21. yüzyıldayız. Her gün hayatlarımızda yer edinen yeni bir teknolojiden etkileniyor ve bu teknolojileri her alanda bol bol kullanıyoruz. Dijital bir çağda olduğumuzu dile getiriyor, değişimden çok dönüşüme doğru yol kat ediyoruz. Başka hiçbir devirde sadece son 50 yılda yaşadığımız değişimin hızına denk bir örnek yok. Fakat şimdi bilişim teknolojileri hiç olmadığı kadar biyoloji ile iş birliği içinde. Bir diğer yüzyılda dijital bir devrimden ziyade biyolojik bir devrimden söz edeceğiz. Bu biyolojik devrim belki de en büyük teknolojik devrim olarak tarihe geçecek.
Benim gibi bir sosyal bilimler öğrencisinin dikkatini çekip teknoloji ve biyolojinin birlikteliği üzerine kafa yormaya iten kelime ise CRISPR “Clustered Regularly Interspaced Short Palindromic Repeats” (Düzenli Aralıklarla Bölünmüş, Palindromik Tekrar Kümeleri) oldu. Bu teknolojiyi daha önce duydunuz mu bilmiyorum ama CRISPIR bir gen düzenleme aracı. Genellikle sadece CRISPR olarak adlandırılan uzun adıyla CRISPR / Cas9 olarak bilinen bu genom düzenleme aracı insan doğasının değişiminde rol oynuyor.
İkili sarmalın keşfinden İnsan Genom Projesi’ne kat edilen yol bugün keşfettiklerimiz üzerinde modifikasyonlar yapmamıza yarıyor. İnsanın geliştirdiği bir teknolojiyle insan bedeninin müdahaleye açık hale gelmesi biyoloji dünyasında da dönüşümlere neden oluyor. Bu teknoloji sabırsız insanın doğal evrim sürecini beklemesine gerek kalmadığını gösteriyor. İnsana evrim sürecini eline alarak hem kendi hem de gelecek nesillerin DNA’sını düzenleme gücü sunuyor. Bu biyomühendislik harikası teknolojiyi toplumla kesiştiren nokta da burada başlıyor. Böylesi bir gücün sadece bilim insanlarının sınırsız ve doyumsuz deneylerine bırakılmaması gerektiğini düşünüyorum. Elbette bilim kısıtlanmamalı ama bu teknoloji bilim insanları için bile belki ilk kez ihtiyatlı yaklaştıkları bir konu oldu. Bu ölçülülüğün CRISPR gibi bir güç karşısında hem toplumbilimciler, iletişimcilere hem de bilim insanlarına sadece olumlu katkı getireceğine inanıyorum.
CRISPR bize yaşamın temel yapı taşları üzerinde benzersiz bir kontrol sağlıyor. Üstelik CRISPR-Cas9 sistemi şu anda genleri düzenlemek için en güvenli ve hızlı yol. Her geçen gün de ucuzlamaya devam ederken küçük kitler şeklinde evlere de giriyor.
DNA’mızdaki kodları bir metin gibi deşifre edip sorun olarak tespit edilen kısmı kes kopyala yapıştır yöntemiyle onarmak söz konusu. Gelecek nesillere aktarımı düşünüldüğünde yumurta, sperm veya embriyolarda değişiklik yapmak için CRISPR kullanmalarına izin verip vermeme konusunda etik bir tartışma var. Etik, insanı bu denli etkileyen bir konuda göz ardı edilemeyeceği gibi tartışılması ertelenecek bir konu da değildir. İnsanoğlunun özellikle bilimde kendini sınırlandıramaması yapılan değişikliklerin ne sürede bedensel olandan çıkıp germline düzenlemeye geçeceğini düşünmek tedirgin edici. Üreme hücreleri üzerinde yapılacak değişiklikler çoğu ülkede yasal değil. Fakat çoğu kelimesi bu teknoloji için hiç faydalı değil çünkü ülkelerin tümünü kapsamadığı sürece ahlaki boyutu hiçe sayılarak, “O yaptı, biz geri kalıyoruz” ya da “Burada yapamazsan orası var” gibi açık kapılar bırakacaktır.
Olası tehlikesinin nükleer bomba ile eş tutulduğu biyoteknolojilerin faydaları da göz ardı edilemeyecek kadar çok. Her teknolojinin bir ilaç gibi faydasıyla beraber yanında yan etkileri de getirdiği düşünüldüğünde CRISPR da sadece hastalık tedavisinde kullanılmayacak. Kanser veya Alzheimer gibi hastalıkları düzelttikten sonra neyi kaybettiğimizi bilmediğimiz bir süreç olacak. Bu bilinmezliğin netleşmesi çok uzun süreceğe benzerken insanın beklemeden yapmaya başlayacağı deneylerin sonuçlarını kim kestirebilir ki?
Bir toplumsal eşitsizlik de biyoteknolojiler sayesinde insan eliyle mi eklenmiş olacak? Tasarım insanlar korkusu abartılıyor mu yoksa ne gibi önlemler alınabilir de bu teknoloji insana zararından çok faydalı olsun? Çizgiyi nerede çekmemize karar vereceğimiz ve bu kararın sadece bizim neslimizi etkilemeyeceği bir gerçek. Düşünmekten kurallar oluşturmaya geçme vakti. Hızı bir yerden yakalamaya çalışmaktansa kontrol altına alıp bize uyumlu hale getirmek en iyisi olacak herhalde.
Yazan: Elif Akçay