İnternet erişimi, bir insan hakkı olarak kabul edilmeli midir? Dr. Tomalty, internet erişimi hakkı meselesini doğal ve yasal haklar ayrımı bağlamına aktarıyor ve internet teknolojisinin geleceğini de hesaba katarak beklenmedik bir sonuca ulaşıyor.
Birkaç ay önce Birleşmiş Milletlerin internet erişimini bir insan hakkı haline getirdiğini bildiren haber başlıkları mevcuttu. Ancak sonraları bu iddianın yanıltıcı olduğu ortaya çıktı. BM’nin asıl yaptığı şey, birçok insan hakkının yerine getirilmesi için internet erişiminin önemini vurgulayan bir karara varmak olmuştu. Bu kararda devletlere, internete evrensel erişime yönelik önlemler almaları ve bir insan hakkı ihlâli olarak internet içeriğine erişim konusunda ağır kısıtlamalara göz yummamaları yönünde çağrıda bulunuldu (Bkz. https://www.article19.org/data/files/Internet_Statement_Adopted.pdf ).
Bununla birlikte bu karar, internet erişimine ilişkin bir insan hakkının var olduğu anlamına gelmez. Herhangi bir şey, kendisi insan hakkı olmaksızın insan haklarını yerine getirmeyi sağlayabilir. Örneğin bir ayakkabıya sahip olmak, seyahat özgürlüğü ve yeterli yaşam standardı hakkı gibi bir dizi insan hakkını mümkün kılar. Bununla birlikte ayakkabı giymenin aslında bir insan hakkı olduğu söylemek biraz garip olur. Diğer taraftan insanların bazı keyifli eşyalardan (şeylerden) zevk almalarını önlemek, bir insan hakkı olmaksızın hakların ihlâli anlamına gelebilir. Örneğin hükümet, insanların onayları olmadan onların kredi kartı faturalarını okursa bu durumda gizlilik hakkı ihlâl edilmiş olur. Ancak kişinin kendi kredi kartı faturalarını okuması için tanımlanmış belirli bir insan hakkı yoktur.
Bununla birlikte internet erişimi gerçekten BM kararının öne sürdüğü kadar önemli ise o halde bir insan hakkı olarak kabul edilmelidir. Popüler görüşler de bu bakış açısını destekliyor gibi görünüyor. 2012’de Internet Society tarafından yapılan bir ankete göre, yirmi farklı ülkeden 10.000’den fazla katılımcının % 83’ü “internete erişimin temel bir insan hakkı olarak görülmesi gerektiği” konusunda görüş birliği sağlamış durumdalar. (Bkz. http://www.internetsociety.org/sites/default/files/GIUS2012-GlobalData-Table-20121120_0.pdf ).
İnsanların genel görüşüne rağmen ben, internee erişiminin bir insan hakkı olarak nitelendirilebileceğinden kuşkuluyum. Nedenini anlamak için insan haklarının ne olduğunu ve nasıl savunulduğunu hesaba katmamız gerekiyor.
Doğal ve yasal haklar ayrımı
İlk olarak “insan hakkı’ kavramının kullanımındaki belirsizliklerin giderilmesi ile başlayabiliriz. İnsanlar, insan hakları konusunda konuşmaya başladıklarında genellikle Birleşmiş Milletlerin İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi, Medeni ve Siyasi Haklar Uluslararası Sözleşmesi, İnsan Haklarından Sorumlu Haklar Sözleşmesi ile Uluslararası Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesini referans gösterirler. Bunları “yasal insan hakları” olarak adlandıralım.
İnsanların, insan hakları hakkında konuştuğu diğer zamanlarda, ifade ettikleri şey ise doğal haklardır. Bunlar basitçe “insan” olmak için tüm insanlar tarafından geçerli kabul edilen evrensel ahlaki haklardır. İnsanların, insan hakları konusundaki demeçleri, çoğu zaman bu farklı kavramlar arasında belirsizliklere yol açmaktadır.
Bununla birlikte, bu belirsizlikleri önlemek önemlidir çünkü “yasal insan hakları” ve “doğal haklar”, farklı roller taşıyan farklı ahlaki entitilerdir. Bu nedenle internet erişiminin “doğal bir hak olup olmadığını” ve “yasal bir insan hakkı olup olmayacağını” sorabiliriz.
Daha önceden de söylediğim gibi doğal haklar, tüm insanlar tarafından basitçe insan olma vasıtasıyla elde edildiği düşünülen evrensel ahlaki haklardır. Bu nedenle ahlakla ilgili bazı özelliklere dayandırılmaktadır. Bu özelliklerin ne olduğu üzerinde evrensel bir fikir birliği olmasa da hâkim ve en mantıklı görüş, doğal hakların herkesin veya en azından insanların büyük çoğunluğunun paylaştığı temel menfaatlere dayandığı yönündedir. Bu görüşün içinde, keyfi olarak öldürülmeme hakkı vardır çünkü herkesin öldürülmemek konusunda önemli bir çıkarı vardır. Herkesin işkence görmemek gibi doğal bir hakkı vardır çünkü herkes işkence görmemek açısından önemli bir menfaate sahiptir. Yine herkes köleliğe zorlanmamak için doğal bir hakka sahiptir çünkü herkes köleleştirilmemeye yönelik önemli çıkarlara sahiptir vb.
Bunu göz önünde bulunduralım. İnternete erişim hakkına sahip olmanın doğal bir hak olabileceğini düşünmek zordur çünkü internete girme konusundaki menfaat yeterince köklü değil. Tarihsel süreç göz önüne alındığında bu nasıl olabilir ki? Binlerce yıl önce insanlar öldürülmemek, işkence görmemek ya da köleleştirilmemekle ilgileniyorlardı ve insanların binlerce yıl sonra da bu gibi çıkarların devam edeceğini varsaymak makul bir düşünce olarak görülebilir (Bunu yapan ya da yapacak olanların insan olduğu göz önüne alalım.).
Fakat Antik Yunanlıların bu teknolojiyi henüz kavrayamadan internet erişimine ilgi duyduklarını söylemek biraz garip olurdu. Gelecekte insanların bu tür bir ilgiye sahip olup olmayacaklarını bilmiyoruz. İnternetin yerini daha güçlü bir teknoloji almadığı sürece muhtemelen bu gerçekleşmeyecektir. Doğal haklar, tüm insanlar tarafından evrensel olarak basitçe insan olmasından kaynaklandığından dolayı desteklenmeli ve korunmalıdır. Dolayısıyla internet erişiminin doğal bir hak olduğunu söylemek mantıklı değil.
Bu durum internet erişiminin yasal olamayan haklar boyutunda kalması anlamına da gelmemektedir. Doğal haklardan farklı olarak, yasal haklar toplumsal yapılardır. Doğal haklar vardır ya da yoktur. Belirli bir doğal hakkın olup olamayacağını sormak anlamsızdır, çünkü karar vermek bize bağlı değildir. Doğal haklar, manipüle etme kabiliyetimizin ötesinde bir ahlaki gerçeğe sahiptir. Buna karşılık, yasal hakların içeriği bize bağlıdır. Tabii ki yasal hakların ne olacağı konusunda herkese ayrı ayrı fikri sorulmamıştır ancak önemli olan şey, bu hakların içeriğinin keşfedilmemiş olması ve insanlar tarafından oluşturulmuş olmasıdır. Dolayısıyla internete erişim hakkı şu anda uluslararası insan hakları mevzuatına dâhil edilmemesine rağmen, konuya dair bir insan hakkının olup olmamasını sormak mantıklıdır. Ve internet erişiminin yasal bir insan hakkı olup olmayacağını belirlemek için yasal insan haklarının içeriğinin nasıl gerekçelendirildiğini ya da savunulduğunu anlamamız gerekmektedir.
Yasal haklar, doğal haklar değildir
Bazen yasal insan haklarının sadece doğal haklara ilişkin yasal ifadeler olduğu ve bu nedenle bir şeye ilişkin yasal bir hak olup olmadığı sorusunun onun doğal bir hak olup olmadığına bağlı olduğu varsayılır. Bu görüşe göre, internet erişimi için doğal bir hakkın olmaması, mukabil bir yasal hakkın olup olmamasına da karar verir. Ancak bu görüşü reddetmeliyiz. İlk olarak uluslararası insan hakları mevzuatının asıl içeriğine baktığımızda, bu mevzuatın doğal haklarınkinden daha geniş ve daha spesifik olduğunu görürüz.
Örneğin İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi, sendikalaşma ve sendika kurma hakkı yanında bir uyrukluk hakkını da içerir. Vatandaşlık ve sendikalar, hem tarihsel olarak şarta bağlıdır hem de doğal hakların nesneleri olamazlar. Bu hakların yasal insan hakları arasında yer almaması gerektiği savunulabilir. Fakat bunu yasal insan hakkı olarak düşünmek için iyi bir neden olmadığı halde, niçin doğal hakların basit yasal ifadeleri olarak düşünmeliyiz?
Dahası, yasal insan haklarının doğal haklara göre çok farklı bir rolü vardır ve bu yüzden neden aynı içeriğe sahip olduklarını düşünmemiz gerektiği açık değildir. Doğal haklar, her insanın bütün ahlaki temsillere karşı koruduğu ve sürdürdüğü ahlaki iddialardır. Buna karşın, yasal haklar, bireylerin tabi oldukları devletlere karşı özel olarak sahip oldukları ve bu devletlerin egemenliğine kısıtlama getiren yasal iddialardır. Yasal insan haklarının sadece doğal haklara ilişkin yasal ifadeler olduğunu söylemek, yalnızca doğal hakların bu işlevlere hizmet edebileceğini söylemektir. Peki, bunu neden kabul etmeliyiz? Bütün bireylerin hükümetlerine karşı vatandaşlıklarının ellerinden alınmaması veya sendikalar kurmaktan ve katılmaktan alıkonmamaları için yasal iddialarda bulunmaları gerektiğini düşünmek özellikle sorunlu görünmemektedir. Fakat gördük ki bu haklar doğal haklar olamaz.
Yasal insan hakları doğal haklara ilişkin yasal ifadeler olmamasının yanında, aralarında önemli bir bağ vardır: Hem doğal hem yasal insan hakları, tüm insanlar tarafından paylaşılan temel menfaatlere dayalıdır. Aralarındaki fark ise yasal insan haklarının belirli bir toplumsal ve tarihsel bağlamda daha temel haklardan türetilen hakları içerebilmesidir. Örneğin bir millete tabi olma yani uyrukluk hakkı, tüm insanlar tarafından sürdürülen, vatandaşlığa ait temel çıkarlara dayanmaz, çünkü uluslar her zaman var olan ve ileriki zamanlarda da devamlılığı kesin olan bir şey değildir. Bunun yerine, insanlar bir milliyet sahibi olmaya ilgi duyuyorlar çünkü çağdaş dünyada bir vatandaşlığa sahip olmak, bazıları doğal hakları dayatan daha temel çıkarların yerine getirilmesine vesile olmaktadır.
Örneğin bir birey vatandaşlık olmaksızın pasaport alamaz. Pasaport olmadan da birinin seyahat özgürlüğü ciddi derecede sınırlıdır. Hareket özgürlüğü, tartışmasız olarak tüm insanların paylaştığı temel bir çıkar, dolayısıyla doğal bir haktır. Bu çıkar aynı zamanda vatandaşlık boyutunda daha spesifik bir yasal hak elde edebilmemiz için hareket özgürlüğüne ilişkin temel bir hukuki zemin sağlar.
İnternet erişimi hakkı
İnternet erişimi için yasal bir insan hakkının gerekliliği bu şekilde savunulabilir mi? İnternet erişimine sahip olmaya duyulan ilgi kesinlikle daha temel çıkarlara dayanıyor ve bu çıkarlardan bazıları doğal hakların temelini oluşturan türden. Örneğin ifade özgürlüğü ve örgütlenme özgürlüğü gibi çıkarlar… İnternet belki de fikirlerin ifadesi ve bilgi yayılımı için en önemli bir platformdur ve çeşitli ilişki biçimleri için çok sayıda fırsat sunmaktadır. İnternet erişimi olmaksızın insanların kamuya açık yerlerde toplanabilecekleri, görüşlerini gazetelerde yayınlayacakları varsayılarak kendilerini ifade etme ve örgütlenme özgürlüğünden yararlanabilecekleri tartışılabilir. Bununla birlikte ifade özgürlüğü ve örgütlenme özgürlüğü, hak sahiplerinin sadece kendilerini ifade etme ve ortaklık kurma fırsatına sahip olmalarını gerektirmez. Bundan ziyade bu haklar yalnızca insanların kendilerini ifade etme ve ilişkilendirmek için yeterli fırsata sahip olduğu ölçüde yerine getirilir.
İnsanların kendilerini ifade etme fırsatı bulmalarına rağmen fikirlerinin az okunan gazeteler dışındaki gazetelerde yayımlanmasını keyfi olarak engellemek ifade özgürlüğü haklarının ihlâli anlamına gelir. Aynı şekilde, bir derneğe, organizasyona, partiye ya da kulüpten herhangi birine katılmaya keyfi biçimde engel olmak, başkalarıyla bağlantı kurma fırsatı bulmalarına rağmen bireylerin örgütlenme özgürlüğü hakkını ihlâl eder. Kişinin ifade ve örgütlenme özgürlüğünü kullanması için yeterli fırsat ve yeteneği tam olarak neyin oluşturduğu önemli ve zor bir sorudur.
Ancak internetin müthiş önemi göz önüne alındığında, birisinin internete girmesini engellemek, onu ifade ve örgütlenme özgürlüğünü kullanmak için yeterli fırsattan mahrum bırakmaktır. Böylece yasal bir vatandaşlık hakkından türetilen hareket özgürlüğünün daha temel bir doğal haktan türediği göz önüne alındığında, internet erişimine ilişkin hukuki bir insan hakkının da ifade özgürlüğü ve örgütlenme özgürlüğü gibi temel doğal haklardan türetilebileceğini söyleyebiliriz.
Bununla birlikte, vatandaşlık ve internet arasında önemli bir fark var. Sürekli güncellenmesi gereken uluslararası kanunlara sahip olmak pratik bir durum değildir. Bu nedenle, yasal insan haklarının yalnızca şu anda büyük önem taşıması yetme. Aynı zamanda öngörülebilir bir gelecek için de gerekli olması gerekir. Dolayısıyla, teknolojinin yıldırım hızındaki ilerleyişi, internetle ilgili yasal bir hakkı da tehlikeli bir hale getiriyor. İnternet erişimine ilişkin doğal bir hak bulunmaması, onun yasal bir insan hakkı olması ihtimalini ortadan kaldırmaz çünkü günümüzde internet erişimi diğer insan haklarının yerine getirilmesinde inanılmaz derecede önemlidir. Ancak, internetin o kadar da uzak olmayan bir gelecekte eskime olasılığı göz önüne alındığında, uluslararası hukuki bir insan hakkı statüsünü garanti etmediğini düşünme eğilimindeyim.
Dr. Jesse Tomalty
Çeviren Dilan Eser
Kaynak: Philosophy Now Sitesi/Ap 12, 2017.