Transhümanizm, insanın var olan özelliklerinin ve potansiyellerinin bilimsel ve teknolojik imkanların kullanılmasıyla değiştirilip geliştirilmesi ve tüm insanlarca erişilebilir hale getirilmesi açısından kültürel ve entelektüel bir harekettir. Transhümanizm var olan insan formu ve kısıtlamalarının ötesinde yaşamın daha ileri düzeyde sürdürülebilmesi ve evrimleşmesinin hızlandırılması, yaşamı yücelten ilke ve değerler çerçevesinde, bilim ve teknoloji yoluyla sağlanması gerektiğini öngören felsefeler bütünüdür.
Transhümanizm, inancı ve bilimi birleştiren bir düşünsel zeminden hareket etmektedir. Geçmiş inançların, bilimsel yöntem ve teknoloji aracılığıyla gerçeğe dönüştürülme çabası olarak nitelendirilen bu akım, teknolojiyi kurtarıcı olarak gören bir zihniyete sahiptir. İnsanın tanrısallaşmasıyla ve yüksek bilinç seviyesine çıkmasıyla ve maddeden maddesizliğe doğru evrilen doğa kavrayışına uygun olarak bedeni terk etmesiyle sonuçlanabilecek bir gelecek ve insanlık tasarımının gerçeğe dönüştürülebileceğiyle ilgili bir inançtır. Bedenin yapısındaki niteliksel değişiklikleri olanaklı kılacak teknoloji merkezli bir bakış açısına sahiptir.
Transhümanizmde ana hedeflerden birisi insan bedeninde onarım, düzenleme, güncelleme yapabilmektir. Günümüzde gelinen teknolojik seviye ve nihayetinde robotik uzuvlar sayesinde bu kısmen gerçekleştirilebilmektedir. Örneğin kolları, elleri, ayakları olmayan insanlar, sinir uçlarının kablolara bağlanmasıyla robotik uzuvlarını iradeleriyle hareket ettirebilir duruma gelmiştir. Ayrıca insanın başına takılan elektrotlar vasıtasıyla düşünce gücünü kullanarak kendinden bağımsız bir objeyi hareket ettirebilir olması yönünde çalışmalar da mevcuttur.
Transhümanizmde insan, ölümlü olduğu için kusurlu olarak görülür ve bundan dolayı bu kusuru alt eden biyonik robotlar/androidler üretmek temel amaçtır. Dahası, yaşlılığı geciktirecek ve hastalığı yenecek insanlık tasavvur edilir. Bu transhümanist değer ve istek sinema filmlerine de yansımıştır. X-Men, Iron Man, Robocop, Bicentennial Man ve Terminatör gibi film serileri bu durumun birer göstergesidir. Örneğin “Terminatör 4: Kurtuluş”, “Transformers: Yenilenlerin İntikamı” ve “Suretler” adlı film serisinde dünya hâkimiyetini ele geçiren terminatör ordusu olan mekânik yaratıklarla yapılan savaş, insanları tutsak olarak kullanan robotlar ve yaşlanan bedenlerinden vazgeçip insanüstü robotlar olarak yaşamayı tercih eden insanlar konu edinilir.
Roman ve filmlerde teknoloji gelecekteki insanlığın ayrılmaz parçası hâline gelmiştir. Bu filmlerde distopik olgular, yarı biyonik yarı biyolojik varlıklar, klonlama, Darwinist yaşam biçimi, biyoteknoloji, nörobiyoloji, farmakoloji, klonlama, evrimci gelişim, makine türü varlıklar ve insan zekâsına denk veya onu aşmış YZ’lı yazılımlar vardır. Bu film türlerine bakıldığında çoğunluğunun transhümanist süreci olumsuz olarak ele aldığı görülür. Transhümanist sürecin tehdit ve tehlikelerinden bahseden bu tür roman ve filmlerin uyarıcı role sahip olduğu gibi transhümanist düşünürlere çalışma alanları da sunduğu görülür.
Lucy filmi, Luc Besson’un yönettiği 2014 yapımı Fransız bilimkurgusundandır. Film, standart bir insanın beyninin yüzde 10’unu kullanabildiği sözde-teorisinden yola çıkarak, bu oranın artması durumunda elde edebileceği güçleri ve yapabileceklerinin sınırını sorgulamaktadır. Lucy filmi, insanın evrimsel süreç sonucunda geldiği seviyeyi yeterli görmeyen transhümanizmin, beden içerisinde doğal olarak bulunan kimyasallar yardımıyla daha üst bir aşamaya geçebileceği kurgusundan yola çıkmaktadır. Buna göre, insan beyninde henüz etkinleştirilmemiş bölgeler vardır. Söz konusu bölgelerle etkileşime geçildiğinde ise herhangi bir dışsal teknolojiye gerek kalmadan insanüstü yeteneklere sahip olunabilecektir.
İnsanın beyin kapasitesini en üst seviyede kullanmasının bedensizleşmeyle sonuçlanacağını konu edinen Lucy (2014) filmi, kötümser ya da iyimser bir sona sahip değildir. Filme göre bedensizleşme insanın anlam yüklediği her şeyin yok olması anlamına gelmektedir. Filmde makine içerisindeki bir yapay doğa söz konusu değildir. Bedenden kurtuluş yüksek bilince ulaşmanın bir yoludur. Bedensizleşmeyle birlikte iyi yaşam düşüncesi de anlamını yitirmiştir. Böyle bir son kötümser bir bakış açısını akıllara getirse de Lucy filmi bu tedirginliğin dünyevi bir düşünce olduğunu yansıtmaktadır. İnsanlar için bugün kötü olacağı düşünülen gelişmeler gelecekte farklı bir şekilde değerlendirilebilir. Ancak gelecekle ilgili düşüncelerimizin tarihsel süreçteki deneyimlerimizden kaynaklandığı göz önünde bulundurulduğunda ise söz konusu tedirginliklerin oluşması olağan kabul edilmelidir.
Yazar: Hilal Gökbayrak