarafından doğa filozofları olarak adlandırılan Thales, Anaksimandros ve Anaksimenes bilgi elde etmek, öğrenmek, sorgulamak amacıyla yola çıkmışlardır. İyonya’da doğan felsefenin başlatıcısı ve ilk filozof olarak Milet şehrinde doğan Thales olduğu söylenir. Batı düşüncesinde felsefenin Thales ile başlatılması tartışılır bir konudur bunun nedenini mitostan logosa geçişle irdeleyelim.

Mitostan Logosa Geçişte Ne oldu?

Thales’in doğduğu çevre incelendiğinde Yunan mitolojisi düşüncelerinin yaygın olduğu Homeros ve Hesiodos‘un yazdığı kitaplardaki Antik Yunan mitoslarını görürüz. Bu metinler matematik ve astronomi açısından yeterli bilgiler içermez, metinlerde sadece Venüs gezegeninden ve bilinen birkaç takımyıldızından bahsedilir. Hatta bu metinlerin de mısır ve Mezopotamya’nın daha eski mitoslarından etkilendiği görülebilir örneğin Sümer, Babil ve Asur mitoslarının Homeros ve Hesiodos tarafından da anlatıldığı bilinmektedir.[ii] Homeros’un İlyada ve Odysseia destanı, Hesiodos’un da Theogonia, İşler ve Günler eserleri Yunan düşüncesine ve doğa filozoflarına önemli katkıları olmuştur. Diğer mitolojik metinlerde olduğu gibi bu mitoslarda da kozmosun ortaya çıkışı, evrenin nasıl oluştuğu ve yapısının ne olduğu anlatılır. Bu sorular Yunanlı filozofların evren görüşleri geliştirmelerine ve bunlar hakkında düşünmelerine olanak sağlamıştır. Yani doğa filozoflarına her şeyin ana maddesi “arkhe nedir?” sorusu üzerine düşünme fırsatı vermiştir.

Okeanos ve Tethys,Zeugma Müzesi

Örneğin Homeros’ta her zaman olan ve değişmeyen ilk ana madde “Okeanos ve Tethys” iken Hesiodos’ta

“Her şeyden önce varolan Khaos’tu”

ifadelerinin kullanıldığını yani evrenin kökeninin “ khaos ” olduğu görülebilir.

Khaos içinde bulanan Uranos, Gaia ve yaşlı Eros ile oluşu sağlamaktalardır. Kozmosun başlangıcından beri bulunan bu tanrılarla evren oluşur. [iii] Yunan mitoslarının her şeyin ana maddesinin ne olduğu yani “arkhe” problemine verdiği cevaplar Miletos’lu filozofları da bir “arkhe” arayışına götürmüştür. Thales ilk ana maddenin “su” olduğunu söyler. Heseidos’un Theogonia eserinde evrenin küre şeklinde betimlenmesi ve Homeros’un tunçtan bir fanusla kaplı evrenindeki küçük ayı, büyük ayı ve Venüs gezegeni Yunanlı filozofların bu kaynaklardan kendi evren modeli düşüncelerine katkı yapmalarını sağlamıştır.[iv] Thales her şey sudur ve her şey “Daimonlarla” doldur yani her yerde Tanrıların olduğu düşüncesiyle geleneksel dinde bulunan Tanrı anlayışı yerine doğanın kendi hareket gücüyle canlılık kazandığından bahseder. İlk ana maddeyi su olarak görmesi de yine Tanrısal bir unsurun dışında maddenin canlılık özeliği yani suyun dört haliyle oluşu sayesinde evrenin var olduğu açıklanmaya çalışılır.

Böylelikle mitostan logosa geçiş doğayı dinsel ve mitsel unsurlarla ele almak yerine gözlem, akıl ve bilimsel olarak ele alır bu sayede rasyonel açıklamaya geçilir. Thales Yunan mitoslarında olduğu gibi doğanın kaynağı ve ilk ana maddenin Tanrısal bir varlıktan oluştuğu görüşüne karşı çıkmıştır. Dünyayı suyun üzerinde yüzen kalkan gibi bir şeye benzetmiştir. Bu düşünceleri onun mitostan logosa geçtiğini gösterir. Artık her şeyin kökeninde Tanrılar değil tanrısal bir varlık olan “su” vardır düşüncesi bunun en önemli kanıtıdır.[v] İlk ana maddenin su olarak seçilmesi suyun iki uçtan; sıcak ve soğuktan oluşması aynı zamanda Tanrıların da suyun hükmüne boyun eğmesine dayandırılır. Örneğin su ısıtıldığında buhar ve hava oluşacak sonra sıcak ve sonra ateş. Yine su soğuyarak buz ve sonrasında toprak olacaktır düşüncesi yatar. Verilen bu modelin rasyonel olduğu fakat bilimsel olmadığı görülür. Buradan da her rasyonel bilginin bilimsel olmadığı fakat her bilimsel bilginin rasyonel olduğu sonucu çıkarılabilir.

Tanrılar yerine artık akıl ve mantık yoluyla düşünme gelir. Diğer taraftan mitostan logosa geçiş teolojik bir geçiştir. Çok tanrıcılıktan yani insanların tanrılaştırıldığı bir dinden tüm tanrıcılığa (panteizm) geçiş olmuştur. Logosta Tanrı ile kozmosun bir bütün olduğu kozmosun ötesinde ayrı bir tanrı fikrinin olmadığı görülür. Unutulmamalıdır ki mitostan logosa geçiş asla dinden bilime ya da dinden felsefeye geçiş değildir.

Miletos Okulu

Bu okulda Thales, Anaksimandros ve Anaksimenes doğadan gözlemledikleri bilgilerle felsefeyi “arkhe” probleminden başlayarak inşa etmeye başlamışlardır. Thales evrenin ana ilkesinin su (hydör) olduğunu ve Dünya’nın da suyun üzerinde tıpkı nehirde yüzen bir ağaç kütüğü gibi yüzdüğün söylemiştir.[vi] Thales’in evrenin ilk ana madde olan su kütlesinden oluşması görüşü Mezopotamya ve Mısır gibi büyük nehir uygarlıklarınca üretilen metinlere dayanır. Yunan mitoslarında de evreni saran Okeanos, Thetis denizleri ile de bağlantı kurmuştur. Tanrıların da öte dünyanın nehri olan Styx üzerinde yemin etmeleri gibi birçok mitolojik ögeden esinlenildiği görülebilir.[vii]

Aristoteles metafizik kitabında Thales’in başlangıçtaki ana ilkeyi su olarak seçmesinin sebebi suyun dört hale dönüşebiliyor oluşu ve canlılığın oluşmasının su sayesinde gerçekleşebiliyor olmasıdır. Bitkiler meyvelerinin ve tohumların nemli kalması ile gerekli ısıyı üretebilmekte böylelikle canlılık sürdürülebilmektedir.[viii] Nemin kaynağı da su olduğuna göre ilk ana maddenin su olduğunu düşünmek de kaçınılmazdır. Aynı zamanda Thales astronomiyle de çok fazla ilgilenmiştir. Özellikle Thales’in Mısır seyahatleri sırasında öğrendiği astronomi alanındaki geniş bilgisi ile Lidyalılar ile Persler arasında süren savaşın 28 Mayıs 585’de gerçekleşen güneş tutulmasını önceden bilmesi savaşın sona ermesinden felsefe ile bilimin başlatıcı olmasına kadar adının çoğu yerde geçmesini sağlamıştır. Kendisinin yazılı bir eser bırakmamış olmasına rağmen onun düşünceleri öğrencileri tarafından günümüze kadar gelebilmiştir. Bugün de hala kullanılan Thales teoremleri matematik ve geometriye sunduğu katkıları ile ona Greek matematikçisi ve geometricisi unvanını kazandırmıştır. Bir yılda 365 gün olduğunu hesaplamış, takımyıldızları, Güneş ve Ay tutulmaları üzerine çalışmıştır.

Thales’in bu gökyüzü merakı üzerine Platon’un Theaitetos diyaloğunda şöyle bir anlatı vardır: Thales gökyüzünde yıldızları inceliyorken önündeki kuyuyu görmemiş ve kuyuya düşmüş orada bulunan zeki Thrakia’lı köle kız, gökyüzünde yıldızlarda hakikati arıyorsun ama sen daha gözünün önündekini göremiyorsun diyerek alay etmiştir.[ix][1]

Yunan filozofu Miletli Anaximander’i tasvir eden bir mermer kabama (c 610 – c MÖ 546). Yunan orijinalinin Roma kopyası.
(Museo Nazionale Romano, Roma)

Yine Milet Okulundan Thales’in öğrencisi olan Anaksimandros Thales’in ilk ana maddesi olan su yerine sınırsız, sonsuz, tükenmez bir temel ilke olan “apeiron” koymuştur. Ama burada Anaksimandros’un sınırsızdan kastettiği zamanın ve mekânın sınırsızlığı değildir. Dünyadaki her şeyin apeiron’da içkin olduğunu kastetmiştir. Ona göre sınırsız ve sonsuz çeşitlilikteki dünyamızdaki canlılığın su gibi sınırlı olan bir kaynaktan oluşması imkansızdır. Evren modeli de Thales’in dediği gibi düz bir tepsi biçiminde değildir, silindir sütun veya davul biçiminde boşlukta öylece asılı kaldığını, Gök kürenin de yerin etrafında döndüğünü söylemiştir.

Thales ve Anaksimandros’un Evren modeleri

 

Anaksimandros evren modeli

Yıldızlar ve gezegenler bu dönen gök küreye çakılı ve hareketsizdir. Dünyanın çevresinde yer alan çemberlerlerin her birinde yıldızlar, gezegenler, Güneş ve Ay bulunur. Çemberlerde bulunan delikler sayesinde; Güneş çemberinden sızan Güneş ışığının, Ay çemberinden sızan ay ışığının deliklerden görülebildiğini söyler. Bu açıklamalarla Anaksimandros’un evrenin merkezinde Dünya olduğu görüşünü benimsediği anlaşılmaktadır.

Anaksimandros bu evren modelinde matematiği ve geometriyi de kullanmıştır örneğin dünyanın çapı ve derinliği arasındaki oranı üçte bir olduğunu söyleyerek bu oranla çemberler arasındaki uzaklıkların bulunabileceğini açıklar. Böylelikle ilk kez evreni ve doğayı anlamak için geometri ve sayıların kullanımı Anaksimandros ’ta görülür. Anaksimandros’un evreni denge üzerine kuruludur. Doğadaki dört temel ögenin; hava, su, torak ve ateş apeiron’da zorunlu olarak varlığı ve dengesi söz konusudur.

Anaksimandros, yeryüzünün önceden denizlerle kaplı olduğunu bu sebeple ilk canlıların suda yaşayan balık türevi organizmalar olduğunu söyler. İnsanlar da bu canlılardan türemiş ve kendilerine yetecek ve bakacak düzeye geldiklerinde karaya çıkarak yaşamaya başladığını söylemiştir. Hatta Anaksimandros’un dikenli balık örneğinde insanların bu balığın karnında olduğu balık karaya çıktığında karnının patlayıp insanların ortaya çıktığı anlatılır. Bu görüşü onu evrimden bahseden ilk düşünür yapmıştır.[x]

İngilizce: Filozof Milet Anaximenes’in hayali gravürü. Girolamo Olgiati’nin 1580 tarihli Illustrium philosophorum et sapientum egies ab eorum numistatibus extractae kitabından.

Anaksimenes’e gelecek olursak o Anaksimandros ve Thales’ten öğrendiklerini harmanlayarak kendine bir fizik sistemi kurmuş, evrenin var oluşunu daha anlaşılabilir düzeye indirgemeye çalışmıştır. Evreni oluşturan ana ilkenin hava olduğunu söylemiştir. Ona apeiron gibi görünmeyen, nerede olduğu bilinemeyen belirsiz bir ana madde düşüncesi rahatsız edici gelmiştir. Arkheyi hava olarak kabul etmesinin altında tıpkı Thales’in “Her şey Daimonlarla doludur” kavrayışına benzer havanın da Tanrıyla dolu olduğu düşüncesi vardır. Havanın seyreklik ve sıklık özelliklerine göre dönüşüm geçirdiği söylemiştir örneğin; havanın seyrekleşmesi ile ateşin oluştuğu, sıklaşınca bulut, su, toprak, taş ve diğer unsurların oluştuğundan bahsetmiştir.

Anaksimenes’te de hareketin sonsuzluğu sayesinde değişimin gerçekleşebildiği söz konusudur. Her şeyin havadan var oluşu ve tekrar havaya dönüşüyor oluşu yani Tanrılık özelliği bu hareketin ve değişimin sebebini de açıklamaktadır.[xi] Canlılığı sağlayan ve bizi hayatta tutan hava ile “psykhe” kelimesi anlamına gelen nefesi aynı kategoride ele almış böylelikle insanın ruhunun da havadan oluştuğunu söylemiştir. Bu düşünceleri onu insan ruhunun doğası ile ilgili düşünceleri ilk söyleyen kişi yapmıştır.

Evren modeline baktığımızda yıldızların gökyüzüne çakılı olduğunu ve başımızın üstündeki şapka gibi döndüklerini güneşin de bir yaprak şeklinde olduğunu söylemiştir. Yeryüzü tepsisinin havanın üzerinde öylece durduğunu da söylemiştir. Anaksimenes ilk defa ay tutulmasını doğru şekilde açıklamış Ay’ın ışığını güneşten aldığını söylemiş ve “çakılı yıldız” kavramını da ilk o kullanmıştır.

Böylelikle Miletos okulunda doğaya tanrısal özellikler yüklenmesi, doğa olaylarının nedenlerinin mitolojik veya Tanrısal ögelerle değil de doğanın kendisini sorgulayarak araştırılmaya başlanması ve doğayı anlamak için matematik, geometri, astronomi gibi yöntemlerin kullanılması modern olmasa da bir bilimin yapıldığını bizlere gösterir. Felsefe yapılıyor muydu sorusuna baktığımızda burada da modern anlamda bir felsefeden söz edemesek bile yapılan felsefenin dogmatik ve spekülatif bir felsefe olduğunu yine de belli oranda felsefi düşünme ve eleştirilerin yapıldığı söylenebilmektedir.

Neslihan KÖŞGER

Kaynakça

  • [1]. Bkz.: Platon, Theaitetos, 174a.
  • [i]. Yıldırım, C. (1974). 100 soruda bilim tarihi.
  • [ii]. Bozkurt, Ö. (2016). Doğudan Batıya Düşüncenin Serüveni, Ed. Bayram Ali Çetinkaya, 2. Cilt. İnsan
  • Yayınları
  • [iii]. Homeros. (2020). İlyada. (A. Erhat, & A. Kadir, Çev.) İstanbul: İş Bankası Kültür Yayınları.
  • [iv]. Hesiodos. (2010). Tanrıların Doğuşu & İşler ve Günler. (F. Akderin, Çev.) İstanbul: Sosyal Yayınlar.
  • [v]. Ritter, J. (1955). Aristoteles ve Sokrates’ ten Öncekiler. Felsefe Arkivi , 3 (2), 1-15.
  • [vi]. Aristoteles. (2013). Gökyüzü Üzerine, çev. Saffet Babür. Ankara: Bilgesu Yayıncılık.
  • [vii]. Eco, U. (2017). Antik Yunan. Çev. Layla Tonguç Basmacı. İstanbul: Alfa Yayınları .
  • [viii]. Aristoteles. (2015). Metafizik. (Çev. Y. G. Sev) İstanbul: Pinhan Yayıncılık.
  • [ix]. Platon. (1999). Diyaloglar 2 , “Theaitetos”, çev., Macit Gökberk. Remzi Kitabevi, İstanbul.
  • [x]. Topdemir, H. G., & Unat, Y. (2019). Bilim tarihi ve felsefesi. Ankara: Pegem Akademi .
  • [xi]. Kranz, W. (1994). Antik Felsefe. (S. Baydur, Çev.) İstanbul: Sosyal Yayınlar.

 

İlgili Yazılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir