Sophos Akademi

  1. Anasayfa
  2. »
  3. Featured
  4. »
  5. Tiyatronun Dijital Ortama Taşınmasında Pandemi Sürecinin Etkisi

Tiyatronun Dijital Ortama Taşınmasında Pandemi Sürecinin Etkisi

Pandemiyle birlikte yurt içinde ve yurt dışında birçok tiyatro, arşivlerini paylaşıma açtı. Bu deneyim, yakın gelecekte tiyatroların tümüyle dijital ortama taşınmasını hızlandırmış olabilir.

National Theatre, Thalia Theatre, Schaubühne gibi yurt dışında faaliyetlerini sürdüren tiyatroların yanı sıra, yurt içinde Galataperform, Devlet Tiyatroları ve İBB Şehir Tiyatroları’nın da arşivlerini dijital ortamda paylaşması, yakın gelecekte tiyatronun dijital ortamlara taşınmasını hızlandırmış olabilir.

Pandemi ilan edilen “Covid-19”, günlük yaşam ve iş hayatı içerisinde kişiler arası alışagelmiş fiziksel ve sözlü iletişim biçimini dönüşüme uğratmıştır. Salgının yayılmasının önüne geçilebilmesi açısından alınan kararlar ve uygulanan yasaklar ile kişisel mesafe, maske kullanımı vb. kurallar kişiler arasında yakınlığı ortadan kaldırmıştır.

Bu durum aynı zamanda toplumsal faaliyetleri de etkisi altına alarak, bireylerin sosyalleşme davranışlarında da değişimlere yol açmıştır. Yaşamın durma noktasına geldiği bu süreç, sanatsal faaliyetlerin üretimini ve tüketimini de aynı yönde etkilemiştir. Özellikle estetik nesne (sanat yapıtı) ile estetik alımlayıcı (seyirci/izleyici) arasındaki iletişimin yüz yüze, aynı fiziksel mekân içerisinde ve belirli bir süreliğine bir arada olmasını içeren sanatsal faaliyetlerden olan tiyatro sanatını, temsiliyet biçimi olarak farklı yönelimlere itmiştir.

Zaten tiyatronun tarihsel gelişim sürecine bakıldığında seyircinin nitelik ve nicelik olarak gelişimi/değişimi ile daima eş değer düzeyde ilerlemekte olduğu görülmektedir. Örneğin, 20. yüzyıl’dan günümüze kadar olan süreçte sosyo-politik, sosyo-kültürel, sosyo-ekonomik ve bilimsel/teknolojik alanlardaki köklü değişimler çeşitli sanat olaylarının yaşanmasına neden olmuştur. Şu an içinde bulunduğumuz küresel salgının da benzer etkiler oluşturması kaçınılmaz görülmektedir.

Hali hazırda teknoloji alanındaki gelişmelerin hız kazanması; bireysel ve toplumsal iletişimi, bilgi akışını ve şeklini, tüketim ve üretim alışkanlıklarını etkisi altına aldığı gözlenmektedir. Özellikle 1990’lı yıllar ile görsel kültürün yükselişine neden olan teknoloji alanındaki dijitalleşme süreci, bilgisayar ve internet kullanımının iş dünyasındaki yerinden kişisel yaşamın bir parçasına dönüşmesiyle beraber bireylerin kültür içi ve kültürler arası sosyalleşme ağını genişletmiştir. Dijitalleşme sürecinin sanat alanındaki yansımalarına göz gezdirdiğimizde, sanatın üretim biçimine, içeriğine ve estetiğine etkisi olduğu gibi son yıllarda üretilen sanatsal ürünün tüketiminin de dijital dünya çerçevesinde gerçekleştirildiği görülmektedir.

Teknoloji aracılığıyla estetik nesne ile estetik alımlayıcı arasında kurulan bu iletişim, üçüncü tür bir dijital etkileşim yolunu açmaktadır.  Aynı zamanda çeşitlilik, sürdürülebilirlik ve bilginin demokratikleşmesi noktasında önemli bir rol oynayan bu ortam, sanatsal nesnenin coğrafi olarak tüm sınırlarını aşmasını da sağlamaktadır. Yaşadığımız pandemi çerçevesinde tüm bu gelişmelere bakıldığında, bireylerin gündelik sosyalleşme eğilimlerini gerçekleştirmek için zamanını daha fazla dijital evrenin içerisinde gerçekleştirmesi, diğer iş kollarıyla beraber tiyatro sanatının da etkileşim yöntemlerini dijital sahanın içerisine yönlendirecektir.

Pandemiyle birlikte National Theatre, Thalia Theatre, Schaubühne gibi yurt dışında faaliyetlerini sürdüren tiyatroların yanı sıra, yurt içinde Galataperform, Devlet Tiyatroları ve İBB Şehir Tiyatroları’nın da arşivlerini dijital ortamda paylaşması, yakın gelecekte tiyatronun dijital ortamlara taşınmasını hızlandırmış olabilir. Hatta bu süreç içerisinde İKSV düzenlemiş olduğu 24. İstanbul Tiyatro Festivali ve Galataperform’ un 9. “Yeni Metin Yeni Tiyatro Festivali”nin çevrim içi ortamda gerçekleştirilmesi, Türkiye’de tiyatronun dijital platformlara taşınmasının kıvılcımlarını göstermektedir. Bu süreçte çevrim içi performansların yanında seyircinin interaktif katılımı ile gerçekleşen canlı performanslar da sergilenmiştir.

Platform Tiyatro’nun yeni medyayı teknolojinin imkanlarıyla bir araya getirerek hazırladığı “Map to Utopia” projesi bu bağlamda önemli örneklerdendir. Artırılmış gerçeklik teknolojisinin kullanıldığı performansta seyirciye ulaşılabilirlik coğrafi sınırları aşmıştır. Farklı ülkelerde birden fazla mekânda bulunan oyuncular ve seyirciler eş zamanlı olarak performansın içerisinde yer almaktadır. Böylece oyuncu ve seyircinin birbirinden uzak ve ayrı yerlere yerleştirildiği ancak yine de görsel, ses ve fiziksel olarak birbirleriyle bilgisayar teknolojisi aracılığıyla iletişim kurduğu, üçüncü tür bir dijital etkileşim söz konusudur.

Covid-19 salgını ile sanatsal faaliyetler noktasında alışkanlıkların değişmesi bu tür “telematik performansların” yurt içi ve yurt dışında çoğalacağını söyleyebiliriz. Elbette tiyatro kendi doğasında var olan “canlılık/yüz yüze” ve “şimdi-burada/zaman-mekân” ilkesi üzerinden sanatsal faaliyetlerini pandemi süreci sona erdiğinde de devam ettirecektir. Burada söz konusu olan tiyatronun temsiliyetinde farklı yöntemlerin değerlendirilecek olmasıdır.

Farklı prodüksiyonların ve konseptlerin ortaya çıkmasıyla oyuncu-seyirci iletişiminin dinamiklerinde de çeşitliliği artırabilecektir. Çevrim içi ve canlı/interaktif gösterimlerde alımlayıcı konumundaki seyirci “katılımcı, deneyimleyen, yaratıcı, tanık” vb. konumlarda değerlendirilebilir. Bu bağlamda dijitalleşme, tiyatro sahasında bir araç olarak kullanımının dışına çıkarak kendini amaçsallaştırmaktadır.

Ayrıca dijital gösterimler; geniş kitlelere ulaşılabilirlik, coğrafi sınırların ortadan kaldırılması, kültür içi ve kültürler arası iletişimin güçlenmesi, dijital çağın içerisinde yer alan kuşağın tiyatroya ilgisinin artırılması gibi avantajlarıyla tiyatro sahasında önemli bir yere sahip olacaktır. Burada cevaplanması gereken en önemli soru ise dijital ortamlarda sergilenen gösterimlerin, sinema sanatıyla arasındaki sınırı nasıl çizeceğidir.

Çünkü tiyatronun en temel unsurlarından biri olan seyirci ile kurulan canlı temasın önüne geçilecek olması, dijital gösterimlerin “tiyatronun türü” olarak mı yoksa “sinemanın türü” olarak mı sınıflandırılacağı sorusunu akla getirilebilir. Yakın gelecekte “dijital gösterimlerin” artmasıyla beraber elbette bu sorular kendine cevap bulacaktır.

Küresel salgın ile evlerine hapsolmuş insanların sosyalleşmesi açısından sanatsal faaliyetlerin dijital ortamlarda yayımlanması, geleceğin sanat üretimini ve tüketimini köklü bir şekilde dönüştürmese de çığır açacak sanatsal olayların gerçekleşmesine neden olacağı aşikardır.

Adem Sesli

İlgili Yazılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir