Dil güçlüdür fakat hiç yoktan fikirler yaratacak kadar değil.
Başkalarından bir kelime bile duymadığımızda onların ne düşündüğünü ve ne hissettiğini merak edebiliriz. Benim ufaklık, mutsuz bir şekilde yerde eriyen dondurma topuna bakarak boş dondurma külahını elinde tutuyor. Dondurma zevkini kaçırdığı için üzgün olduğu çok açık. Bir orangutan, yaprağı kafasına sürtüyor ve sonra onu görevli bakıcının eline veriyor. Endonezya Borneo’daki orangutan tapınağına aşina olan herkes için, orangutanın kafasının temizlenmesini istediği çok açık. Dünya’ya yaklaşan dünya dışı bir uzay gemisi gözlemlenir. İnsanlık, niyetlerinin barışçıl olduğunu umar.
Genç çocukların, hayvanların veya uzaylıların duyguları ve niyetleri hakkındaki fikirlerimiz bir konuşmacı olmadan da bir düşünür olmanın imkanını göstermektedir. Fakat bazı düşünürler bunu reddetmekteler ve sadece dil kullanıcılarının bir şeye inanabileceğini tartışmaktalar. Bu görüşü anlamak için dil ve inanışın ne olduğunun üzerini açmak gerekir.
Benim kızım henüz konuşamıyor. Tüm insan olmayan hayvanlar gibi bu orangutan da doğal bir dil sistemine sahip değil. Uzaylıların insan dili gibi bir şeyleri olmayabilir; ortak bir zihni paylaştıklarını ve vücudumuzun alt sistemlerinin yaptığı gibi birbirleriyle iletişim kurduklarını varsayalım. Bu varlıklar iletişim kurabilir fakat insanların kullandığı gibi cümle kurmayı sağlayan dil bilgisel yapıya sahip, cümle kümelerinden yeni cümlelere çıkarım yapmayı ve bu cümlelerin gerçek değere sahip olmasını sağlayan mantıksal yapıya sahip olan bir iletişim yöntemi kullanamazlar.
İnançlar genellikle önerme yapısına sahip zihinsel temsiller olarak tanımlanır, ki bu cümleler açısından karakterize edilebileceği anlamına gelir. Dünya hakkında yeni şeyler ortaya çıkarmak için dünyayla ilgili inanç kümelerini kullanabileceğimiz ve inançlarımızın doğru olup olmadığının doğruluk değerine sahip olabileceğimiz rasyonel çıkarımlara izin veriyorlar.
İnanç ve dil arasındaki paralel yapı göz önüne alındığında, belki de bazı insanların dilsiz inancın imkânsız olduğunu düşünmeleri şaşırtıcı olmamalıdır. Hem dil hem de inanç, şu gibi şeyleri düşünmemize izin veren duygusal bir yapıya sahip görünüyor:
- Tüm köpekler memelidir.
- Fido bir köpektir.
Bu iki düşünceden Fido’nun bir memeli olduğu sonucuna varıyoruz.
Bu tür gözlemlerden hipotezler geliştiririz. Belki de dili düşünürüz! Belki de bir düşünceye sahip olmak için dil gereklidir. Belki problemleri çözmemize ve genellemeler yapmamıza izin veren dilsel yapıdır. Ne de olsa, dil sihir gibidir, sınırlı araç seti ile sonsuz sayıda yeni düşünce yaratılmasına izin verir.
Kötü bir hipotez değil ancak detaylı incelemeye dayanmıyor. Dil güçlüdür fakat hiç yoktan fikirler yaratacak kadar değil. Dil, yeni düşünceler düşünmemize izin veren yeni kavramlar oluşturmak için kullanılabilir, böylece dil ile daha önce sahip olmadığımız inançları oluşturabiliriz. Alternatif bir hipotez, ilk başta düşünecek bir şey olmadan, konuşacak hiçbir şeyin olmayacağıdır. Düşünceler dili yönlendirir.
Alternatif hipoteze göre dil, düşünceleri iletmek için bir araçtır. Dilin işlevi düşündüğümüzü iletmek ise inanç ve dil arasındaki paralel yapı hakkında başka bir açıklamamız vardır: Dil için inanç, inanç için dil gerekmez.
Dil için inanç gereklidir, ancak inanç için dil gerekmez.
Muhtemelen ilk dilin işi, insanların ilk inançlarını iletmekti. İnsanlar dili kullanmadan önce, taş aletlerin nasıl yapıldığını, hayvanları izlemeyi ve öldürmeyi ve sonra avı yeme işlemini öğrenmek zorunda kaldılar. Dili, ilk insanların inançlarını karakterize etmek için kullanabiliriz. Örneğin mızraklarını, çalılıkların arasına koydular çünkü orada bir Antilop’un saklandığını düşünüyorlardı. İnsan dilleri, insanların ne düşündüğünü yakalamak için geliştiyse, kendimizi ve başkalarının inançlarını karakterize etmek için dili kullanmak bizim için kolaydır. İnancın yapısı dilin gelişimini sınırladığı için inanç ve dil arasında bir paralellik mevcut. İletişim kurmaya değer bazı inançlara sahip olmasaydık, insanların dilsel yetenek geliştirmesi için hiçbir baskı olmayacaktı.
İnanç dili gerektirmez
İki hipotez, inanç ve dil arasındaki kavramsal bağlantı hakkında farklı tahminlerde bulunur. Dil, inanç için gerekli ise kavramsal olarak iç içe geçmiş olmalıdır. Üstelik dil için de kanıt sağlamayan bir inanç kanıtı olmamalıdır. Bununla birlikte inancı düşünme ve dili de iletişim kurma işlevine sahip olarak anladığımızda, inanç kanıtının bir dil kanıtı gerektirmediği anlamına ulaşırız. Çünkü dil öncesi dönem çocuk davranışı, hayvan davranışı veya varsayımsal uzaylı davranışı, bu kişilerin ne düşündüğü hakkında sorular doğurur. Dil kullanımı olmayan bir kullanıcının ne düşündüğünü sormak bizim için bazen olağandır. Aksine bir dil kullanıcısının düşünür olup olmadığını merak etmiyoruz.
Dil inanıyor olmanın bir göstergesidir ancak teknoloji gibi başka unsurlar da vardır. Dünyayı ziyaret etmek için başka bir güneş sisteminden seyahat edebilen bir uzay gemisi, teknolojik kapsamlılığı ve dünyanın işleyişiyle ilgili doğru ve rasyonel çıkarımlar içeren bir beceri göstermektedir. Uzay gemisini akıllı eylemin ürünü olarak görmemize yardımcı olamayız. Bu da uzaylıların nedenlerini merak etmemizi sağlıyor:
- Neden bizi ziyaret ediyorlar?
- Niyetleri barışçıl mı yoksa gezegenimizi kolonileştirme niyetinde mi?
- Bizi tanımaya değdiğini mi yoksa imha edilmek üzere olduğumuzu mu düşünüyorlar?
Dil bilimsel olmayan iletişim, bir başka inanç belirtecidir. Yüksek sesle kendini kaşımayı göstererek “Burayı kaşı” ve kolunu kaldırarak “Bana tırman” gibi maymun jestleri, arzuların ifadesidir. Bir Bonobo kolunu kaldırdığında ve ardından sosyal ortağı ona tırmandığında kolunu indirdiğinde, araştırmacılar ‘görünüşte memnun’ olduğunu söylüyor. Görünüşe göre tatmin edici bir sonuç, Bonobo’nun dünyanın arzusunu yerine getirdiğine inandığını gösteriyor.
İletişim her zaman dile bağlı değil
Bilim adamları, hayvan inancını iletişim ve kültürel teknolojilerle hayvanların becerileri için en iyi açıklama olarak kabul ediyorlar. Kuşlar, kemirgenler ve primatlar dâhil hayvanlar, ortamdaki nesnelere gönderme yapan sesli çağrıları kullanarak iletişim kurar. Vervet maymunlarının kartal, yılan ve leopar için farklı alarm çağrıları var. Suricate alarm çağrıları, acil durumun yanı sıra yırtıcı tipini de gösterir. Şempanze çağrıları, yeni keşfedilen bir gıda kaynağının yerini ve nispi miktarını gösterir. Bu çağrıların bilinçli kontrol altında olduğu düşünülmektedir. Çünkü mesajı alan bir izleyici olup olmadığı gibi ilgili özelliklere göre modüle edilmiştir. Burada bizim düşüncemiz ve iletişim durumumuz var ancak dilimiz yok.
Hayvanların kullandığı teknolojiler
Birçok hayvan türü, kültürlerinin bir parçası olarak teknolojilere sahiptir. Genetik veya çevresel özelliklere atfedilebilecek olmayan ancak sosyal olarak öğrenilen bir türdeki topluluklar arasındaki farklar gibi. Bilim insanları balina ve yunuslarda, büyük maymunlarda, kuşlarda, sıçanlarda ve hatta Bombus arılarında kültür kanıtı buldular. Örneğin Gine’deki Bossou’daki şempanzeler, somunları bir taş örs üzerine yerleştirip örsü bir taş veya tahta kama ile dengeleyerek somunları kırmak için taş bir çekiç kullanıp onları çatlatır. Loango Ulusal Parkı’ndaki şempanzeler topluluğu Gabon, yeraltı arı yuvalarından bala erişmek için beş farklı araç seti kullanır. Yiyeceklere başarıyla erişebilmek için her aracın doğru sırada kullanılması gerekir. Genç şempanzeler, kültürel teknolojilerini uzmanların ne yaptığını dikkatlice gözlemleyerek öğrenirler.
Dilin düşünce için gerekli olduğunu düşünenler, hayvanların teknolojiyi kullanma ve iletişim kurma yeteneğini açıklamada hayvan inancı söylemini reddetmek zorundadır. Ancak, dil üzerindeki inancın kavramsal önceliğini inkâr edemezler. En iyi ihtimalle, şüpheciler cehaletten bu şekilde çıkan bir argüman sunar:
“Bir kişinin dil olmadan nasıl düşünebildiğini hayal edemediğim için, dil inanç için gerekli olmalı.”
Kişinin hayali kısıtlamaları, hayvanların inançlarının olmadığı kanıtı olarak alınmamalıdır. Dilsiz düşünceyi anlamadaki zorluklarımız daha fazla araştırma için bir fırsat olarak görülmelidir. Uzaylılar zaten buradalar. Ne ve nasıl düşündüklerini merak ediyorum! Bu görevde düşünürler ve bilim adamları birleşmeli.
Yazar: Kristin Andrews
Çeviri: Duygu Aydemir
Kaynak: iai.tv