Teknolojik olarak zehirlenmiş bir bölgede misiniz? Teknolojiyle kuşatıldığınızı fark ettiyseniz nasıl başa çıkacağınızı biliyor musunuz? Yüksek teknolojini sizi ileri dokunuştan uzaklaştırmasını nasıl engelleyebilirsiniz?
Kathy Henderson
Evden çıktıktan sonra telefon veya tabletinizin olmadığını fark ettiniz. Önce titremeye başladınız. Sonra alnınızdan terler döküldü. Panik yapmaya başladınız. Belki göğsünüz de sıkışıyor. Eve geri dönüp sizi güvende hissettirecek cihazlarınıza kavuşma isteğiyle mücadele etmekte zorlanıyorsunuz. Dünya ile sürekli bağlantı halinde olmazsanız sokaklarda nasıl hayatta kalabilirsiniz!
“Yüksek teknoloji, yüksek dokunuş!” kavramını, ilk kez 1982 yılında John Naisbitt, çok satan kitabı Megatrends’te geliştirdi. Teknolojik dünyada, teknolojik cihazlarla uzun süreli etkileşim halinde olan insanların yaşamlarını teorileştirdi. Naisbitt bu fikri, “High Tech / High Touch” adlı kitabında yeniden inceledi. Onun düşüncesine göre;
- Teknolojiden hem korkuyor hem de ona tapınıyoruz.
- Gerçek ve sahte arasındaki ayrımı bulanıklaştırıyoruz.
- Şiddeti normal olarak kabul ediyoruz.
- Hayatlarımızı mesafeli ve dikkatsizce yaşıyoruz.
Belki de bugünlerimiz, bağımlılığınızı, teknoloji ile kontrol etme zamanıdır. Bugün Amerika Birleşik Devletleri’ndeki en büyük pazardan ikisi “tüketim teknolojisi” ve tüketim teknolojisinden kaçış ekonomisi”.
Tüketim Teknolojisinden Kaçış Ekonomisi
Giderek daha fazla insan, gündelik dünyanın stresinden ve bağlılığından kopmak istiyor. Ancak teknoloji elinin tersiyle iterek “toplam bağlantıyı” kesmeleri imkansız. İnsanlar, teknolojiden kaçmak için yürüyüşe çıkıyorlar fakat cep telefonları onları terk etmiyor. Telefonlarla fotoğraf çekiyorlar. Facebook sayfalarında yayınlıyorlar ve ardından sıkça gelen bildirimleri kontrol etmek zorunda hissediyorlar. Biraz daha yürüdükten sonra Twitter hesabını kontrol ediyor fakat tam da o anda yanın geçtikleri doğanın zenginliğini, akan şelaleyi görmüyorlar; onları saran doğal güzelliği, akıp duran şelaleyi fark etmiyorlar bile.
Birlikte çalıştığım iş adamlarının büyük çoğunluğu aynı endişeye sahip. Bazı yeni iş başvurularında aday, karşısındakiyle göz göze gelmez; akıllıca cevaplar vermeye odaklanır. İnsanlığımızdan koptuk, teknolojiye fazlaca bağlandık. Birbirimize ve doğaya dokunmuyoruz artık.
Yüksek Dokunuşu Geri Getirmek İçin Neler Yapabiliriz?
Yüksek dokunuşu hayatımıza nasıl geri getireceğiz? Naisbitt’e göre;
- Din yoluyla anlam arıyoruz!
- Kendi kendine yardım, kişisel gelişim kitapları satın alıyoruz.
- Prozac, Viagra ve diğer takviyeleri alıyoruz.
- Spor araçlarını sürerek ve LL Bean veya Cabela’nın kıyafetlerini alarak doğa ile anlış bir bağlantı kuruyoruz.
Bu bir tür “Yapana kadar taklit et (Fake it till you make it)!” tutumu. Çözüm basit:
- Bilgisayar ve televizyonların fişini çekin!
- Cep telefonunu kapatın ve aile ve arkadaşlarınızla daha fazla zaman geçirin!
- Dışarı çıkın ve yürüyüş yapın ya da bisiklete binin!
- Karşılaştığınız insanlara gerçek bir gülümseme ile merhaba diyerek selamlayın!
- Telefonlarınızı, ister tek başınıza isterse ailenizle birlikte olsun, yemek masasına getirmeyin!
- Arka planda hep açık olan bir televizyon olmasın!
- Konuşun!
- Çocuklarınızı parka götürün ve top oyunu oynayın!
Teknolojiden uzaklaşmak, aklınızı ve zihninizi arındırmanıza yardımcı olur; yaratıcı düşünmeyi kıvılcımlayarak işinize yeniden enerji kazandırır.
Bunu yapabilir misiniz?
Yalnızca tek bir gün için “fişleri çekip dünyayla bağlantıyı kesmeyi deneyin!” Neler kaçırdığınızı görün!