Kant, sadece rasyonel varlıkların ahlaki değere sahip olduğunu ve bizlerin diğer hayvanları kullanmakta özgür olduğumuzu iddia etti. Çoğu insan bu sonuçtan rahatsızlık duyar, çünkü…
Immanuel Kant’ın, “hiçbir insan bir başkasının kişisel menfaati bir araç olarak kullanılamaz” argümanı ahlak kültürümüzün bir parçası haline geldi. Birini “rızası olmadan ve tasvip etmeyeceği bir şekilde” kullandığınızda, işte o zaman o insanı “salt bir araç olarak” kullanıyorsunuz demektir. Her insan, rasyonel bir varlıktır. Kant’ın dediği gibi, “insanın kendi içinde değerleri ve sınırları vardır.” İnsan, bu tür istismarları yasaklayan doğal değerlere sahiptir.
Fakat biz insanlar, erdemli değerleri uygulamak veya gezegenimizi bizimle paylaşan diğer canlılara yani hayvanlara böylesi bir değerle yaklaşma konusunda pek de istekli olmadık. Aksine onları yedik, üzerlerinde deneyler yaptık, ilaçları test ettik; kürk, deri ve tüyleriyle kendimizi sıcak tuttuk. Onları bir ulaşım ve taşıma aracı olarak kullandık. Pulluk çekmek gibi ağır işlerde kullandık. Savaşlarda bizimle aynı saflarda savaştırmaya zorladık. Onları koku takibinde, uyuşturucu tespitinde, kayıp ve kaçakları bulmak için kullandık. Onlar ise bizleri eğlendirmek için savaştılar, yarıştılar. Bizler de onları arkadaşlarımızla birlikte seyredip neşe ve rahatlık bulduk
Hayvanları kendi menfaatlerimiz için doğal yaşam alanları dışarısına çıkartarak üretmek, kapasitelerinin üzerinde işlerde çalıştırmak, genlerini değiştirmek, laboratuvarlarda işkencelere maruz bırakmak, çeşitli fabrikalarda farklı ürünlerde kullanmak, amaçlarımıza uygun oldukları onları değerlendirmek, acımasız koşullarda çiftliklerde çoğaltmaya çalışmak, kendi hayatlarımız için onlara kolayca öldürmemiz, onları alışık oldukları kendi yaşam tarzlarından uzaklaştırmamız sizce doğru mudur? Halbuki hayvanlardan mahrum kalsaydık onların bizler için sağlamış olduğu refahtan da mahrum kalmış olurduk.
Hayvanları tedavi etme biçimimizde bizi haklı kılan nedir?
Kant, sadece rasyonel varlıkların ahlaki değere sahip olduğunu ve bizlerin diğer hayvanları kullanmakta özgür olduğumuzu iddia eder. Çoğu insan bu sonuçtan rahatsızlık duyar çünkü çoğu kişi bir hayvana haksızlık yapılmasının, boş yere zulmedilmesinin ahlaki açıdan yanlış olduğunu kabul eder. En azından insanların birçoğu, hayvanların acı çeken ve sevinen, kendi hayatları ve çıkarları olan canlı varlıklar olduğunu bilir. İşte bu hakika, hayvanlara “boş yere” zarar vermeyi yasaklamaya yetmelidir. Peki, neden hala hayvanlara kötü davranıyoruz?
“Hayvanlar, acı çeken ve sevinçli canlı varlıklardır”
Bazı insanlar şunu iddia ederler:
Hayvanların bir değeri fakat insanlar, hayvanlardan daha değerlidir. Sahip olduğu yüksek kapasite yüzünden insan yaşamı, hayvan yaşamından daha değerlidir. Hayvanlar “arkadaş canlılar”dır fakat insan yararına kullanılabilir.
Bana göre bu argümanların hiçbiri doğru değildir. İnsanlar diğer hayvanlardan daha önemli değiller bu doğrudur fakat hayvanlardan üstün değillerdir. Çünkü insanlar ve hayvanların “eşitlik” ve üstünlük karşılaştırmalarını yapmak için hiçbir neden olmadığı gibi bu tür karşılaştırmaları yapabilmek için karşılaştırılan iki şeyin ortak bir standarda tabi tutulmasını gerekir, bunlardan biri diğerinden daha büyük ölçüde onun üzerinde yaşam olanaklarını acımasızca sınırlamak gibi bir hakka sahip değildir. Bahsettiğim karşılaştırmaları temel alan hiçbir ortak standart yoktur. Bir an için Kant’a geri dönelim. Onun argümanı da bunun gibi bir şeyi vurguluyordu:
Ben akılcı bir varlığım. Bir şeyin benim ve sevdiklerim için iyi olduğuna karar verdiğimde, onu “kesinlikle herkes için iyi olan bir şey” olarak ele alıyorum. Yani kimseye zarar vermediğim veya başkalarına zarar vermediğim sürece, onu takip etmek için iyi bir nedenim olduğuna karar verdim. Dahası, diğerlerinin benim peşimden etkilenmemeleri, eylemlerime müdahale etmemeleri ya da seçimlerimi manipüle etmemeleri ve hatta ihtiyaç duyduğum zamanlarda isteklerime, amaçlarıma ulaşmama yardımcı olmaları gerektiğine inanıyorum. Böylelikle, amaçlarımızı ulaşmayı tercih ettiğimizde, kendimize ve başkalarına karşı birtakım taleplerde bulunuruz – birbirimize saygı ve yardım için karşılıklı olarak birbirimizi zorladığımız bir dizi yasalar yaparız. Rasyonel varlıkların birbiri için yarattığı, birbirine kenetlenmiş yasalardan bahsediyorum. Bu yasalar bizi ahlaki bir topluma dönüştürmelidir ve ortak ahlaki yasalar altında ortak amaçları takip etmelidir.
Kant, bu durumu “insan krallığının sonu” olarak adlandırmaktadır. Kant, hayvanların kendi başlarına özel bir varlık muamele görmemesi gerektiğini düşünmüştü çünkü onlar insan topluluğun bir parçası değillerdi. Otonom rasyonel varlıklar olmamalarından dolayı insanlar gibi kendi yasalarını yapamazlar ve hukuksal meselelere rasyonel cevaplar veremezler.
Ama Kant’ın hikayesi eksiktir. Bir şeyin kesinlikle kendim ve başkaları tarafından iyi olarak değerlendirilmesi gerektiğine, sadece benim için veya önemsediğim biri için iyi olduğu karar vermek “amacı kendi içinde olanın” varlığını iddia ettiğim bir önceki yoldur.
Basitçe ifade etmek gerekirse bazı şeylerin iyi ya da kötü olabileceğini, iyi bir varlık olduğuma inandığım için iyiliğimin bir öngörüsü olarak hayvanlarında kesinlikle iyi muamele görmesi gerektiğini iddia ediyorum. Fakat insanlar neyin iyi ya da kötü olduğuna dair karar vermek noktasında yalnız değillerdir. Bu gerçek tüm hayvanlar için de geçerlidir. Diğer hayvanlar için neyi iyi olduğu göz ardı edilir veya hesaba katılmazken rasyonel varlıklar için iyi olan, mutlak iyi olarak kabul edilmesinin bir gerekçesi yoktur. Bu anlamda hayvanların da amaçları kendilerindedir.
Kant, “insan krallığının amaçları” görüşünde hayvanların kendi yasalarını yapma konusunda bize katılamayacakları hususunda haklıydı. İnsanlarla olan ahlaki ilişkilerimiz, hayvanlara göre farklıdır. Ama bir hayvan için iyi olanı yapmaya kesinlikle hakkımız var mesela onları tedavi etmek için sebeplerimiz var. Bu sebep basitçe, hayvanın iyi ya da kötü olabileceği seçeneğinden onun iyiliğini tercih etmemizdir.
Hayvanlara farklı şekillerde davranmamıza neden olan bazı yöntemler, insanlar ve hayvanlar arasındaki farklılıklar temelinde haklı gösterilebilir. İyi ya da kötü arasında ne kadar farklı olabilir? Gerçek şudur ki hayvanları tedavi ettiğimiz bazı korkunç yöntemler devasa büyüklükte ahlaki bir acımasızlığı göstermektedir.
Artık hayvanlarla etkileşimde bulunma biçimlerimizde radikal bir değişim zamanı çoktan geldi!
Halil İbrahim İşbilici
Kaynak: https://www.prospectmagazine.co.uk/4 temmuz 2018