Bugünkü sorunlara tatbik edebileceğiniz en etkili fikirler, bazılarını ilk defa duyacağınız bu filozoflar tarafından geliştirildi. Savaş, kötülük, çevre, mutluluk, hayvanlar, dil, iletişim ve medyaya dair Antik Yunan’dan modern dünyaya, düşüncelerinin yaşam şeklini değiştirebilecek filozofları bir araya getirdik.
Hannah Arendt
Hannah Arendt, 20. yüzyılın en önemli siyasi düşünürlerinden biri. 1933’te Almanya’dan sürgün edilen Arendt, kendisini siyasal düşünceye ve modernite, eylem, vatandaşlık, kötülük ve affetme gibi konulara kaptırdı ve zamanın korkunç siyasi olaylarıyla yüzleşmeye çalıştı. Arendt’in fikirlerini kategorize etmek zor olsa da en güçlü görüşlerinden biri, otantik haliyle siyasetin, vatandaşların ortak konularda hareket etme ve müzakere etme yeteneklerini kullanmalarının bir sonucu olduğuydu.
Eserleri: Totalitarizmin Kökenleri, İnsanlık Durumu ve Jerusalem’daki Eichmann: Kötülüğün Sıradanlığı Üzerine Bir Rapor
Epikür
Epikür, Yunanistan’ın Samos (Sisam) adasında doğan ve Epikür Felsefe Okulunu kuran eski bir Yunan filozofu. Epikür’un mutluluk hakkında söyleyecek çok şeyi vardı. Asıl duruşu mutluluğa giden yolun zevk aramaktan ve acıdan kaçınmaktan, kendi kendine yeterli olmaktan ve arkadaşlar tarafından etrafının sarılması ile ilgilidir. Epikür kelimesi oburluk ve hoşgörü ile eşanlamlı olarak kullanılsa da kelimenin türetildiği Epikürcü okul, nihayetinde arzularınızı sınırlandırmak ve mütevazı bir yaşam sürmek anlamına gelen daha sistematik mutluluğa giden bir yolu teşvik etmektedir.
Noam Chomsky
Gündüzleri MIT’de dilbilim profesörü, geceleri Amerikan siyasetinin genel eleştirmeni şeklinde bir yaşam süren Noam Chomsky, akademik alanın içinde olduğu kadar dışında da aktif bir filozoftur. Chomsky, 20. yüzyılın ortalarında dilin doğuştanlığı konusundaki argümanlarıyla dilbilimin çehresini değiştirdi. Onun siyasi yorumları keskindir ve halk için yeni sonuçların ortaya çıkarılmasını tetikleyen sorular sormaktadır. Chomsky özellikle medyayı ve “demokratik bir toplumda düşünce kontrolünü” eleştirmektedir. Demokratik toplumlarda bile mevcut olan medya propagandasına dikkat çekrek, bir dahaki seferde haberler açıldığında düşünceye yeni malzemeler sağlamaktadır.
Alain de Botton
Akademik bir filozoftan çok bir kültürel kuramcı ve entelektüel olan Alain de Botton, eski Yunanistan’da olduğu gibi, felsefenin toplumda bazı pratik faydaları olması gerektiği inancıyla, günlük yaşamın hemen hemen her yönü hakkında söyleyecek bir şeyleri vardır. Yazıları, belgeselleri ve söyleşileri işten başarıya ve statü kaygısından seyahate, sevgiden mutluluğa kadar birbiriyle ilişkilendirilebilir konularla ilgilidir. De Botton’un altı bölümlük belgesel dizisi “Felsefe: Mutluluk İçin Bir Kılavuz”, felsefe ve filozofların yüzyıllar boyunca nasıl konuştuklarını anlatmakta ve benlik saygısı, zorluk, aşk ve öfke gibi konularda bir rehberlik biçimi sağlamaktadır.
Arne Naess
Norveçli bir dağcı, aktivist ve filozof olan Arne Naess, çevre hareketinin önemli bir aktörü olarak, doğal dünyanın yok edilmesi tartışmasına benzersiz bir bakış açısı sunmaktadır. Onun derin ekoloji kavramı, çevreyi insanların ona verdiği değerden bağımsız olarak anlamayı amaçlamaktadır. Naess, çevre için savaşmanın, insanların sağlığı ve hayatta kalması için çevreyi kurtarmaya çalışmaktan farklı olduğu fikrini desteklemiştir
Martha Nussbaum
Amerikalı Martha Nussbaum, Aristoteles’in eski felsefesine dayanan sosyal adalet için net ve güçlü bir ses olmaktadır. Nussbaum, tüm insanların özünde bir haysiyete sahip olduğunu öne süren yetenekler yaklaşımını geliştirerek zihinsel kapasite, yaş veya cinsiyet fark etmeksizin herkesin bu haysiyete göre davranılması ve bedensel sağlık, düşüncenin gelişimi gibi yeteneklere sahip olması ve akıl yürütme, oynama yeteneği ve duygusal yeteneklerin geliştirilmesi fırsatına sahip olması gerektiğini savunmaktadır.
Nussbaum, insan türüne karşı olumlu bir görüşe sahip olmakla birlikte, toplumların karşılıklı çıkar uğruna değil, birbirlerinin sevmek için meydana geldiğini savunmaktadır.
Jean-Paul Sartre
Varoluşçulukla neredeyse eşanlamlı hale gelen bir isim olan Jean-Paul Sartre, 1930’lar ve 1940’larda başlıca eserlerini üretmiştir. Fransız bir filozof, oyun yazarı ve romancı olan Sartre’ın en önemli felsefesinin, her birimizin tamamen özgür olduğu ve kendi kaderimizi belirleyenlerin bizler olduğu şeklindeki düşüncesi olduğu söylenebilir. “Mutlak özgürlüğü tanımadığımızda ve bir şeyi bir şekilde yapmamız gerektiğine ve başka seçeneğimiz olmadığına inandığımızda; yaşadığımız yerde yaşamalıyız ya da yaptığımız işi yapmalıyız” düşüncesini “kötü niyet” olarak nitelendirerek ve her şeyin olduğu gibi kalmasının gerekmediği konusunda ısrar etmektedir.
Peter Singer
Avustralyalı filozof Peter Singer, seçkin kitabı Animal Liberation’ın 1975’te yayınlanmasından sonra, hayvan hakları aktivistleri için popüler bir isim oldu. Singer, insan olmayan hayvanların endüstriyel çiftçiliğin yanı sıra test ve deneylere tabi tutulmama haklarını kabul eden bir etiğin güçlü bir savunucusudur. Bu açık sözlü filozof, TED’deki “Etkili Özgeciliğin Nedeni ve Nasılı Etkili” başlıklı konuşmasında iddia ettiği gibi, “tabağınıza koymaya karar verdiğiniz şeyi değiştirmekle kalmayıp, aynı zamanda daha az şanslı olanlar için daha büyük etkiler uğruna küçük fedakarlıklar yapmanız için” size ilham verebilir.
Baruch Spinoza
Hollandalı filozof Baruch Spinoza 17. yüzyılda yaşamış olsa da, felsefesi bugün hala birçok yönden geçerlidir. Spinoza, çağdaş düşünürlerinin aksine, sağlığını büyük ölçüde etkileyen ve hatta ölümüne neden olduğu söylenen bir lens bileyici olarak emek yoğunluklu günlük bir işe sahipti. Yine de zihinsel yetilerini kullanmaya kararlıydı ve gerçek mutluluğun geçici zevklerde veya dinin batıl inançlarında değil, aklın kendisinde bulunabileceğine inanıyordu. Spinoza, Ethics başlıklı büyük çalışmasında, daha çok matematiksel bir denkleme benzeyen ve insanın mutlak özgürlüğüne karşı bir iddiada bulunan bir etiğin ana hatlarını çizip, insan zihninin bile doğanın fiziksel yasalarının ilkelerine göre çalıştığını savunmaktadır.
Slavoj Žižek
İyi ya da kötü, Sloven filozof ve kültür eleştirmeni Slavoj Žižek, günümüzün pop kültüründe önemli bir figürdür. Kendisinden önceki Michel Foucault veya Jacques Derrida’nın felsefeleri gibi, Žižek’in felsefesinin kitlelerin ilgisini çekmiş olsa da Hegel, Kant ve psikanalist Jacques Lacan gibi önemli ama karmaşık figürlerin yazılarına dayandığı için yine de kolay anlaşılamamaktadır. Politika ve kültür hakkındaki görüşlerinin yanı sıra Žižek’in iletişim yaklaşımı, felsefesini sadece ekonomi ve politika tartışmalarında merkezi aşamaya getirmekle ilgili değildir. Daha önemlisi Žižek, felsefenin kendisini bir dereceye kadar politik tartışmalarla tekrar ilgili hale getirmiş, yapmaktan ziyade düşünmeye dair vurgular yapmıştır.
Hazırlayan
Abdulkadir BÜYÜKBİNGÖL
Kaynak: https://theculturetrip.com