Sosyal medya kullanıcılığı artan bir ivmeyle popülerleşmektedir. İnsan için beğenilme, takdir edilme isteği doğal bir istektir. Bu bağlamda sosyal medya, insanların bu isteklerini karşılamalarına araç olmaktadır. Asıl sorun, insanlar bu isteklerini karşılarken ne tür paylaşımlarda bulundukları ve ne tür çabalar sergiledikleridir.
Her yaşanmışlığın bir hikâyesi vardır. Sosyal medya bizlere bu yaşanmışlığımızı istediğimiz gibi resmetme ve sergileme imkânı verdi. Bu sebepten dolayı, “İdealize edilen yaşanmışlıklarla gerçek benlik, gerçek yaşanmışlıklarla ideal benlik birbirleriyle uyuşuyor mu?”, “Sosyal medyadaki paylaşımlarda ideal benlikle gerçek benlik arasındaki pergel gittikçe açılıyor mu?” soruları akla gelmektedir.
Benlik sunumu olarak değerlendirebileceğimiz bu paylaşımların, kişide özgüveni artırdığı ya da tam tersi özgüveni zedeleyici olabileceği yönünde oldukça çalışma mevcuttur. Bu çalışmalar, takip edilen ve takip eden arasında kurulan sanal iletişimde çift yönlü tehlike sinyalleri çaldığını göstermektedir. Paylaşımlarımızla hepimiz, mükemmel olmayı istediğimiz veya başkalarının mükemmel olduğunu zannettiğimiz mükemmel kareler içerisinde kaybolup gidiyoruz. Araştırmacılar kişinin gerçek ve sosyal medyadaki yaşanmışlıkları arasındaki farkı betimleyebilmek için Stanford Üniversitesi’nde yaptığı çalışmalarda bu duruma “Ördek Sendromu” adını verdi.
Ördek Sendromu Nedir?
Ördek Sendromu kavramı, suda yüzen ördekler izlenerek ortaya çıkmıştır. Bu ördeklere dışarıdan bakıldığında çok sakin bir şekilde suda yüzdükleri görünür. Ancak suyun altından baktığınız zaman ördeklerin bacakları hızla çalışmaktadır. Sakinlik sadece yüzeydeki görüntüdedir. Suyun altında ise çok fazla çaba vardır. İnsana yansıyan yüzeyinden bakıldığında ise ideal benlik algısıyla gerçek benlik görünümlerinin birbirlerinden farklılaştıkları görülür. Kısaca kişilerin istedikleri duyguları, başarıları zahmetsizce elde etmiş gibi göstermelerine “Ördek Sendromu” denilmektedir.
Psikologlara göre, kimse başarısızlıklarını ve kötü yanlarını başkalarına göstermek istemez. Sosyal medyadaki paylaşımlarda “beğeni” fazla olduğu zaman kendinizi iyi hissetseniz bile kendinizden ve başkalarından kaygı ve depresyon belirtilerinizi gizleyebilirsiniz. Ancak sosyal medyada yapılan bu tür paylaşımlar takipçileri de etkilemektedir. Onların, “sadece ben mi kaygı duyuyorum, ben mi başarısızım” gibi soruları kendilerine sormalarına neden olmaktadır. Bu durum kişilerin özsaygılarının azalmasına ve depresyona sürüklenmelerine sebebiyet vermektedir. Yapılan araştırmalarda, idealize ettiğimiz yaşamla gerçek yaşam arasındaki pergelin açılmasından dolayı birçok psikolojik sorunla karşılaştığımız ortaya konuldu.
Sosyal Medya Gönderilerinde Nasıl Göründüğümüzü Kontrol Ediyoruz
Yaşamda kişisel yetersizlikler olabileceği gibi, başarıya gidilen yolda çabalar da sarf edilmektedir. Çaba sarf edilmesine rağmen çevredeki insanların hayatlarına dışarıdan bakıldığında yetersizlikleri gizlenmiş hatta hiç çaba göstermeden başarılı ve mutlu olduklarını görülmelerine ördek sendromu denmesi çok manidardır. İdeal olanla gerçek olan arasındaki en önemli fark kişinin paylaşımındaki görünüşünü kontrol etme imkânına sahip olmasıdır. Instagram’da kullanılan filtreler, photoshop uygulamaları ile kişi, kendi görünüşünü kontrol etme imkânı bulmaktadır. Bu sayede en güzel ve estetik fotoğraflarını sosyal medya aracılığıyla paylaşmaktadır. Gerçek olanı gizleyebilme imkânına sahip olabilmektedir.
Sosyal Medyada Takılan Karşılıklı Maskeler
Sosyal medya kullanan kişilerin görsellerle sadece güzel, başarılı ve mutlu “anları”nı paylaşmaları ya da yaşıyorlarmış gibi göstermeleri kendilerini yakından tanıyanlar tarafından eleştiriler yapılmaktadır. Ya bu durum kişilerin karşılıklı maskeler takmalarına sebebiyet vermektedir. Instagram başta olmak üzere, sosyal ağlarda bireylerin sergiledikleri benlik sunumları idealize edilerek inşa edilirler. İnşa edilen yani idealize benlikle gerçekte var olan gerçek benlik arasında farkı dışarıdan bakan kişi görememektedir ya da görmek istememektedir. Psikologlara göre paylaşım yapan kişiler bunun bilincindedirler. Ancak ivedilikle bu paylaşımları takip edenlerin bu durumdan nasıl etkilendiklerinin de ortaya çıkartılması ve psikolojik boyutlarının akademik olarak araştırılması ve tartışılması gerektiği konusunda da uyarılar yapmaktadırlar.
Beğeni ve Beğenilme Arzusu
Instagram’da paylaşılan görseller; Facebook, Twitter, Tumblr, Foursquare ve Flickr dâhil diğer sosyal ağlarda da eş zamanlı paylaşılabiliyor. Çeşitli uygulamalarla zenginleştirilen paylaşımlar kullanıcılarına altyazı ekleme, hashtag (#) kullanma ve böylece daha fazla dikkat çekme olanağı sağlamaktadır. Bu sayede kullanıcılar yaratmak istedikleri algılarının beğenilmesini arzu ederler. En sonunda kişi kendi paylaşımının tutsağı konumuna düşürmektedir, diyebiliriz. Takipçi sayısını sürekli kontrol etme isteği, kimlerin beğendiği, olumlu olumsuz yorumlara cevap verme isteği kişide psikolojik gelgitler yaşatabilmektedir. Ördek sendromu tanımlaması bu yaşanmışlıkları betimlemek için verilmiş çok güzel bir tanımlamadır.
Özetle insanların sosyal ağlarda paylaştıkları hikayelerinde, herkese açtıkları mahrem anlarının sahip olunan gerçek benlikten farklı olduğu söylenebilir. Sanal dünya bize sanal algılar sunarken gerçeklikten kopabileceğimizin de göstergesi olmaktadır. Çoğu zaman gerçek hikâye ile gösterilen hikâye arasındaki fark şizofrenik bir tarza bürünerek kişiyi gerçeklikten koparmaktadır! Sonuç olarak sosyal medya paylaşımları için “madalyonun iki yüzü var” denebilir.