Dünya, hayal bile edemeyeceğimiz bir hızla değişmeye devam ediyor. Sosyal ağlar, bilgi paylaşma ve iş üretme şeklimizi değiştiriyor. İş dünyasında yeni bir devrim yaşanıyor: Sosyal medya devrimi. Sosyal teknolojileri benimseyen şirketler, müşteri memnuniyetinde %50, iş potansiyellerinde %48 ve gelirlerinde ise %24 artış sağlayabilirler.
Facebook sayfa akışı, profil uygulamaları ve farklı gruplar ile iletişimde olmak gibi konularda yeni uygulamalar geliştirerek günlük hayatımıza farklı bir ivme kazandırmıştır. Akıllı telefonlar ve tabletler, istenilen bilgilere her yerden mobil ve anlık erişim sağlar. Sosyal medyanın gücünü ve toplum üzerindeki etkisini bazı önemli olaylarda görme şansına sahip olduk. Örneğin Arap Bahar’ından küresel işgal hareketlerine kadar insanlar her zamankinden daha güçlü bir şekilde sosyal medyayı kullanarak haberleşmeyi, sosyal olaylar hakkında anında birbirlerine görüntü ve mesaj göndermeyi başarmışlardır. Bu mesajlaşmalar ve güçlü iletişim sayesinde büyük kalabalıkları bir araya toplamak ve geniş bir izleyici kitlesi oluşturmak mümkün olmuştur. Böylelikle önemli siyasiler ve siyasi kurumlar yerle bir edilmiştir.
Sosyal Medyanın Gücünü Fark Eden Şirketler
Netflix fiyatlandırma yapısını değiştirdiğini açıkladığında, müşterileri isyan etmiş ve tepki göstermişlerdir. Facebook ve Twitter bloglarında bu konuda 82.000 olumsuz yorum yayınlanmıştır. Aylar içinde Netflix 800.000 müşterisini ve piyasa değerinin üçte ikisini kaybetmiştir. Bu tepki sosyal medyanın etki gücünün hızını göstermesi bakımından önemlidir.
Gelecekte başarılı olmak isteyen şirketler, müşterileriyle ilişki kurma biçimlerini temelden değiştirme ihtiyacının farkına varmışlardır. Böylelikle kendilerini sosyal girişimlere dönüştürmekte ve işlerini yönetme biçimlerini kökten değiştirmektedirler.
Örneğin Burberry şirketi işinin merkezine sosyalliği koyarak müşterileri, tedarikçileri ve satıcıları markaya bağlayan Burberry World adlı dijital bir sistemle bir uçtan diğer uca çözümler sunmaktadır. Burberry’nin vizyon sahibi CEO’su Angela Ahrendts’in geçenlerde söylediği gibi:
“Markanıza katkıda bulunan herkese tamamen saygı göstermek ve onları markanıza tutkuyla bağlı tüketiciler yapmak zorundasınız. Eğer bunu yapamazsanız beş yıl sonra iş modelimizin ne olacağını bilmemiz mümkün olmaz.”
Dünyanın en büyük havayolu şirketlerinden biri olan KLM (Hollanda Kraliyet Havayolları) de sosyal medyanın gücünü fark eden önemli şirketlerden bir diğeri. Şirket, bağlantıların-izlenimlerin değil, sosyal medyadaki yorumların ve reklamların daha önemli olduğunun farkına varmıştır. Bu yüzden müşterilerini soru sorabilecekleri, uçuşları kontrol edebilecekleri ve seyahat hakkında konuşabilecekleri sosyal web sayfasına yönlendirmeye başladı.
Yenilikçi bir kampanya uygulayan KLM, havaalanında Twitter’da check-in yapmakta, yolcularını küçük, kişiselleştirilmiş bir hediye ile şaşırtmaktadırlar. Bu sürprizler seyahatlerinde yolcuların keyif alacakları bir deneyim sunmaktadır. Şirketin bu çabası müşteri sadakatine dönüşecek olağanüstü iyi hislerin ortaya çıkmasına sebep olmakta ve güçlü bir olumlu referans etkisi oluşturmaktadır. Bu arada KLM Twitter reklamları, kampanyaların yapıldığı ay boyunca müşteriler tarafından bir milyondan fazla görüntülenmiştir.
Tak ve Çalıştır
Sosyal girişimci olmak demek, sadece birkaç kişiyi işe almak ve onlara şirketinizin Twitter akışında serbest alan bırakmak veya çalışanlarınızın Facebook’a erişmesine izin vermek demek değildir. Dönüştürücü olabilmek için sosyal organizasyon genelinde iş süreçlerine entegre edilmiş bir stratejiniz olmalıdır. Yeni işe giren yeni mezunlar, işverenlerinin şirketlerini yönetmek için kullandıkları teknolojiyi görünce sık sık dehşete düşmektedirler. Örneğin Mark Zuckerberg doğmadan çok önce inşa edilmiş olan eski yazılım sistemlerini görünce büyük hayal kırıklığına uğradıklarını söyleyebiliriz.
Marc Benioff*, şirketlerin entegre bir sosyal medya stratejisine sahip olması gerektiğine inananlardan. Şirketindeki en iyi kişilerle iş birliği yapmak ve tıpkı kişisel yaşamlarında olduğu gibi gerekli bilgiye gerçek zamanlı erişim sağlamak istemektedir. Sosyal iş uygulamaları, kullanıcıların herhangi bir zamanda kendileri için önemli olan kişileri, verileri ve belgeleri takip etmesine olanak tanımaktadır. Güncellemeler, söz konusu bireysel kullanıcı için en önemli bilgi hunisi olan bir sosyal akışta görüntülenir. Belirli çalışanlardan oluşan çevrim içi gruplar ekiplerin organize olmasına, bilgi paylaşmasına ve iş birliği yapmasına yardımcı olurlar.
İşin kendisi temelde sosyaldir. Öyleyse neden iş uygulamalarımız Facebook kadar iş birliğine dayalı, Twitter kadar şeffaf ve Zynga’nın sosyal oyunları kadar ilgi çekici olamamaktadır?
Çalışanları yönetmek ve motive etmek, bir yönetim ekibi için belki de en önemli iştir. Yine de bugünün İK sistemleri geçmişin komuta-kontrol çerçevesi ile inşa edilmiştir. Bugünün işgücünün nasıl yönetilmek istediğini temsil etmemektedirler.
Sosyal iş uygulamaları, insanların iş yerinde performans ve hedefler, koçluk ve geri bildirim döngüleri ile ilişki kurma şeklini değiştirmiştir. Bu, insanların başarısının siyasete değil, sonuçlara göre ölçüldüğü gerçek meritokrasiye (liyakat sistemine) izin vermektedir. Sonuç olarak çalışanlar, şirketin iş hedeflerine ulaşmada daha uyumlu, verimli ve etkili olacaktır.
McKinsey’e göre sosyal teknolojileri benimseyen şirketler, müşteri memnuniyetinde %50, iş potansiyellerinde %48 ve gelirlerinde ise %24 artış sağlayabilirler.
Bu sonuçlara bakarsak sosyal devrim, şimdiye kadar gördüğümüz en büyük paradigma değişimi olacaktır. Bu eğilimleri benimseyen şirketler, kendilerini sosyal girişimlere göre dönüştüren şirketler olacaktır. Böylece önemli olan her şeyle bağlantı kuracak ve bizi geleceğe götürecektirler. Öyleyse siz de sosyal devrime hoş geldiniz.
Çeviren: Halil İbrahim İşbilici
Kaynak
- bbc.com/news/business
- Marc Benioff, Salesforce.com’un başkanı ve icra kurulu başkanı, müşteri ilişkileri yönetimi ve sosyal kurumsal bulut tabanlı yazılım konusunda uzmandır.