Sophos Akademi

  1. Anasayfa
  2. »
  3. Uygulamalı Felsefe
  4. »
  5. Üç Büyük Dinde Pastoral Danışmanlık ve Önemi

Üç Büyük Dinde Pastoral Danışmanlık ve Önemi

Pastoral bakım kavramı antik çağlara kadar uzanabilir, öte yandan kökleri esas olarak Hristiyanlığa dayanır, ancak Yahudi dininde de temas noktaları vardır. Pastoral bakım, başlangıçta İslam dininde tesis edilmemiştir ancak İslam’ın göç nedeniyle yerli Hristiyanlıkla benzer sosyal zorluklarla karşı karşıya olduğu Avrupa ülkelerinde giderek dini uygulamanın bir parçası haline gelmektedir.

a. Hristiyanlıkta Pastoral Danışmanlık ve Pastoral Bakım

Pastoral danışmanlık tarihi gelişim serüveni içerisinde değişime uğrayarak günümüze kadar gelmiştir. İncil’de resmi bir pastoral terim tanımı yoktur. Ancak kişiyi fiziksel, psikolojik, ruhsal ve sosyal gerçekliğinde desteklemek ve güçlendirmek amacıyla iki kişi arasında gerçekleşen iletişimsel uygulama anlamındaki pastoral danışmanlık tarifi İncil’de bulunur. Ziemer, İncil’in merhamet, yardım, teselli ve öğüt gibi pastoral süreçlere sayısız atıflar içerdiğine dikkat çekmiştir. Hz. İsa yoksullara ve hastalara özel önem vermiştir ve onlarla ilgilenmiştir.

“Güneş battığında insanlar, her türlü ıstırabı çeken hastaları Hz. İsa’ya getirdiler. Hz. İsa elini hastaların üzerlerine koyarak hepsini iyileştirdi” (Luka 4:40).

Hz. İsa’nın hayatından yardımlaşma örnekleri vererek Hristiyanları fakir ve hastalara yönelik sosyal dayanışmaya ve manevi bakıma yönlendirmek aslında İncil’deki genel tutumlardan biridir. Bu yüzden Hz. İsa’nın samimi takipçileri de İncil’deki kıssalarla hayatının belli dönemleri belirtilen erdemli insanlar gibi iyileştirme, vaaz verme, teselli etme ve yardım etme gibi görevleri üstlenmişlerdir. Buna rağmen Hristiyanlık bağlamında pastoral danışmanlık terimi “yüzyıllar boyunca çok karmaşık bir terime” dönüşmüştür. Bugünün pastoral danışmanlık anlayışı bir gecede ortaya çıkmamış, bilakis yüzyıllar içinden geçerek gelişmiştir.

Hristiyan pastoral bakım servisi nasıl çalışır?

Almanya’daki Protestan Akademisi’nde din bilgini olan Georg Wenz, başarılı manevi (pastoral) bakım servisinin nasıl çalıştığını özetlemek için pratik örnekler kullanır. Bir papazın kanser hastası bir kişinin çeşitli düzeylerdeki ihtiyaçlarını nasıl fark edip onlara nasıl tepki verdiğini izah eder:

Endişeler ve korkular yerini güvene bıraktığında, pastoral bakım ve pastoral danışmanlık ismi verilen ilahi kelimelerin seçilip tekrarlanmaya başlanır. Hasta kişilere kutsal kitaptan bölümler okunur. Mekan ve zaman boyutlarının aşılır. Yüce Yaracının hastayı kapsamlı bir güven içine aldığı söylenir. Böylelikle hastaya ciddi hastalıkları karşısında sabretme ve mücadele etme duygusu verilir. Bu tür zor durumlarda hasta her ne kadar ümitsizlik girdabına düşmüş olsa da bu tür bir pastoral yardım hastaya iç huzur ve mutluluk verir.

Pastoral danışman, danışanın hissettiği acıyı, endişeleri, zorlukları, korkuları ve umutları hissederken Danışanda yaşama hissine dair cesaret, arzu, hedef ve Yaratıcıya karşı güven atmosferi oluşturmaya çalışır. Danışanın kendisini tanımasına ve sorunlarını yenmesine yardımcı olmaya çalışır.

Bu zorluklar, hasta ve yaşlıların, kendilerini sosyal açıdan acil bir durumda bulanların veya cezai suç işlemiş kişilerin ve durumlarıyla daha iyi başa çıkmalarına yardımcı olabilecek yardıma ihtiyaç duyanların özel sorunlarını içerir. Bu anlayışa göre, diğer kişinin ihtiyaçlarına ve zihinsel kaygılarına yönelik olan ve onları filtreleyerek somutlaştırmaya çalışan pastoral bakım, kişiyi iyileştirmenin yollarını ve onların insanlarla ve Tanrı ile olan ilişkilerini yansıtmada yaşam yardımcısıdır. Ve aynı zamanda içsel güçlenmede de.

Pastoral danışmanlık ve pastoral bakım, genel anlamda kişinin sağlık durumunun ve ruh halinin somut bir envanteri ile başlayarak belirlenmesi ve onların kurtuluşuna katkıda bulunmaya çalışan bir yardım hizmetidir. Amacı her insanın varoluşunun temel boyutlarında yeniden bütünleşmelerini sağlamaktır.

Caesarea Basil (MS 379) ve Nazianz’lı Gregory (MS 390), doğu ve batı manastırcılığının kilise babalarıdır. Pastoral danışmanlık konusunda pozitif bir anlayışının geliştirilmesi için çok önemli atılımlar gerçekleştirdiler. Basil’e göre keşişler, Hıristiyan toplumuna entegre olmaya mecburdular. Görevleri arasında yetimlere ve fakirlere bakmak, onlara hastanelerde danışmanlık yapmak, Hristiyanlara yapılan zulümler karşısında da manevi destek vermek ve insanları Yaratıcıya inanmaya teşvik etmek de vardı.

Martin Luther: Teselli olarak pastoral bakım

Luther’in zamanında insanların Tanrı’nın lütfu ve bağışlaması hakkında şüpheleri vardı çünkü zengin kişiler Kiliseden müsamahayı satın alarak suçluluktan veya günahların affından kurtulabileceklerine inanıyorlardı. “Günahların affedilmesi uygulaması, din adamları için karlı bir iş haline gelmişti.” Ruhun kurtuluşu bir noktada satışa sunulduğu için özellikle büyük ruhani liderler, “pastoral refakat çok saçma” olsun diye karlı anlaşmalar yaptılar.

16. yüzyıla gelindiğinde papaz Martin Luther, pastoral bakımda bir bakış açısı değişikliği getirdi. Katolik Kilisesi aleyhine konuştu ve kişinin Tanrı’nın lütfunu parayla değil, yalnızca imanla elde edebileceğini söyledi. Affedilmenin ön şartı, günahların itirafı değil, imanın kendisidir. İnsan günahlarından dolayı suçluluk hissetmelidir fakat bağışlayan ancak Yaratıcıdır. Hayata açılan kapı insani başarılarla değil, Tanrı’nın iradesiyle açılır.

Luther, çok korkutucu olan itirafın, cemaatin pastoral bakımda eşlik etmesi için cemaatçilerin birbirlerine iletmeleri gereken bir vicdan tesellisi olarak anlaşılması gerektiğine inanıyordu. İtirafın anlamındaki değişim, böylelikle pastoral bakım anlayışını da şekillendirdi. Lutherci ilahiyat pedagojisine göre pastoral bakım, sadece günahkârlığın üstesinden gelmekle değil, topluluk üyelerinin somut yaşam durumunu gözlemlemek veya onlarla sohbet etmek gibi “ahlaki yeterlilik” kazanmak yoluyla yapılan bir pastoral yardımdır.

19. yüzyılda pastoral bakım ve pastoral öğretim

Daha da profesyonelleştirmek için hem Protestan hem de Katolik mezheplerinde, özellikle 19. yüzyıldan beri, bilimsel olarak pastoral bakım birimleri kuruldu. 19. yüzyılda pastoral bakım, bağımsız bir bilimsel disipline dönüştü. Bu dönemin pastoral bakımının karakteristik özelliklerini tarif etmek zor fakat aşağıdaki tanınmış ilahiyatçılar, bu dönemin anlaşılmasını örneklemek için bir girişimde bulundular. Friedrich Schleiermacher’a göre Protestan pastoral öğretinin ilk temel şartı şudur:

i. Cemaat müntesiplerinin özgürlüğünün korunması

ii. Müntesiplerin özgürlüğünün geliştirilmesi.

Her Hristiyan’ın özgürlüğü, kesinliği ve yönelimi doğrudan Tanrı’nın sözüyle ilişkilidir. Bu nedenle Schleiermacher, pastoral bakımın aslında “kendi kendine yardım” olduğu görüşündeydi. Bir cemaat mensubunun yine de pastoral bakıma ihtiyacı varsa kilise, pastoral bakım hizmeti sağlamakla yükümlüdür.

Carl Immanuel Nitzsch, bilimsel pastoral öğretimin bir temsilcisiydi. Ona göre, papazın ve tavsiye arayan kişinin sadece kişiliği, kişisel durumları ve ihtiyaçları değil, aynı zamanda özel becerileri ve yetkinlikleri de önemliydi. Yazılarında cemaat üyeleri veya papaz tarafından desteklenecek cemaatteki ruhani yaşamın önemini vurguladı.

b. Yahudilikte Pastoral Danışmanlık ve Pastoral Bakım

Yahudi din adamları, öğüt arayan dindaşlarının ihtiyaçlarına cevap verebilmek için pastoral danışmanlığa başvururlar. Bunun için Mişna’daki (Sözlü Tevrat) ve Talmud’taki (İbranice İncil Yorumları) emirleri inceleyerek Yahudilere özgü pastoral danışmanlık hizmeti verirler. Bu iki kitabın Yahudi pastoral danışmanlığında yorumlanması ve kullanılması çok önemlidir.

Yahudi cemaatinin her üyesi, kendilerini toplumun ihtiyaçlarına göre yönlendirerek sosyal hizmet yapmakla mükelleftirler. Her Yahudi’nin yardıma ihtiyacı olan bir başka Yahudi’ye yardım etmek zorunda olması da dikkate değer bir maddi ve manevi destek biçimidir. Yahudi pastoral bakımı alanında ise manevi yardıma ek olarak her bir Yahudi’nin ihtiyaç sahibi Yahudilere tsedakah (sadaka) vermeleri de önemli bir destektir. Tsedakah kelimesi Zedaka diye “Z” harfi ile başlayarak yazılır ve adalet anlamına da gelir. Zenginlerin sosyal denge veya adaleti sağlamak için muhtaçlara vermek zorunda oldukları manevi bir sorumluluktur.

12. yüzyılda Cordoba’da doğan Yahudi filozof Maimonides, Zedaka’yı sekiz seviyeye ayırmıştır. Buna göre Zedaka’nın en düşük seviyesi, düşmana yardım etmek iken en yüksek seviyesi ise ihtiyaç sahiplerine kendi kendilerini doyurma fırsatı vermektir. Bu manevi görevi yerine getiren Yahudi toplumunda tüm Yahudilerin refahı gelişimi zamanla gelişmiştir. Yahudi toplumunda zorunlu zedaka vergisine ek olarak topluluk üyesi hastaları ziyaret etmek, cenaze törenlerine gitmek, cenazesini ziyaret etmek ve yaşlıları destek vermek gibi Yahudilerin birbirlerine karşı manevi sorumlulukları arasındadır. Yahudi toplumunda “Gemilut Chassadim”(sevgi verme) diye isimlendirilen gönüllü bir dayanışma örgütlenmesi vardır. Bu örgütlenme vasıtasıyla Yahudi toplumu birbirlerine sosyal ve manevi destek sağlarlar.

Yahudi toplumunda pastoral bakım, Almanca “Seelsorge” terimine eşdeğer kelime kullanılmaktadır. Bazı Yahudi topluluklarında İbranice “livui ruchani” ifadesi pastoral danışmanlık ve “milaveh ruchani” (manevi eşlik etmek) yani yardıma ihtiyaç duyan birisine ruhani olarak eşlik eden kişi için kullanılır. Manevi bir rehberin en önemli görevi, tavsiye arayan kişinin “Tanrı, Tevrat, İsrail, ortak gelenekler ve Havra ile iyi bir ilişkiye sahip olmasını sağlamaktır.” 

c. İslamiyet’te Pastoral Danışmanlık ve Bakım

Pastoral bakım terimi Arapça, İbranice veya Yunanca bir kelimenin çevirisi değildir. Ne İncil’de ne de Kuran’da görünür. Hatta Hz. Muhammed (sav) zamanında da bu terimin kullanıldığı duyulmamıştır. Bazı Müslümanların pastoral bakım terimini benimsemek istemeyişinin nedeni de bu durum olabilir. Avrupa’da da pastoral bakım terimi yerine acil refakat terimi daha sık kullanılmaktadır. İslami gelenekte hastane / hapishane imamı diye kurumsallaşmış biçimde bir terim mevcut değildir. Ayrıca Kuran’da Musevilik veya Hıristiyanlıktan birçok terimin var olduğu da açıktır.

İslam dini acı çeken insanları önemser. Yüce Yaratıcı Kuran’da kendisinin kalbi kırık kulları ile birlikte olduğunu bildirir. İnsan ruhuna değer vermek ve ruhu önemsemek İslam dinine yabancı bir kavram değildir. Çünkü aklı başında her insan şu gerçeği çok iyi bilir ki bedenen ihtiyaçlarımızı karşılamış olsak bile ruhen yalnız ve incinmiş isek dünyadaki anlam arayışımız asla bitmeyecektir. İşte bunun için İslam dini her Müslümana diğer muhtaç ve hasta kişilere bakmalarını, zayıfların sorunları ile ilgilenmelerini, gönlü kırıklarla beraber olmalarını emretmektedir. İslam’da olağanüstü durumlarda karşılıklı yardımlaşmanın dini bir görev olduğu gerçeği Kuran ayetlerinde ve Hz. Muhammed’in hadislerinde vurgulanmıştır.

İslam dininin fakir halk kitleleri tarafından hızla kabul edilmesinin en önemli sebeplerinden bir tanesi de bizzat Hz. Peygamberin (sav) insanlar arasında ayırım yapmadan toplumun tüm tabakasına eşit davranması, insanların sorunları ile yakından ilgilenmesi, her Müslümanı kardeş olarak kabul etmesiydi. Bu davranışları ile de tüm Müslümanlara önemli bir manevi danışmanlık kültürü ve mirası bırakmıştır.

İslami kaynaklarda pastoral bakım terimine direkt yer vermese de Kuran’da ve Hz. Muhammed’in hayatında uygulandığı ve uygulanmasını istediği manevi danışmanlık ve bakım örnekleri bulunur. Hz. Peygamber’in (sav) kendisi yardıma ihtiyacı olan Müslümanlara yardım eder, öğüt verir ve onlarla dayanışma içerisinde olurdu. Kendisi elinden geldiğince Müslümanlara yardım ederdi. Çünkü Müslümanlar Hz. Peygamberimize (sav) sadece dini sorularla değil, yoksulluk, hastalık, çocuk yetiştirme, ailevi zorluklar veya boşanma gibi gündelik sorunlarla da geliyorlardı. Müslümanlara, başka bir kişiye güzel öğütler vermenin her Müslümanın dini görevi olduğunu öğretti. İslam’da ideal insan şu şekilde tanımlanır:

“En iyi insan, insanlara hizmet edendir. En hayırlı fazilet ise Allah yolunda geçirilen ömürdür. Ve insanların en faziletlisi ise insanların en çok ihtiyaç duyduğu şeyi sağlamaktır” (Buhari, No:1226).

Kuranı Kerim toplumsal refahı teşvik eder. İslam’da 8. yüzyılda ilk kurumsal örnekleri görünen vakıf müesseseleri fakirlere, yolda kalmışlara, hastalara, yaşlılara, yetim ve öksüzlere vb. ücretsiz hizmet veren kar amacı tutmayan STK’lar olması münasebetiyle manevi bakım konusunda çok önemli rolleri vardı. Vakıf müesseseleri İslam alimlerinin büyük gayretleri ile farklı alanlarda tarih boyunca çok önemli görevler ifa etmişlerdir. Varlıklı ve yetenekli Müslümanların sahip oldukları maddi ve manevi birikimleri ihtiyaç sahibi diğer Müslümanlarla paylaşmaları İslam’da önemli bir görev ve erdemdir (Nebevi, No. 117).

Hz.  Peygamber (sav) bir Müslümanın diğer Müslümanlar ile karşılaştığı zaman tebessüm etmesinin bile sadaka olduğunu ifade etmiştir. İslam, insan hayatına önemli bir öncelik verir. İnsani ilişkileri önemser. Hz. Peygamber (sav) kuşu ölen Zeyd isimli bir çocuğu ziyarete giderek kuşunun ölümünden dolayı duyduğu üzüntüyü iletmiştir. Bu örnek İslam’ın pastoral danışmanlık ve bakım konularına verdiği önemi göstermesi bakımından önemlidir.

Ziemer: İletişimsel Süreç

Ziemer, pastoral bakımın tavsiye arayan kişi ile yardım eden kişi arasındaki iletişimsel bir süreç olduğunu düşünmüştür.  Zimmer en iyi pastoral bakımın Yaratıcının sözü yani Kuranı Kerim olduğunu belirtmektedir. Bu nedenle Kuran, İslami manevi bakımda ilk sırada yer almalıdır ki insan ruhu iç huzuru bulsun, endişelerinden ve korkularından kurtulsun! Zimmer ayrıca her iki dinde de pastoral bakımın teolojik bir temeli olduğunu belirtir.

Kuran okuma psikolojisi ve İslami psikoterapi

Psikoterapist Christian Eigner, Kuran okumanın insanlar üzerindeki etkilerini gözlemlemiş ve bulgularını rapor etmiştir. Kuran’ın Arapça okunuşunun, okuma ve dinlemenin pastoral bir eylemle birleştiği “estetiğinde yüksek bir ilişki düzeyini” nasıl ortaya çıkardığını ortaya koymaktadır. Kuran okuyanların sadece Kuran’ın güzelliğini ve Yaratıcı ile Hz. Muhammed (sav) arasındaki bir diyaloğu takip etmediklerini aynı zamanda Kuran’ın içine girdiklerini, böylece Kuranın bir parçası haline geldiklerini ve aynı zamanda Kuran’ın kendilerine hitap ettiklerine inandıklarını belirtmişlerdir. Ayrıca İslami psikoterapi geleneğini incelenmiştir.

İnsanlara rehberlik etmenin yanı sıra ruhu önemsemek, Kuran’ın temel amaçlarından biridir. Kuran, insanların öğüt yoluyla sürekli desteğe ihtiyaç duyduklarını açıkça vurgulamak için birçok örnek kullanır. Kuran bunu bir örnekle göstermektedir: Kuran’ın en önemli şahsiyetlerinden Hz. Lokman oğluna bu dünyadaki ve ahiretteki tehlikelerden korumak için şu öğütleri vermiştir:

“Ey oğlum, namaz kıl, iyilik emret, kötülüğü yasakla ve zorluklara ve hastalıklara tahammül et!” (Kur’an-ı Kerim, 31:17).

Yusuf peygamber de hapishanedeki arkadaşlarına pastoral danışmanlık yaparak bir nevi rehberlik hizmeti vermiştir. Onlara örnek olmuş ve düşlerini yorumlayarak yüklerini hafifletmiştir (Kuran-ı Kerim, 12: 36-37). Bu açıdan, Kuran’daki pastoral faaliyetlerin daha yüksek bir değere sahip olduğunu ve pastoral refakatin bir peygamberlik geleneği olduğunu söylemek çok mantıklıdır.

İslamiyet’te farklı işliyor

İslam’da pastoral bakım, Hıristiyanlıktaki ile aynı şekilde gerçekleşmez. “İslami perspektiften bakıldığında pastoral bakım üç seviyeyle ilgilidir: Fiziksel, zihinsel ve sosyal seviye. İslam, her üç düzeyde de çeşitli şifa yöntemleri önerir” (Şahinöz, 2018:2). Kuran insanları günlük beş vakit namaz, dua ve Allah’ı anma (zikr) gibi günlük yaşama entegre eder:

“Kalpler Allah’ı anarak huzur bulur” (Kuranı Kerim, 13:28).

Kuran’da ayrıca hastalık ve sağlık kavramı vardır. İnsan ister sağlıklı ister hasta olsun, Tanrı, insan ve çevre arasındaki uyum çok önemlidir. Kuran, aralarındaki denge bozulursa bu rahatsızlığa kalp hastalığı der. Pek çok Müslüman ilahiyatçı ve filozof bu konuyu genel olarak özellikle de kalp temizliği ile ilgili olarak ele alır. Şahinöz, “İslam’da Pastoral Bakım” adlı çalışmasının girişinde, Sofizmdeki uzun zamandır öz-çoban bakımı geleneğine, Sufilerin Yüce Yaratıcı’yı ​​hatırlayarak (zikir) ruhlarını nasıl arındırmaya çalıştıklarına dikkat çeker.

Müzik ve sesle terapi

Yukarıda da belirtildiği gibi pastoral çalışmalara bir taraftan bakılmamış, beden ve ruh birlikte ele alınmıştır. Pek çok tasavvuf kurumunda ve sanatoryumlarda, yardım arayanlar şifalarını müzik ve sesle terapi, Kuran dersleri, su damlaları ve sesler gibi çeşitli şifa yöntemleriyle, ney flütünün (ney) sesleriyle ve özellikle çiçek kokularıyla bulmuşlardır. Bu kurumlarda “müzik terapistlerinin kalıcı olarak istihdam edilmesi” dikkat çekicidir. Müslümanlar, dinlerine bakmaksızın fırsat bulduğu sürece herkese iyilik yapmakla yükümlüdür. Bir hadiste Hz. Muhammed (sav) şöyle söyler:

“Kim bir kötülük görürse onu elinin gücüyle değiştirmelidir eğer elinin gücü yetersiz kalırsa o zaman diliyle yani konuşarak o kötülüğü engellemelidir. Eğer dili ile de bu kötülüğü engellemeye gücü yetmezse o zaman bu kötülüğe kalbi ile muhalefet etsin ki bu da imanın en zayıfıdır” (Müslim, İman:78).

Başka bir hadiste “İnsanların en iyisi insanlara hizmet edendir. İnsanların en hayırlısı insanlara faydalı olandır” (Buhari, No: 1226) denilmektedir. Kuran’da bir ayette ise İyilik ve (Allah’ın yasaklarından) sakınma üzerinde yardımlaşın, günah ve düşmanlık üzerine yardımlaşmayın. Allah’tan korkun; çünkü Allah’ın cezası çetindir” (Kuran, 2:2) buyurulmaktadır. Ayrıca “Ey iman edenler! Sizleri, size hayat verecek şeylere davet ettiğinde Allah’a ve Resul’e icabet edin. Bilin ki Allah, kişiyle kalbi (düşünceleri) arasına girer. Ve muhakkak (diriltilip), O’nun huzurunda toplanacaksınız “(Kuran 8:24) denilmektedir.

Bu iki ayeti kerimeden de anlaşılacağı üzere Yüce Yaratıcı, insanlardan beslenmelerine dikkat etmelerini ve kötü alışkanlıkları kendilerine telkin edenin kötülüğün ve felaketin sembolü olanın peşinden gidilmemesi gerektiğini, iyilik ve doğruluğun kutsal yolunu takip edilmesi gerektiğini Yüce Yaratıcının kişi ile düşünceleri arasına girebildiğini belirtmiştir. Yani insanlığa manevi danışmanlık yapmış, yol göstermiştir.

Hasta veya ihtiyacı olan Müslümanlar sosyal katılım veya ibadet etmek amacıyla bir araya toplanmakta ve ev ev dolaşarak hasta ziyaretleri yapmaktadırlar. Müslümanların çoğunluğunun yaşadığı ülkelerde, pastoral danışmanlık her Müslüman için önemli bir konudur.

Suzan Hergünsen

Viyana Üniversitesi

İlgili Yazılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir