Sophos Akademi

  1. Anasayfa
  2. »
  3. Bilişim ve Teknoloji
  4. »
  5. Histriyonik Kişilik Bozukluğu

Histriyonik Kişilik Bozukluğu

Histriyonik kişilik bozukluğu teatral, dramatize edilmiş ve aynı zamanda benmerkezci (egozentrik) davranışlarla karakterize edilir. Etkilenen kişiler güçlü, abartılı duygular gösterme eğilimindedir ve güçlü bir dikkat göstrilme, tanınma ve övgü ihtiyacı duyarlar. Duygularını teatral bir şekilde sergilerler ve farklı duygular arasında hızla geçiş yapabilirler. Bu davranış genellikle başkalarına yüzeysel görünür. Ayrıca, düşük hayal kırıklığı toleransına sahiptirler, bu nedenle küçük olaylar bile çoğu zaman güçlü bir duygu patlamalarına yol açar.

35 yaşında ve bekar olan Hanna depresyon için psikoterapi aramaktadır. Önceden doldurduğu depresyon ölçeği envanterinde alışılmadık derecede yüksek puan alır. İlk terapi seansına çok şık giyinmiş ve mükemmel bir makyajla gelir. İlk ifadesi şöyledir: “Bahse girerim depresyonda olduğumu düşünmüyorsunuzdur. Ama depresif görünmemem hiçbir şey ifade etmiyor.”

Hanna daha sonra son zamanlarda yaşadığı birçok duygusal krizi, içsel boşluğunu ve öfke nöbetlerini ayrıntılı ve dramatik bir şekilde anlatıyor. Her gün dış görünüşü için çok zaman harcadığını ve çok sayıda cinsel ilişkiye girdiğini belirtiyor. Çeşitli bar ve publarda erkeklerle buluşuyor ve bazen haftada iki ya da üç erkekle seks yapıyor. Bu davranışı hakkında şunları söylüyor: “Erkekler beni çekici bulduğunda, bu depresyonumu ve olumsuz düşüncelerimi unutmama yardımcı oluyor. Bunda yanlış olan ne?”

Normalliğe geçişler – histrionik kişilik tarzı (Kuhl & Kazén’e göre)

Histriyonik kişilik tarzına sahip kişiler – histriyonik kişilik bozukluğuna benzer ancak daha az belirgindir – kendilerini özellikle ifade etme eğilimindedirler. Genellikle cana yakındırlar ve analitik, odaklanmış düşünceden ziyade sezgileri tarafından yönlendirilirler. Bu tür insanlar başkalarından veya dış koşullardan kolayca etkilenir ve iyi bir atmosfer duygusuna sahiptir. Genellikle değişken olma eğilimindedirler. Genellikle kendini sunmanın rol oynadığı mesleklerde, örneğin aktör olarak çalışırlar.

Histriyonik kişilik bozukluğunun tipik belirtileri nelerdir?

DSM’ye göre, etkilenen kişiler aşırı duygusallık veya sürekli dikkat çekme çabası gibi derin bir örüntü gösterirler. Bozukluk erken yetişkinlik döneminde başlar ve davranışlar çok çeşitli yaşam durumlarında kendini gösterir. DSM’ye göre aşağıdaki kriterlerden en az beşi karşılanmalıdır:

  1. Etkilenenler, ilgi odağı olmadıkları durumlarda kendilerini rahatsız hissederler.
  2. Başkalarıyla temas halindeyken genellikle uygunsuz bir şekilde cinsel açıdan baştan çıkarıcı veya kışkırtıcı bir şekilde davranırlar.
  3. Hızla değişen, yüzeysel duygusal ifadeler gösterirler.
  4. Başkalarının dikkatini çekmek için düzenli olarak dış görünüşlerini kullanırlar.
  5. Çok az ayrıntı içeren, abartılı, izlenim bırakmaya yönelik bir konuşma tarzları vardır.
  6. Davranışları, kendi kişiliklerini dramatize etmeleri, teatral olmaları ve duygularını abartılı bir şekilde ifade etmeleri ile karakterize edilir.
  7. Etkilenenler telkine açıktır, yani diğer insanlardan veya koşullardan kolayca etkilenirler.
  8. Kişiler arası ilişkileri gerçekte olduğundan daha yakın olarak algılarlar.

Bozukluk ICD-10’da da benzer şekilde tanımlanmaktadır. Ana özelliklere ek olarak, ICD-10 tanı için mutlaka gerekli olmayan başka özellikler de içerebilir. Bunlar arasında benmerkezci ve herşeyi kendisiyle ilişkilendirdiği davranışlar, sürekli tanınma arzusu, başkalarını referans almama, kolayca kırılma ve sürekli manipülatif davranışlar sayılabilir.

Histriyonik kişilik bozukluğu ne kadar yaygındır?

Güncel araştırmalara göre, nüfusun yaklaşık yüzde iki ila üçü histriyonik kişilik bozukluğundan musdariptir. Erkek ve kadınlarda muhtemelen eşit sıklıkta görülmektedir.

Birçok vakada aynı zamanda bir depresyon veya anksiyete bozukluğu da mevcuttur. Ayrıca bu bozukluk sıklıkla narsisistik veya borderline kişilik bozukluğu ile birlikte görülür.

Histriyonik kişilik bozukluğunun olası nedenleri nelerdir?

Bu bozukluğun da biyolojik, psikolojik ve çevresel faktörlerin bir kombinasyonundan kaynaklandığı düşünülmektedir.

Psikanalitik bir bakış açısıyla, ebeveynlerle olan ilişki çocuklukta bozulmuştur. Bu, ebeveynlerin soğuk ve kontrolcü bir şekilde davrandıkları ve etkilenenlerin sevildiklerini hissetmedikleri ve sürekli terk edilmekten korktukları anlamına gelir. Sonuç olarak, belirgin bir özgüven sorunu geliştirmişlerdir. Artık aşırı duygusal davranmakta veya kasıtlı olarak krizlere neden olmaktadırlar, çünkü bu onların ilgi veya destek görmelerinin tek yoludur.

Bilişsel davranış terapisi perspektifinden bakıldığında, abartılı duygusal davranış ve kişinin sürekli kendisiyle meşgul olması, nesnel gerçeklere dayalı bilgiye veya doğru anılara daha az yer olduğu anlamına gelebilir. Bu da belirsiz, daha az detaylı düşünme ve konuşma şeklini ve kırılganlığı açıklayabilir. Buna ek olarak, etkilenen kişiler muhtemelen olumsuz inanışlara sahiptir, örneğin kendilerine bakmaktan aciz oldukları gibi. Bu da onlara ihtiyaçlarını karşılamak için sürekli başkalarına ihtiyaç duydukları hissini verir.

Histriyonik kişilik bozukluklarının tedavisi

Psikoterapötik yaklaşımlar

Diğer kişilik bozukluklarıyla karşılaştırıldığında, bu durumdan etkilenenler genellikle kendi istekleriyle terapiye gelirler. Ancak genellikle depresyon, psikosomatik şikayetler veya dissosiyatif semptomlar (kişinin kendisini veya çevresini gerçek dışı olarak deneyimlemesi) gibi başka sorunlar için yardım isterler.

Terapideki önemli hedefler, hastaların daha istikrarlı bir benlik imajı geliştirmeleri, daha fazla öz kontrol ve özgüven kazanmaları ve daha istikrarlı kişilerarası ilişkiler kurmalarıdır. Ayrıca duygusal dalgalanmalarını azaltmayı, yalnızlık ve can sıkıntısıyla başa çıkmayı ve hayattaki uzun vadeli hedefler hakkında düşünmeyi öğrenmelidirler.

Psikoterapide olası sorunlar ve olası çözümler

Histriyonik kişilik bozukluğunun tedavisi genellikle zordur, çünkü bu durumdan etkilenen kişiler genellikle davranışlarını sorunlu olarak görmezler ve ancak yavaşça ve zorlanarak değiştirebilirler. Terapideki diğer zorluklar, hastaların genellikle aşırı taleplerde bulunması, sorunlarını dramatize etmesi, ani duygusal patlamalar yaşama eğiliminde olması veya yalnızca yüzeysel değişiklikler yapmasıdır – örneğin, terapisti memnun etmek için.

Bu nedenle, onları çeşitli sorunlarının psikolojik arka planından nazikçe haberdar etmek önemlidir. Manipülatif davranışlar nedeniyle (örneğin, belirli bir hedefe ulaşmak için kişinin kendi sorunlarını dramatize etmesi), terapist net kurallar ve sınırlar belirlemelidir. Hastaya oryantasyon sağlayan yapılandırılmış bir yaklaşımın da faydalı olduğu düşünülmektedir.

Bir başka sorun da terapi sırasında kolayca bir ikilemin ortaya çıkabilmesidir: Terapist çok fazla yardım sağlarsa veya kararları hastanın elinden alırsa, dolaylı olarak sürekli ilgi ve destek ihtiyacını güçlendirmiş olur. Öte yandan, terapist yardım sağlamakta isteksiz davranırsa, bu durum terapinin kesilmesine yol açabilir. Bu nedenle terapide hem destek ve bağlanma ihtiyacının hem de özdenetim ve özerklik ihtiyacının desteklendiği bir orta yol bulmak önemlidir.

Psikanalitik ve derinlik psikolojisi temelli terapi

Genellikle uzun süreli terapinin gerekli olduğu varsayılır. Terapist destekleyici ve takdir edici bir şekilde davranmalı ve hastaya güven duygusu vermelidir. Bu şekilde, terapist hastaya kişilerarası ilişkiler için olumlu bir model sağlar. Bu, abartılı duygusal davranışlara yönelik eğilimin azaltılmasına yardımcı olabilir.

Zaman içinde terapist hastayı durumu hakkında nazikçe eğitmelidir. Ayrıca sürekli dikkat çekme ve ihtiyaçların hemen karşılanması kontrol altına almak için çalışacaktır. Hastalar gerçek, karşılanabilir ve sosyal olarak karşılanamaz ihtiyaçlar arasında ayrım yapmayı öğrenmeli ve gerçekliğe daha uygun davranışlar geliştirmelidir.

Bilişsel davranışçı terapi

Bilişsel davranış terapisinde uzun süreli terapinin de faydalı olduğu düşünülmektedir. Terapi sırasında hastalar, ihtiyaçlarını yalnızca başkaları aracılığıyla karşılama eğilimlerinin yavaş yavaş farkına varmalıdır. Daha sonra bu ihtiyaçlarını kendileri karşılamayı öğrenebilir ve başkalarına yönelik ihtiyaçlarını yönetilebilir bir düzeye indirebilirler.

Terapinin önemli bir yönü de duyguları tanımaya yönelik egzersizlerdir. Hastalar yavaş yavaş “gerçek” duyguları ile sadece “rol yaptıkları” duyguları birbirinden ayırmayı öğrenirler. Buna ek olarak, olumsuz inanışlar üzerinde çalışılabilir, sorgulanabilir ve kademeli olarak değiştirilebilir – örneğin, kişinin çaresiz olduğu ve her zaman başkalarına bağımlı olduğu inancı. Kişilerarası ilişkilerdeki zorlukları değiştirmek için, rol oyunlarında belirli durumlar uygulanabilir. Hastalar ayrıca sorunları daha gerçekçi bir şekilde değerlendirmelerini ve sistematik olarak çözüm aramalarını sağlayan problem çözme stratejilerini de uygulayabilirler.

Hastaların hayatlarını aşamalı olarak yapısallaştırmak ve bağımsızlıklarını ve öz kontrollerini güçlendirmek için, bağımsız olarak görevler üstlenmelerinin istendiği kendi kendini gözlemleme görevleri ve ev ödevleri sıklıkla kullanılır. Hastalar ayrıca duygusal dalgalanmalarını azaltmak için kendi başlarına bir şeyler yapma veya tek başlarına başladıkları bir görevi tamamlama pratiği yapabilirler.

Değişikliklerin uzun vadedeli kalıcı olmasını sağlamak için, semptomlar önemli ölçüde iyileştikten ve hastalar daha fazla özgüven kazandıktan sonra terapiye bir süre daha devam edilmelidir. Terapinin bu aşamasında, hayatlarının anlamı ve en önemli yönleri ve gelecek hedefleri üzerine düşünmeleri teşvik edilebilir.

Grup terapisi

Grup terapisinde hastalar diğer grup üyelerinden geri bildirim (feedback) alırlar. Bu, davranış sorunlarını daha iyi tanımalarına ve bunları kademeli olarak değiştirmelerine yardımcı olabilir.

Psikotropik ilaçlarla tedavi

Psikotropik ilaçların histriyonik kişilik bozukluğunun tedavisinde genellikle yararlı olduğu düşünülmemektedir. Yalnızca depresyon veya anksiyete bozukluğu gibi başka bir hastalık aynı anda mevcutsa kullanılırlar.

İstifade edilen Kaynaklar:

  • DIMDI (2013). Internationale statistische Klassifikation der Krankheiten und verwandter Gesundheitsprobleme, 10. Revision (ICD-10). German Modification. Version 2013
  • Fiedler P. (2007). Persönlichkeitsstörungen (6. Auflage). Beltz Verlag, Weinheim, Basel.
  • Fiedler, P. (2003). Kapitel 12: Persönlichkeitsstörungen. In. Reinecker H. (Hrsg.). Lehrbuch der Klinischen Psychologie und Psychotherapie (4. Auflage). Hogrefe-Verlag, Göttingen.
  • Barnow, S. (2008). Persönlichkeitsstörungen: Ursachen und Behandlung. Mit fünf Fallbeispielen. Verlag Hans Huber, Bern.
  • Sachse, R. (2004). Persönlichkeitsstörungen. Leitfaden für die Psychologische Psychotherapie. Hogrefe-Verlag, Göttingen.
  • Comer, R. J. (2008). Klinische Psychologie (6. Auflage). Kapitel 16: Persönlichkeitsstörungen. Spektrum Akademischer Verlag, Heidelberg.
  • Kuhl, J. & Kazén, M. (1997). Das Persönlichkeits-Stil- und-Störungs-Inventar (PSSI). Manual, Hogrefe-Verlag, Göttingen.

 

 

İlgili Yazılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir