Sophos Akademi

  1. Anasayfa
  2. »
  3. Bilişim ve Teknoloji
  4. »
  5. Büyük Dinler Hayvan Hakları Hakkında Ne Diyor?

Büyük Dinler Hayvan Hakları Hakkında Ne Diyor?

Dünyanın başlıca dinleri Budizm, Hristiyanlık, Hinduizm, İslam ve Yahudiliktir. Bu dinlerin her biri dünya çapında milyarlarca insan tarafından sahiplenilir; kutsal ve kadim köklere sahiplerdir.  Hayvanlar, tüm dinlerin kurbanlarında, yemeklerinde ve törenlerinde rol oynar.

Dinlerin her biri hayvanlara farklı değer verir. Bazı insanlar, inandıkları din gereği hayvanları kutsal sayarken, bazıları da onları sadece bir besin kaynağı olarak görmektedir. Ayrıca her din, zaman içinde gelişmiştir ve kültürler ve ülkeler arasında farklı şekilde uygulanmaktadır.

Budizm

Budizm, hem insan hem de insan olmayan hayvanlar için barışı uygulayan ve destekleyen bir din olarak bilinir. Hatta bazıları, Budizm’in hayvan refahını desteklediğini, çünkü tüm canlı varlıklara yönelik şefkatin Budizm’in inançlarına büyük ölçüde entegre olduğunu iddia ediyor.

Tıpkı Hıristiyanlık ve Yahudiliğin On Emri olduğu gibi, Budizm’in de beş ilkesi vardır. “Başkalarını öldürmeyin veya başkalarına zarar vermeyin”  diyen Birinci İlke, hayvanların çektiği acıyla ilgili olduğu için oldukça tartışılır. Buda, Birinci İlke’de “başkalarına” derken kime atıfta bulunuyordu? Bu kural sadece insanlar için mi geçerli olmalı? Yoksa tüm hissedebilen varlıklar için mi geçerli olmalıdır?

Tüm Budistler, Buda’nın öğretileri doğrultusunda olmaya çalışırlar, ancak bu dinin dünya çapında farklı yorumları vardır. Budistlerin bitki bazlı bir diyet izlemesi yaygındır, ancak hepsi bunu yapmaz.

Mahayana geleneği, diğer Budist geleneklerinden daha katı bir vejetaryendir. Lankavatara Sutrası’nda Buda, “Kimsenin et yemesine izin vermedim. izin vermiyorum, izin vermeyeceğim” der. Bunun gerekçesi de aynı metinde şöyle ifade edilmektedir:

“Her ne sebeple olursa olsun et yenmezse, hayatı yok eden yoktur.”

Günümüzün birçok Budisti, Buda’nın yemek için yalvaran keşişlerden istediği bir şart olan, hayvanların özellikle yemeleri için öldürülmediği için süpermarketlerden veya restoranlardan et yemenin etik kabul edildiğini savunuyor.

Budizm öğretilerinde et yeme eylemi ile eti için hayvan öldürme eylemi ayrı görülmekte ve bu nedenle birçok Budistin gözünde et yemeyi kabul edilebilir kılmaktadır. Budistler, aktif olarak bir hayvanın canına kıymak yerine, etin ziyan olmamasını sağlamak için süpermarkette sadece çöp topluyorlarsa, bunu mantıklı buluyorlar. Elbette pek çoğu bu bakış açısına katılmıyor. Buda, Dhammapada‘da şöyle dedi:

“Bütün varlıklar tehlike karşısında titrer. Hepsi ölümden korkar. Bunu düşündüğünüz zaman öldürmez veya başkasının öldürmesine sebep olmazsınız. Bütün varlıklar tehlikeden önce korkar. Hayat herkes için değerlidir.”

Budizm’i uygulayan herkes tarafından şefkat aranır. Bu nedenle Budistler, hayvanlara mümkün olduğu kadar az zarar vermeye çalışırlar, hayvanların öldürülmesiyle ilgili her türlü işten kaçınırlar, hayvanlara ve insanlara eşit derecede saygı gösterirler ve hem insanların hem de insan-olmayan hayvanların en yüksek iyilik durum olan Nirvana’ya ulaşabileceğine inanırlar.

Hristiyanlık

Hristiyanlık milyarlarca insan tarafından uygulanmaktadır ve Amerika, Avrupa ve Afrika’nın güney yarısındaki en popüler dindir. Hayvan hakları ve refahı, özellikle Amerika Birleşik Devletleri ve İngiltere’de Hristiyanlar tarafından yoğun bir şekilde tartışılmaktadır.

Yaratılış  bölümünde şöyle yazar:

“Ve Allah dedi: Suretimizde, benzeyişimize göre insan yapalım; denizdeki balıklara, gökteki kuşlara, ve sığırlara, bütün yeryüzüne ve yerde sürünen her şeye hakim olsunlar. Böylece Tanrı insanı kendi suretinde yarattı; Tanrı’nın suretinde onu yarattı; erkeği ve dişiyi O yarattı. Tanrı onları kutsadı ve Tanrı onlara, ‘Verimli olun ve çoğalın!’ dedi. dünyayı doldurun ve boyun eğdirin; denizdeki balıklara, gökteki kuşlara ve yeryüzünde hareket eden her canlıya hakim olun” (1:26 – 28).

Peter Singer, 1975 tarihli “Hayvan Özgürleşmesi” adlı kitabında, İncil’in insanın ege.enliği hakkındaki öğretisinin “hayvan haklarına bir engel” olduğunu iddia eder. Birçok geleneksel Hristiyan, Tanrı’nın hayvanları insanlar tarafından yiyecek, eğlence, arkadaşlık ve kıyafet için kullanılması için yeryüzüne koyduğuna inanır.

Tersine, birçok Hristiyan hayvanlara nezaketle davranılması gerektiğine inanır. Ve insan olarak hayvanlara zarar vermek günah olduğu için sakınmalıdır. Aynı şekilde Tanrı’nın tüm yaratıklarının – insan ve insan olmayan – duyarlı olduklarına ve acı ve ıstırap çekebileceklerine inanırlar. Ve bu inanç tüm Hıristiyanlar için ana akım olmasa da Hıristiyanların insan egemenliğini farklı yorumladıklarını ortaya koyuyor.

İnsanlar yiyeceklerinin nereden geldiğini öğrendikçe Hıristiyan vejetaryenliği daha popüler hale geliyor. Hıristiyan vejetaryenler, hayvanlara yapılan zulme ortak olmak istemedikleri için İncil’deki değerleri yemek yemeleriyle aynı hizaya getiriyorlar. The Christian Vegetarian Association’a göre, “Endüstriyel çiftlik ürünlerini tüketenler şiddeti destekliyor.”

Hristiyanlık, tek bir Tanrı’ya dayanır ve Hristiyanlar, yemek de dahil olmak üzere yaptıkları her şeyde Tanrılarına hizmet etmeye inanırlar. Birçoğu, hayvanların insanlara hizmet etmek için Tanrı tarafından Dünya’ya konulduğuna inanırken diğerleri hayvanların duyarlı, akıllı varlıklar olduğuna ve özenli davranılmayı hak ettiklerine inanır.

Hinduizm

Hinduizm, organize olmuş tek bir din değil, birçok gelenek ve felsefenin bir derlemesidir. Birçok farklı dini fikri kucaklar ve bazen bir din yerine bir yaşam tarzı olarak anılır. Dini fikirlerin karışımı nedeniyle, diğer dinler gibi hayvan hakları konusunda tek bir Hindu görüşü yoktur.

Hindu öğretileri, tüm canlı varlıkların bir ruhu olduğu ve onların yüce ruhun bir parçası oldukları inancını taşır. Bu nedenle, hem insan hem de insan olmayan tüm canlılara Budist geleneklerine benzer şekilde saygı duyulur. Hinduizm, tüm canlılara uygun ve saygılı muameleyi talep ederken, dini törenlerde hayvanlar kurban edilir. Hayvanlara uygun muamele bir Hindu’nun nihai hedefi olan kurtuluşa doğru ilerlemesi olarak kabul edildiğinden, hayvanlara kurban edilmeden önce nasıl davranıldığına büyük önem verilir.

BBC’ye göre, “Ahimsa genellikle basitçe şiddetsizlik olarak tercüme edilir, ancak bunun sonuçları çok daha geniştir; şiddet uygulamaktan daha fazlasıdır, bir tavırdan daha fazlasıdır, bütün bir yaşam biçimidir.” Hayvanları öldürmek, kötü karmaya neden olan bir ahimsa ihlali olarak görülüyor, bu nedenle birçoğu vejetaryen diyetleri takip ediyor. Özellikle inekler Hindular tarafından büyük saygı görür çünkü inek, Hindu kutsal metinlerinde tüm tanrıların annesi olan Aditi ile ilişkilendirilir. Ayrıca inekler aldıklarından fazlasını verirler.

“İnek, derler, beş şey üretir – süt, peynir, tereyağı (veya ghee), idrar ve gübre. İlk üçü yenir ve Hindu tanrılarına tapınmada kullanılır, son ikisi ise dini bağlılıkta veya kefaret olarak kullanılabilir veya yakıt olarak yakılabilir.

Nüfusun yüzde 80’inin Hinduizm’i uyguladığı Hindistan’da, inek öldürme eylemi ne kadar kutsal olduklarından dolayı yasaklanmıştır. Hindular herhangi bir sığır eti ürünü yemezler. Ruhu olan tüm canlılara karşı nazik olma genel öncülüyle Hinduizm, hayvanlar dini amaçlarla kurban edilse de hayvan haklarını yüksek derecede tutar.

İslâmiyet

Müslümanlar, hayvanların insanların iyiliği için var olduklarına, aynı zamanda onlara şefkat ve şefkatle davranılması gerektiğine inanırlar. Hayvanların insanlar tarafından kullanılabileceğini ve kullanılması gerektiğini Kuran‘da açıkça bildirmektedir:

“Allah, bir kısmına binesiniz, bir kısmından da rızkınızı alasınız diye size her türden hayvanları rızık olarak verdi. Nefsinizin arzularını tatmin etmeniz için onlarda başka faydalar da vardır. Yolculuklarınızı gemilerde olduğu gibi onların üzerinde yaparsınız.”

İslami öğretiler hayvanların kullanılmasını emrederken hayvana yapılan her türlü zulüm günah olarak kabul edilir ve – yemek dışında – bir hayvanı öldürmek yasaktır. Muhammed, hadiste hayvanlara karşı merhametin mükafatlandırılacağını, hayvanların insanlara nasıl davranılması gerektiği konusunda benzer olduğunu ve hayvanlara nasıl davranılacağına dair diğer talimatların yanı sıra zihinsel zulmün yasaklandığını belirtmiştir.

İslami öğretiler, Müslümanların domuz eti, uygun şekilde kesilmemiş bir hayvanın etini, kanı, elektrik çarpması, boğulma veya künt kuvvetle ölmüş bir hayvanın etini veya yukarıdakilerle kirlenmiş herhangi bir gıdayı tüketmesine izin vermez.

Müslümanların çoğu et yerken, hayvanın nasıl kesildiği konusunda haram olmaması, helal kabul edilmesi konusunda katı kurallar vardır. Helal olan ritüel kesim aşağıdakilerden oluşur:

“Müslümanlar hayvanın boğazını hızlı ve merhametli bir şekilde keserek keserler ve ‘Allah’ın adıyla, Allah en büyüktür’ (Kuran 6:118–121) diyerek keserler. Hayvan hiçbir şekilde acı çekmemeli ve kesimden önce bıçağı görmemelidir. Bıçak jilet gibi keskin olmalı ve önceki bir kesimin kanından arındırılmış olmalıdır. Tüketilmeden önce hayvanın tüm kanı boşaltılmalıdır. Bu şekilde hazırlanan ete zabiha yani kısaca helal et denir.”

Müslümanlar bu kesim yönteminin bir hayvanın hayatını sonlandırmanın en insani yolu olduğuna inanırken, hayvan hakları aktivistleri aynı fikirde değil. Aktivistler, helal kesim yöntemi boyunca hayvanların bilinçli olarak büyük miktarda acı çektiğini savunuyor. Hayvanlara ön bayıltma yapılması her zaman helal sayılmadı ve bazı kültürler hala buna uyuyor.

Helal Gıda Kurumu başkanı Masood Khawaja, 2004 yılında bir hayvanı öldürmeden önce hareketsiz hale getirmenin, hayvan boğazı kesilmeden önce gerçekten öldürülmediği sürece helal uygulamaya aykırı olmadığını belirtti. İslami uygulamalar, Kuran’da tüm hayvanlara saygı gösterilmesi konusunda belirtilen katı kurallar nedeniyle katledilirken bile tüm hayvanlara karşı nazik olmayı amaçlamaktadır.

Yahudilik

Yahudilik, Tanrı’nın yaratışının bir parçası olarak görüldüğü için hayvanlara uygun şekilde davranılmasına büyük önem verir. Tanrı ve Hıristiyanlar, yemek dahil yaptıkları her şeyde Tanrılarına hizmet etmeye inanırlar. Birçoğu, hayvanların insanlara hizmet etmek için Tanrı tarafından Dünya’ya konulduğuna inanırken diğerleri hayvanların duyarlı, akıllı varlıklar olduğuna ve saygıyla davranılmayı hak ettiklerine inanıyor. Yahudi geleneği, hayvanlara karşı acımasız olmanın yasak olduğunu açıkça belirtir. İnsanlar, hiçbir canlıya acı vermemeldir.

Hıristiyanlık ve Yahudilik, dinin değer ve inançlarında benzerlikler taşırken Yahudilik, hayvan refahını daha yüksek bir standartta tutar.

BBC’ye göre, “Talmud, Yahudilere hayvanlara acı vermemelerini özellikle emreder. Dahası önde gelen Yahudi figürlerinin erdemlerinin bir göstergesi olarak hayvanlara nezaketten yararlanan birkaç Mukaddes Kitap hikayesi vardır.”

Yahudiler için hayvan hakları önemli olsa da Yahudilik, temel bir insan ihtiyacını karşılamak için yapılması gereken buysa, hayvanlara zarar vermenin veya onları öldürmenin sorun olmadığını da öğretir. Tevrat’ın başlarında, Tanrı insana insan olmayan tüm hayvanları kontrol etme yeteneği verdiğinde insanların hayvanlara göre öncelikli olduğu belirtilir.

Gözlemci Yahudiler, yalnızca shechita adı verilen onaylanmış bir kesim sürecinden gelen eti yerler. İslami gelenekte eti helal kılma sürecine çok benzer şekilde, hayvan hakları aktivistleri shechita’yı hayvanlara karşı son derece acımasız bulurken, Yahudiler bunun tersine inanıyor:

“İyi yemek elde etme arzusu, hayvanların öldürülmesini gerektirdiğinden, Tevrat, hayvanın ölümünün en kolayı olmasını emreder. Hayvan diri iken beceriksizce boğazını kesmek, delmek, uzvunu kesmek suretiyle eziyet etmek caiz değildir.”

Shechita kesim yöntemi, bir hayvanı tek bir bıçak darbesiyle öldürmek için tasarlanmıştır, hayvanı anında öldürür, böylece herhangi bir acı hissetmezler. Doğru yapılırsa et koşer olur.

Yahudilik, öncelikle insanların temel ihtiyaçlarıyla ilgilenir ve hayvanlara uygun şekilde davranılırsa insanların ihtiyaçları için kurban edilebileceğini öne sürer.

Çözüm

Dünyanın dört bir yanındaki büyük dinler, farklı derecelerde de olsa hayvanlara şefkat ve saygıyla davranılması gerektiğine inanır. Bu dinlerin uygulandığı ve hayvanlara saygı gösterilmesi gereken ülke ve kültürlerde hayvanlar hala bir besin kaynağı olarak kullanılıyor ve dini amaçlar için kurban ediliyor. Mohandas Gandhi şöyle söylemişti:

“Bana göre bir kuzunun hayatı, bir insanın hayatından daha az değerli değildir. Mahlukat ne kadar acizse insanın zulmünden yine insan tarafından korunmaya o kadar hak kazanır.”

Zaman geçtikçe ve dini gelenekler gelişmeye devam ettikçe hayvanların hayatlarının dini bir kapasite dahilinde hayvan haklarının ilerletilmesi için bağışlandığını görecek miyiz?

Krista Kihlander

Çeviren: Şevki IŞIKLI

Kaynak

  • Sentientmedia.org /what each major religion says about animal rights / November 15, 2019.

İlgili Yazılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir