Bugünün çocukları, doğumdan önce verileri alınan ilk nesil vatandaşlardır. Ve bu tarihsel dönüşümün sosyal ve politik sonuçlarını henüz öngöremiyoruz.
Geçmişte ebeveynler çocuklarının bebeklik fotoğraflarını, oyuncaklarını, hatta bir patiği, emziği veya zıbını bebek sandıklarında saklardı. Bunlara ailenin dışında kimsenin erişimi yoktu. Ebeveynler ürettikleri verilere sahipti, onları kontrol eder ve en güvenli yerlerde muhafaza ederdi. Zamanla fotoğraflar, tutulan günlük ve kayıtlar bilgisayarlarda “aile” klasörlerine kaldırılmaya başlandı. Şimdi ise Skype’ta ailenize müjdeli haberi ilk verdiğinizde, gösterdikleri tepkilerin ekran görüntüsünü alıp herkes görsün diye Facebook, Instagram, YouTube gibi sosyal medya hesaplarından paylaşıyorsunuz.
Sosyal medyadan verilerinizi paylaşmanız işin sadece bir boyutu. İnternet aramaları ile birlikte gözetim ve takip işlere yeni bir boyut kazandırdı. Milyonlarca potansiyel ebeveyn, nasıl gebe kalacağına dair bilgi almak için Google‘a başvuruyor, doğurganlık ve hamilelik ile ilgili mobil sağlık uygulamalarını kullanıyor. Bunun anlamı, aile yaşamına ait verilerin bir ebeveynin bebek sahibi olmayı düşündüğü andan itibaren toplanmaya başlanmasıdır.
Çocuk daha doğmadan süreç hakkında bilgi edinmek hem kendi sağlığınız hem de bebeğinizin sağlığı ve geleceği için hayati bir ihtiyaçtır. Bu soruları artık annelerimize yöneltmiyoruz ve aslında onların deneyimlerine de pek güvenemiyor, en doğru bilgiyi bu uygulamalardan edinme yolunu tercih ediyoruz. Bu ihtiyaç teknoloji şirketlerinin de gözünden kaçmıyor ve piyasada mobil sağlık uygulamaları çığ gibi büyüyor.
Bu uygulamaları kullandığınızda şirketler sadece kilo ve nabız gibi sağlık göstergelerine değil başka verilere de erişebiliyor. Kültürel geçmiş, ebeveynlerin düşünceleri, aile bağları ve aile tıbbi geçmişi de dahil olmak üzere doğmamış çocuklarla ilgili kişisel verilere erişim mümkün hale geliyor. Yani bugünün çocukları, doğumdan önce verileri alınan ilk nesil vatandaşlardır.
Artık veriler, ebeveyn bilgisi ve kontrolünden kaçan şekillerde depolanmakta, işlenmekte ve profili oluşturulmaktadır. Büyük veri ve yapay zekâ çağında çocuklarımızın her türlü verisi daha doğmadan tespit ediliyor. Veri izleme ile aile hayatının ilerleyişi kayıt altına alınıyor. Sizin adınıza bu gelişimi izledikleri ve hayatınızı bir bakıma kolaylaştırdıkları için memnun olabilirsiniz ama sizin gösterdiğiniz bu rıza ile kapılar ardına kadar veriye açılıyor.
Gözetim Kapitalizmi ve Çocukların Verileştirilmesi
Google ve sağlık sitelerinin henüz aileniz öğrenmeden hamile olduğunuzu biliyor olmasına şaşırmayın. Hamilelik testine ilişkin Google’da yaptığınız minik bir aramanın mobil sağlık piyasasındaki değerini tahmin bile edemezsiniz. Üçüncü taraflarda paylaşılacak bu değerli bilgi, hamilelik ve bebeklikten itibaren bir insanın izlenmesi için bulunmaz bir fırsattır.
Size hamilelik uygulamalarından gelen mesaj ve reklamlarla, bilmediğiniz bu süreçle ilgili kafanızdaki soru işaretlerini ve endişelerinizi giderecek baştan çıkarıcı teklifler sunulur. Hamilelik dönemindeki bulantılardan karın kramplarına, nasıl beslenmeniz gerektiğinden düşük yapma riskine kadar ihtiyaç duyduğunuz tüm yanıtları, bu siteler size hızlı bir şeklide sağlar. Bu uygulamaların hizmetlerinden yararlanmak için verilerin kaydedildiğini, işlendiğini ve üçüncü şahıslarla paylaşıldığını bilseniz bile, yapabileceğiniz bir şey yoktur. Çünkü acil cevaplara ihtiyacınız vardır. Hamile olduğunuzu yakın çevrenizle daha paylaşmadan profiliniz çıkarılmaya başlanmıştır bile.
Gözetim kapitalizmi altında, hamile kadının profilinin çıkarılması ve doğmamış olanın veri tespiti kaçınılmazdır. Hamile kadınlar diğer kullanıcılardan daha fazla izlenir, çünkü veri şirketleri bir hamile kadının kimliğini tespit etmenin, 200 kişiye kadar yaşını, cinsiyetini ve yerini bilmek kadar değerli olduğunu bilir.
Hamilelerin çerezlerden ve diğer veri tabanlarını besleyen çevrim içi diğer veri kodlayıcılardan saklanıp kaçması pek mümkün değildir. “Hamile veri öznesi” olmaktan kaçınmaya çalışmak yani internetten bu tip aramaları yapmamak veya hamilelik sitelerinden destek almadığınızda profiliniz ideal anne olmaktan uzak kalacaktır. Bu nedenle anne adayları için veri öznesi olarak izlenmemek neredeyse imkansızdır.
Gözetim kapitalizmi için özellikle gebeliğin ve erken bebeklik döneminin takibi çok mühimdir. Çünkü erken bebeklik, çocukların ve ailelerinin veri tabanının sadece bir başlangıcıdır. Çocuklar büyüdükçe, ebeveynler Google’da yaşa özel sorgularla arama yapar. Yaşa göre yapılandırılmış web sayfaları; bebek, yürümeye başlayan çocuk, okul öncesi, büyük çocuk gibi kategorilerle verilerinizi kaydeder. Dahası ailelerin veri tespiti, dijital ortamlarda alınan doktor, banka, okul, kurs vb. hizmetlerin kaydedilmesiyle artarak devam eder. Böylece daha anne karnındayken takibi yapılan ve bütün büyüme süreçleri kayıt altına alınmış yeni bir nesil ortaya çıkar.
Veri İzleme Neden Önemlidir?
“Büyük Veri” devrimi ile ilgili kitabın yazarları Viktor Mayer-Schönberger ve Kenneth Cuckier’e göre, veriler artık statik veya eski olarak görülmüyor ve toplandığı amaca ulaşıldığında yararlılığı sona ermiyor. Daha ziyade veriler, yeni bir ekonomik değer biçimi yaratmak için kullanılan, işin hammaddesi, hayati bir ekonomik girdi haline geliyor. Bu nedenle yönetim kurumları, eğitim kurumları, sağlık hizmeti sağlayıcıları, her türden işletme ve diğer birçok aracı, günlük yaşamın her yönünü veriye dönüştürmeye başladı. Başka bir deyişle, gözetim kapitalizminin mantığını satın aldılar ve muazzam miktarlarda kişisel veri toplamaya başladılar.
British Medical Journal’ın 2019 yılında yayımladığı bir araştırma ile 24 mobil sağlık (mHealth) uygulamasından 19 tanesinin diğer şirketlerle ve hizmet sağlayıcılarla kullanıcı verilerini paylaştığı ortaya çıktı. Bununla da kalmadı: Üçüncü tarafların; çok uluslu teknoloji şirketleri, dijital reklam şirketleri, telekomünikasyon şirketleri ve tüketici kredisi raporlama şirketleri dahil 216 tane dördüncü tarafla kullanıcı verilerini paylaştığı sonucuna ulaştı. İşin ilginç yanı, bu 216 kuruluştan sadece 3 tanesi sağlık sektörüne aitti. Araştırmanın bir başka dikkat çekici noktası ise sırf kullanıcı verilerini bir araya getirme ve yeniden tanımlama araçlarına sahip oldukları için Alphabet (Google), Facebook ve Oracle, Big Tech gibi veri aracılık ağlarına da verilerin aktırılmış olmasıydı.
Ebeveynler veri izleme vaatlerini kabul ettikçe, daha sonra arşivlenen, analiz edilen ve satılan büyük miktarda çocuk verisi üretiyor, dolayısıyla çocukların veri oluşturulmasında aktif rol oynuyorlar.
“Bilgilendirilmiş Rıza” Kavramı Sorunludur
Mevcut veri koruma düzenlemeleri, ebeveynlerin rızasına çok fazla odaklanmasına rağmen, bilgilendirilmiş rıza kavramı son derece sorunludur. Bunun nedeni, ebeveynlerin gönüllü olarak değil, veriye dayalı ve otomatikleştirilmiş sistemlere uymaya zorlanmasıdır.
Bir gün çocuklarınızla birlikte alışveriş merkezindeki oyun alanına gittiğinizde biletleri satın almak için gişedeki görevli sizden çocuklarınızın adlarını, doğum tarihlerini, ev adresinizi, telefon numaranızı ve e-posta adresi yazmanızı isteyebilir. Aklınıza gelmesi gereken soru, bir oyun alanına giriş için neden tüm bu bilgileri vermeniz gerektiğidir. Bilgileri hemen vermeyecek kadar şüpheciyseniz, bu bilgilere neden ihtiyaç duydukları sorusuna büyük ihtimalle sigorta amaçlı bu bilgilerin istendiği cevabını alırsınız.
Kişisel bilgilerinizi verip vermeme konusundaki kararsızlığınız, oyun alanına gitmek için sizi sürekli çekiştiren çocuklarınızın sabırsızlığıyla son bulur. Çocuklarınızı mutlu etmek için tek yol bileti satın almak, bileti satın almak için de tek çıkış bilgileri vermektir. Başka seçeneğiniz yoktur, tüm kişisel detaylarınızı verir, çok değerli verilerinizi sadece bir oyun bileti karşılığında satarsınız.
Ebeveynler gündelik yaşantı içinde çocukları ve ailelerinin ihtiyaçları ile ilgili yeni uygulamalar indirir, alışveriş yapar, sosyal medyada başkalarıyla bağlantı kurar. Bunu yaparken, çeşitli hizmetlerin hüküm ve koşullarını imzaladıkları anda şirketlere çocuklarının verilerini yasal olarak işleme hakkı sağlayan rızayı verirler. Ancak çoğu ebeveynin verdiği rıza bilgilendirilmiş rıza değildir. Büyük çoğunluğumuz bu şartları ve koşulları okumayız. Çünkü veri politikalarını okumak, çoğu zaman sahip olmadığımız çok büyük bir zaman gerektirir.
2008 yılında araştırmacılar, kullanıcıların günlük hayatta karşılaştıkları web sitelerinin tüm gizlilik politikalarını okumanın her bir kullanıcı için yılda yaklaşık 201 saat süreceğini hesapladılar. Bu tip sözleşmeleri okumanın ortalama 8 ila 10 dakika sürdüğü ve ortalama bir kullanıcının yılda 119 web sitesini ziyaret ettiği gibi iyimser bir tahminle çıkan sonuç budur.
Aradan geçen zamanda hizmetler daha fazla dijitalleştiği ve toplum daha fazla veriye dayalı hale geldiği için, bu sözleşmeleri okumanın ne kadar çok sürebileceğini tahmin bile edemiyoruz. Bu nedenle ebeveynlerin gizlilik sözleşmelerindeki şartları onaylamaktan ve çocukların verilerinin yasal olarak işlenmesine izin vermekten başka seçeneği kalmıyor.
Sürekli Olarak Dijital İstifaya Maruz Kalıyoruz
Ebeveynler ya hizmet şartlarını kabul ederler ya da yaşamları boyunca önemli hizmetlere erişimleri olmaz. Bu seçim eksikliği, kullanıcıların yalnızca belirli platformlara ve hizmetlere erişebilmek için kişisel verilerden vazgeçtikleri “gizlilik ödünleşimi” olarak tanımlanır. Bazı uzmanlar bu durumu, “dijital istifa” olarak adlandırır çünkü insanlar bir hizmetten yararlanmak için kişisel verilerinden vazgeçerler.
Dijital istifa, yalnızca kullanıcılar arasında paylaşılan ve normalleştirilmiş bir uygulama değil aynı zamanda onu teşvik eden ve güçlendiren şirketler tarafından sürekli olarak geliştirilir. Oyun alanının hüküm ve koşullarını imzalarken, çocuklarınızın verilerini vermek için istifa etmiş olursunuz. Günlük hayatınızda sürekli olarak bu şeklide dijital istifa eylemlerine çekilir ve yönlendirilirsiniz. Çocuklarınızın mahremiyetini korumaya çalışsanız da, yaptığınız aslında bir mahremiyet alışverişidir. Gözetim kapitalizmi, yalnızca dijital teslimiyetin geliştirilmesine değil, aynı zamanda “dijital katılımın sistematik zorlaması”na da dayanır.
Bugünün çocukları, doğumdan önce verileri alınan ilk nesil vatandaşlardır. Ve bu tarihsel dönüşümün sosyal ve politik sonuçlarını henüz öngöremiyoruz. Çocukların verilerinin tespiti sürecinde özellikle endişe verici olan şey, Google, Facebook ve Amazon gibi şirketlerin çocuk verilerinin birden çok tipolojisini kullanması, toplaması ve benzersiz kimlik profilleri altında çok sayıda veri izini saklama potansiyeline sahip olmasıdır. Bu nedenle, çocuklarımızın farklı veri akışlarını parçalamamız ve bu akışları mümkün kılan uygulamaları, inançları ve yapıları analiz etmemiz gerekiyor.
(Bu makale, St. Gallen Üniversitesi Beşeri ve Sosyal Bilimler Fakültesi Medya ve İletişim Profesörü Veronica Barassi’nin “Çocuk Veri Vatandaşı: Teknoloji Şirketleri Doğum Öncesi Bizi Nasıl Profilliyor? ” adlı kitabından kendi uyarlamasıdır.)
Hazırlayan: Semra AĞAÇ SUCU
Kaynak: