Sophos Akademi

Narsisizm

Narsizim, aşırı abartılı özgüven ve çok kırılgan bir iç benlik ile karakterize edilir.

Bu makalede narsisizm teriminin tanımlanması, özellikleri, nedenleri, belirtileri, şiddeti, tedavi seçenekleri ve kökenleri açıklanmaktadır. Kişilik bozuklukları bölümünde, narsisistik kişilik bozukluğu hakkındaki tüm önemli bilgilerin net bir özetini bulacaksınız.

Yazan: Metin Yetim II 1 Haziran 2025

Vivien uzun yıllar başarılı bir şirket yöneticisiyle yaşamış ve yıllar süren evliliğin ardından kendisine sürekli “pislikmiş” gibi davranmıştır. Vivien çok ihmal edilmiş bir şekilde büyümüştü. Bir keresinde, bir tartışmanın ardından buluşmak ve barışmak için eşini aradığında, eşi telefonu “Hangi pislikle konuşuyorum ben?” diye cevap vermişti.

Yine de adamın cazibesi ve başkalarıyla ilişkilerindeki sosyal becerileri Viviven’i etkilemiş ve adam zaman zaman ona karşı çok sevecen de olabilmiştir. Defalarca aşağılanmasına ve hatta fiziksel saldırıya uğramasına rağmen, bu adamla kalmaya devam etmiş ve ona defalarca ayrıldıklarını duyurmuş ancak bu ayrılık bir türlü kesin sonuçlanamamıştır. Ancak kendisi bir psikiyatri kliniğine yatırıldığında araya mesafe koyabilmiş ve eşinden ayrılabilmiştir.

Vivien, narsisistik bir bozukluktan musdariptir. Etkilenenlerin büyük bir kısmı “kırılgan narsisizmden” musdariptir. Kırılgan, savunmasız demektir ve kendilerini çabucak güvensiz, boşlukta hissederler ve negatif eleştirildiklerini hissettiklerinde bununla başa çıkamazlar ve çabucak incinerek geri çekilirler. Bununla birlikte, kendileri de çevrelerin davranışlarına bakarlar ve onları çoğunlukla çok olumsuz değerlendirir ve siz fark ettirmeden bile kendi başarılarını başkalarınınkinden üstün tutma eğilimindedirler.

Aşırı tanınma ihtiyaçlarını (burada Viviven) genellikle “görkemli-maling (kötü huylu)” bir narsistle (burada kötü huylu kocası), yani öncelikle çok abartılı özgüvenleri, tanınma açlıkları veya güç arayışları nedeniyle dikkat çeken kişilerle ilişki kurarak tatmin ederler. Vivien, kocasının başarısı ve finansal fırsatları sayesinde kendi öz saygısını evlilikleri süresince artırmıştır.

Narsisizmin nedenleri nelerdir?

Sosyal medya tarafından desteklenen modern yaşam tarzının narsisistik bozuklukları teşvik ettiği düşünülebilir. Ancak, narsisistik bozuklukların artık daha yaygın olduğunu kanıtlayacak bilimsel çalışmalar yoktur. Çevresel etkiler ve yetiştirilme tarzı gibi çeşitli faktörler rol oynamaktadır. Psikoloji alanındaki son ikiz çalışmalarına göre, genlerin narsisistik kişilik bozukluğu üzerinde diğer kişilik bozukluklarına kıyasla daha büyük bir etkisi vardır.

Çocukluk döneminde bakıcılarla (ebeveynler, akrabalar, bakıcılar gibi.) yaşanan olumsuz etkileşimler özellikle önemlidir. Örneğin psikanalist Otto Kernberg, duygusal soğuk veya gizli saldırgan ebeveynlerin abartılı bir benlik sunumunu teşvik ettiğini varsayar. Çok az takdir/onay gören çocuklar, övüldükleri başarılara odaklanarak öz saygılarındaki bu hasarla başa çıkmaktadır. Diğer araştırmacılar, ebeveynlerinden hiçbir sınırlama görmeyen çocukların gerçekçi olmayan ve mükemmeliyetçi bir benlik imajı geliştirebileceğinden şüphelenmektedir.

Ergenlerde, ihtişam fantezileri, büyük bir hayranlık duyulma ihtiyacı ve genellikle yeterince gelişmemiş bir empati yetisi sıklıkla gözlemlenebilir. Ancak bu sağlıklı gelişimin bir parçasıdır.

Bununla birlikte, narsisizm çocukluk ve ergenlik döneminde yıkıcı bir şekilde kendini gösterebilir; etkilenenlerin insanlar arası ilişkilerdeki yetersiz becerileri ve kolay suç işleme davranışları nedeniyle kendilerini izole eder ve özlerine uygun yaşayamadıkları için kendilerine zarar verme eğilimleri geliştirirler.

Narsisizm kavramı nasıl ortaya çıktı?

Alfred Binet, 1887 yılında “Narcissos efsanesini” bir cinsel fetişizm vakasını tanımlamak için kullanan ilk kişidir. Birkaç yıl sonra, İngiliz seksolog Henry Havelock Ellis oto-erotizm üzerine bir çalışmasında “Narcissos benzeri” terimini kullandı. Alman psikiyatrist Paul Näcke, narsisizm terimini bilime kazandırmış ve bu terimi farklı türdeki bencilliği tanımlamak için kullanmış. Narsisizm terimini kibir ve benmerkezcilikle ilişkilendiren ilk kişi Otto Rank olmuştur.

Psikanalizin kurucusu Sigmund Freud, narsisizmi ilk kez 1909 yılında Viyana Psikanaliz Derneği tarafından düzenlenen bir konferans gecesinde nesne sevgisine geçişte gerekli bir gelişim aşaması olarak tanımlamıştır. O zamana kadar narsisizm, ciddi bir cinsel karmaşa olarak anlaşılıyordu. John C. Nemiah sonunda narsisizmi bir akıl hastalığı olarak tanımladı. Psikopatolojinin Temelleri (1961) adlı eserinde “narsisistik karakter bozukluğu “ndan bahsetmiştir. Nemiah’ın ardından Otto Kernberg “narsisistik kişilik yapısı” terimini önermiştir. Heinz Kohut 1968 yılında “narsisistik kişilik bozukluğu” terimini ortaya atmıştır. İki psikanalist Kernberg ve Kohut terimin daha ileri tanımlarını geliştirdiler.

Narsisistik özelliklerin karakteristikleri

Narsisizm insanlarda farklı derecelerde görülür:

  • Narsisistik kişilik özelliklerine sahip sağlıklı kişilerde
  • Narsisistik özellikleri açıkça belli olan kişilerde
  • Narsisistik kişilik bozukluğundan musdarip kişilerde

Narsisistik kişilik özelliklerinin olumlu yönleri nelerdir?

Pek çok sorunlu yönün yanı sıra, neredeyse tüm narsisistler, kendi çıkarlarını ve hedeflerini çok iyi takip etmelerini sağlayan yüksek düzeyde öz farkındalık gibi birçok sağlıklı özelliğe de sahiptir.

Yüksek özgüven ve performans gösterme isteği

Belirgin narsisistik özelliklere sahip kişiler yüksek düzeyde atılganlığa sahiptir ve ortalamanın üzerinde bir performans düzeyine ulaşmaya hazırdır. Bu durum genellikle liderlik pozisyonlarına gelmelerini sağlar. Psikanalist Otto Kernberg narsisizmi otomatik olarak bir bozukluk olarak görmez. “Profesyonel olarak başarılı olmak için belirli bir miktar paranoya, narsisizm, kompulsiflik ve psikopatik özelliklere ihtiyaç vardır”, der.

Narsisistik kişilik özellikleri orta derecede belirgin olan kişilerde depresyon, anksiyete(korku) ve yalnızlık hissi düzeyleri daha düşüktür ve öznel iyi olma hissi daha yüksektir. Özsaygısı yüksek ve aynı zamanda belirli bir derecede aşırı özgüvene sahip kişiler, daha istikrarlı bir özgüvenden yararlanır, karar verme ve yeni görevler ve zorluklar üstlenme cesaretine sahiptir. Başarısızlıkla daha iyi başa çıkabilirler. Bununla birlikte, daha belirgin narsisistik kişilik özellikleri, sosyal olarak daha tahammül edilemez özellikler ve davranışlarla sonuçlanır.

Bununla birlikte, hastalık değeri taşıyan bir bozukluğu teşhis edebilmek için, etkilenen kişinin büyük bir acı altında olması gerekir. Bu genellikle narsisistik davranışın beraberinde getirdiği birçok olumsuz kişilerarası ilişkilerden kaynaklanır.

Narsisistik karakter özelliklerinin patolojik biçimleri nelerdir?

Güçlü bir özerklik ihtiyacı ve empati yoksunluğu… Şiddetine bağlı olarak narsisizm, çok yüksek intihar oranıyla ilişkilendirilebilen ciddi bir hastalıktır.

Narsistik kişilik bozukluğu olan kişiler utanç, suçluluk, korku, çaresizlik ve aktif kendini değersizleştirme gibi duyguları büyüklük, mükemmeliyetçilik, diğer insanları değersizleştirme ve öfke, hiddet ve saldırganlık fikirleriyle telafi ederler.

Takdir görmek, eylemlerini ve kararlarını belirleyen en önemli iki güdüden biridir; her koşulda kendi özerkliklerini korumak ise diğeridir. Etkilenenler, hemen eleştirildiklerini hissederler, bu da depresyona ve hatta intihara bile yol açabilir. Bu kişiler genellikle yaşadıkları büyük içsel boşluğu ve belirgin aşağılık duygularını aşırı cinsellik veya uyuşturucu kullanımı da dahil olmak üzere aşırı faaliyetlerle hafifletmeye çalışırlar.

Buna ek olarak, etkilenenler çok az duygusal empatiye ve esneklik yeteneğine sahiptir. Ancak, her ikisi de başka bir kişinin duygularını veya düşüncelerini anlamak için gereklidir. Narsisistik bozukluğu olan kişiler temelde başkalarının yaşadıklarına ya da acılarına empati duyamazlar. Bununla birlikte, genellikle çok açık sözlü olan bu insanlar, yüksek düzeyde bilişsel empatiye sahiptir. Bu, diğer kişinin ne istediğini çok net bir şekilde algıladıkları anlamına gelir. Bu da başkalarını başarılı bir şekilde manipüle etmelerini sağlar.

Narsisistik kişilik bozukluğu teşhisi (Huysuz, dramatik, duygusal kişilik bozukluğu)

Bugüne kadar sadece narsisistik kişilik bozukluğu teşhis kriterleri belirtilmiştir. Narsistik kişilik bozukluğu, ABD’deki baskın psikiyatrik sınıflandırma sistemi olan DSM-5, Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve İstatistiksel El Kitabı’nda (DSM) ayrıntılı olarak tanımlanmaktadır. “Huysuz, dramatik, duygusal kişilik bozukluklarını” içeren B kümesinde yer almaktadır.

Narsisizmin en belirgin belirtileri nelerdir?

Narsisizm özellikle belirgin bir kırılganlık ile tanınabilir. Narsisistik Kişilik Bozukluğu teşhisi konulabilmesi için, aşağıdaki kriterlerden en az beşinin varlığıyla karakterize edilen, sürekli bir büyüklenme, kendine hayranlık ve empati yoksunluğu örüntüsü olmalıdır:

  • Kişinin kendi önemine ve yeteneklerine ilişkin abartılı, temelsiz bir büyüklenme duygusu
  • Sınırsız başarı, nüfuz, güç, zeka, güzellik veya mükemmel aşk fantezileriyle meşgul olma
  • Özel ve eşsiz olduklarına ve sadece en üst düzeydeki insanlarla ilişki kurmaları gerektiğine inanmaları
  • Koşulsuz olarak takdir edilme arzusu
  • Hak ettiğine dair güçlü kesin inanç
  • Kendi hedeflerine ulaşmak için başkalarını istismar etmek (manipüle etmek)
  • Empati eksikliği/yoksunluğu
  • Başkalarını kıskanma ve başkalarının kendilerini kıskandığına sanma/inanma
  • Kibir ve küstahlık

 Belirtiler en geç erken yetişkinlik döneminde başlamış olmalıdır.

Ne DSM-5 ne de ICD-10 kırılganlığı bir tanı kriteri olarak listelemektedir. Yine de birçok psikiyatrist ve psikoterapist bu kırılganlığı narsisizmi bir bozukluk haline getiren temel bir özellik olarak tanımlamaktadır.

Narsisizm ile hangi komorbiditeler (birlikte görülen farklı hastalıklar) ortaya çıkabilir?

Narsisistik kişilik bozukluğundan musdarip kişilerde genellikle aşağıdaki gibi komorbid bozukluklar da gelişir:

  • Depresyon
  • Bipolar bozukluk
  • Somatizasyon bozukluğu
  • Bağımlılık bozukluğu
  • DEHB (Dikkat eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu)
  • Yeme bozukluğu
  • Diğer kişilik bozuklukları: paranoid, dissosyal, histriyonik veya borderline kişilik bozukluğu.

Özellikle bozukluk, savunmasız-kırılgan narsisizm olarak ortaya çıktığında, Borderline (sınırda kişilik) bozukluğu ile karıştırılabilir çünkü her iki bozukluk da dengesiz benlik algısı, kişilerarası çatışmalı ilişkiler ve terk edilme korkuları ile ilişkilidir. Ayrıca, hastaya yakın olan insanlar, hasta tarafından kendi sorunları için agresif bir şekilde suçlanırsa, borderline kişilik bozukluğu ile karıştırılabilir. Bunun nedeni, her iki bozukluğun da zorba bir biçime sahip olduğunun bilinmesidir.

Narsisizmin hangi alt türleri vardır?

Russ ve meslektaşları (2008) tarafından yapılan ampirik bir çalışmaya göre, narsisizm üç alt kategoriye ayrılabilir:

  • Teşhirci narsisizm (açıkça gözlemlenebilen)
  • İhtişamlı-maling (kötü huylu) narsisizm
  • Savunmasız-kırılgan narsisizm (gizli)

Etkilenenlerin çoğunda sürekli olarak narsisizm görünmemektedir. Örneğin İhtişamlı-maling tipten etkilenenler bir anda çok özgüvenli ve büyüklenmeci görünebilir ve kısa bir süre sonra depresyon ve endişe belirtileri gösterebilirler.

Teşhirci narsist tipini karakterize eden nedir?

Teşhirci tip, ihtişamlarını alenen vurgular. Bu tiptekiler, rekabetçi bir dünyada çok başarılı olabilir. Davranışları çok özgüvenli olarak karşımıza çıkar. Bu tip insanlar başkalarına karşı kibirli ve üstten bakan bir şekilde davranırlar. Bu form aynı zamanda açık narsisizm olarak da bilinir.

Büyüklenmeci – kötü huylu narsisizm tipini karakterize eden nedir?

Kötü huylu narsisizm, saldırganlık, paranoya ve antisosyal davranışların bir kombinasyonudur. Malign (habis, kötü huylu) terimi tıpta kötü huylu hastalıkları tanımlamak için kullanılır. Bu tip insanlar büyüklüklerine inanırlar. Başkaları tarafından yeterince değer görmediklerini hissettiklerinde, başkalarına isnat ettikleri reddedilme gerçek olmasa bile, pişmanlık duymadan intikam alırlar.

Savunmasız-kırılgan narsisizm türünü karakterize eden nedir?

Savunmasız-kırılgan narsisizmden musdarip kişiler, son derece savunmasız, utangaç ve aşırı duyarlı oldukları için genellikle narsist olarak hemen tanınmazlar. Bu nedenle bu form gizli narsisizm olarak da bilinir. Bununla birlikte, diğer türler gibi, kendilerine odaklanırlar ve başkalarına karşı gerçek bir empati hissedemezler. Eleştiri veya reddedilme bu kişilerde ciddi krizleri tetikleyebilir, hatta intihara bile yol açabilir.

Kadın ve erkek narsisizmi var mıdır?

Popüler bilimde genellikle kadın ve erkek narsisizmi arasında bir ayrım yapılır. Buna göre, savunmasız-kırılgan narsisizmin kadın formu olma eğilimindedir, buna karşın özellikle büyüklenmeci narsisizm erkeklerde daha yaygındır. Ancak bu teoriyi destekleyen herhangi birbilimsel çalışma bulunmamaktadır.

Bir narsist ilişki yaşayabilir mi?

Başkalarının ihtiyaçlarına karşı duyarlı olmak, etkilenen kişilerin özellikle ilişkinin başlangıcında özenli davranmalarını ve diğer kişiye önemli bir kişi olduğu hissini vermelerini sağlar. Bu kişiler genellikle sosyal statü veya zenginlik gibi sunabilecekleri özel bir şeyleri olan insanlara yönelirler, çünkü bunu kendi öz saygılarını artırmak için kullanabilirler.

Kişinin kendi özerkliğine aşırı vurgu yapması narsisistik bozukluğun önde gelen belirtilerinden biridir. Yüksek onaylanma ihtiyacını tatmin etmek için, ilişki yoluyla özdeğerlerini dengelemek amacıyla özerkliklerinin bir kısmını feda ederler. Ancak bu, kontrolden vazgeçtikleri anlamına gelmez. Bu kişilik bozukluğunda bir partnere sadık kalmakta zorlanırlar. Temel olarak, partnerlerini oldukları gibi algıladıkları, kabul ettikleri ve anladıkları için bir ilişkiye girmezler. Bunu kendileri için de yapmazlar. Başlangıçta bir ilişkiye girerler, çünkü onaylanma ve beğenilme ihtiyaçlarını tatmin etmek isterler. Bu aynı zamanda neden sıklıkla flört etmeye açık olduklarını da açıklar. Kendi partnerleriyle işler çok karmaşık hale gelirse, başka bir yerde onay ararlar.

Narsisist erkek ve kadınlar genellikle bir çift ilişkisine girerler. Biri hayranlık, sevgi ve onaylanmanın tadını çıkarırken, diğeri de partnerinin gösterişli büyüklüğü, mesleki başarısı ya da maddi zenginliğiyle moral bulur.

Narsisizm tedavi edilebilir mi?

Hayatta sürekli devam eden çatışmalar ve anlam krizleri terapiye başlamalarına yol açar. Narsisistik kişilik bozukluğu olan danışanlar ıklıkla ayakta psikoterapide görülür. Ancak bu kişilerin çoğu depresyon, somatoform bozukluklar, anksiyete, yeme bozuklukları veya bağımlılık sorunları gibi diğer ruhsal hastalıklar için tedavi aramaktadır.

Psikoterapi, genellikle iş yerinde veya bir ilişkide devam eden çatışmalar, genel memnuniyetsizlik veya anlam krizleri gibi bozukluğun duygusal ve sosyal maliyetleri tarafından aranır. Kişilik bozukluğundan musdarip kişiler, genellikle sorunlarını kimliklerinin bir parçası olarak yaşarlar. Bu kişilerin sorunlu ilişkileri, kendilerini idealize etmeleri ve empati eksiklikleri psikoterapötik ele almak genellikle çok uzun bir süreç gerektirir. Savunmasız-kırılgan narsisizmden musdarip kişilerde terapötik başarı, büyüklenmeci(kötü huylu) narsisizmden musdarip kişilere göre daha yüksektir. İleri yaştaki hastaların tedavilerindeki başarı genel olarak daha yüksektir.

Çok çeşitli tedavi seçenekleri

Narsisistik bozuklukların tedavisi için çok çeşitli terapi ekolleri mevcuttur. Özellikle Otto Kernberg, Heinz Kohut, Anthony W. Bateman, Peter Fonagy, Mary Target ve diğerleri gibi psikanalistler uygulamada kendilerini kanıtlamış yöntemler geliştirmişlerdir.

Şema terapi gibi davranışçı terapiden geliştirilen terapi yöntemleri de bu bozuklukların tedavisinde etkilidir.

Bu bozuklukta özellikle başarılı olabilecek terapi yöntemlerine kısa bir genel bakış:

  1. Aktarım odaklı psikoterapi (Transference-focused-Osychotherapy – TFP)
  2. Zihinselleştirme temelli terapi (Mentalization-Based-Treatment, MBT)
  3. Bilişsel davranışçı terapi (Cognitive-Behavioral-Psyhotherapy – CBT)
  4. Şema terapisi
  5. Çift terapisi
  • Aktarım odaklı psikoterapi (Transference-focused-Osychotherapy – TFP)

Psikanalist Otto Kernberg aktarım odaklı psikoterapiyi öncelikle Borderline kişilik bozukluğu için bir tedavi yöntemi olarak geliştirmiştir, ancak narsisistik kişilik bozukluğu için de başarıyla kullanılmaktadır. Yöntem psikanalizden türetilmiştir ve temel varsayımı, erken çocukluk deneyimleri, doğuştan gelen mizaç ve diğer yaşam deneyimleri gibi faktörlerin kişiliğin olgunlaşması ve işleyişi üzerinde olumlu veya olumsuz bir etkiye sahip olabileceğidir. Kernberg’e göre, otantik bir benlik ancak çeşitli benlik imajları bütünleşik bir benlik kavramı halinde düzenlenirse yeterli derecede gelişebilir. Benlik kavramının önemli temel unsurları, örneğin, bireyin iç ve dış gerçeklik arasında ayrım yapabilmesi ya da kendisi ve bağlanma figürleri gibi başkaları hakkında istikrarlı bir kavrama sahip olmasıdır.

  • Zihinselleştirme temelli terapi (Mentalization-Based-Treatment, MBT)

Zihinselleştirme, içsel zihinsel durumlarla, yani kişinin kendisinin ve başkalarının düşünceleri, duyguları, istekleri, ihtiyaçları ve inançlarıyla ilişki kurmak, bunları davranışın temeli olarak anlamak ve bunlar üzerinde düşünebilmek anlamına gelir. Zihinselleştirme temelli psikoterapi, psikoterapinin bütünleştirici bir şeklidir. Psikodinamik, Sistem psikoterapisi, Danışan merkezli hümanist terapi ve Diyalektik-davranışçı terapi yaklaşımlarını birleştirir ve gelişim psikolojisi, bağlanma teorisi ve zihin teorisinden bulguları içerir. Zihin Teorisi, diğer insanlardaki bilinç süreçleri hakkında bir varsayımda bulunma ve bunları kendi içinde tanıma yeteneğini ifade eder.

Yöntem, İngiliz psikiyatrist ve psikanalist Anthony W. Bateman ve İngiliz psikolog ve psikanalist Peter Fonagy tarafından Borderline kişilik bozukluğu için bir tedavi yöntemi olarak geliştirilmiştir. Narsisistik kişilik bozukluğu gibi sınırlı zihinselleştirme yeteneğiyle ilişkili diğer bozuklukların tedavisinde de kendini kanıtlamıştır. Bunun yardımıyla hastalar kendi isteklerini, düşüncelerini ve inançlarını ile diğer insanlarınkini daha iyi anlamayı öğrenirler. Bununla birlikte, zihinsel durumları keşfetmek için hastanın terapide güvenli bir şekilde bağlandığını ve anlaşıldığını hissetmesi çok önemlidir. Bu, terapistin hastanın duygusal uyarılmasına dayanabilmesini gerektirir.

  • Bilişsel Davranışçı Terapi (Cognitive-Behavioral-Psyhotherapy – CBT)

Sürdürülebilir, takdire dayalı bir terapötik ilişkinin geliştirilmesi terapinin temel bir unsurudur. Hastanın kendine has özellikleri ahlaki açıdan değerlendirilmemelidir. Bunun yerine, çok özel deneyimler ve sorunlar ele alınır. Bunlar, hastanın ilişkilerdeki karakteristik zorluklarını çözmek ve bunları kademeli olarak değiştirmek için kullanılabilir. Buna ek olarak, örneğin başkaları tarafından kabul edilmek ve değer görmek için her zaman iyi olmak zorunda olma fikri gibi olumsuz düşünce kalıpları da değiştirilmelidir. Hastalar öz saygılarını diğer insanların görüşlerine daha az bağımlı hale getirmeyi ve eleştiriyle daha iyi başa çıkmayı öğrenebilirler. Etkilenenlerin daha fazla empati geliştirmelerine yardımcı olmak için video geri bildirimli rol yapma tekniği kullanılabilir.

  • Şema Terapisi

Şema terapi öncelikle kişilikle ilgili belirgin, uzun süreli psikolojik bozuklukları tedavi etmek için kullanılır. Özellikle Borderline bozukluğu ve Narsisistik kişilik bozukluğu gibi kişilik bozukluklarının tedavisinde kullanılır. Şemalar anketler yardımıyla tanımlanabilir ve daha sonra hastayla diyalog halinde gözden geçirilebilir. Örneğin hasta hayatında çok güçlü olumsuz duygular yaşadığı durumları adlandırmalıdır. Bunun nedeni, bunların genellikle tetikleyici durumla değil, çocuklukta ortaya çıkan şemaların aktivasyonuyla açıklanabilmesidir. Ayrıca hasta, şemaların yaşam öyküsü bağlamında nasıl ortaya çıktığını yavaş yavaş anlamalıdır. Bu şekilde, önceki davranış kalıplarını sorgulayabilir ve bunları kademeli olarak değiştirebilirler. Terapinin bir sonraki aşaması olumsuz şemaları değiştirmekle ilgilidir: şimdi bu işlevsiz davranişlar çeşitli teknikler kullanılarak değiştirilmeli ve zayıflatılmalıdır. Amaç, hastanın olumsuz davranış kalıplarından yavaş yavaş vazgeçmesi ve ihtiyaçlarını bilinçli ve uygun, esnek bir şekilde karşılamayı öğrenmesidir.

5) Çift terapisi

Narsisistik bozukluğu olan kişilerin çift terapisine başlamasını genellikle bir aldatma olayı tetikler. Narsisistik partnerin, eşide narsisistik olması halinde çift terapisi ısrarına karşılık vermeyi kendi adına cömertlik olarak görmesi bile nadir değildir. Çift terapisti Hilmar Bennecke, çift terapisinde ek olarak bire bir seansların da yararlı olduğuna inanmaktadır, çünkü bu, etkilenen kişiye, eşine kendini haklı çıkarmak zorunda kalmadan terapistin tavsiyeleriyle daha fazla ilgilenme şansı verir.

İstifade edilen kaynaklar

  • Benecke H (2019). Narzissmus in Partnerschaft und Paartherapie. Psychotherapie im Dialog; 63-68. Stuttgart New York: Georg Thieme Verlag.
  • Berger M (2012). Psychische Erkrankungen – Klinik und Therapie. München: Urban & Fischer.
  • Dieckmann E, Roediger E (2019). Das schematherapeutische Vorgehen bei narzisstischen Patienten. Psychotherapie im Dialog; 58-62. Stuttgart New York: Georg Thieme Verlag.
  • Hartmann H (2018). Narzissmus und narzisstische Persönlichkeitsstörungen, Göttingen: Vandenhoeck & Ruprecht.
  • Kernberg O (1978). Borderline-Störung und pathologischer Narzissmus. Berlin: Suhrkamp Verlag.
  • Kohut H (1976). Narzissmus: Eine Theorie der psychoanalytischen Behandlung narzißtischer Persönlichkeitsstörungen. Berlin: Suhrkamp Verlag.
  • Lammers C, Eismann G (2019). Bin ich ein Narzisst – Oder bin ich einfach nur selbstbewusst? Stuttgart: Schattauer.
  • Lammers C (2019). Narzissmus oder kein Narzissmus? Psychotherapie im Dialog; 20:19-25. Stuttgart New York: Georg Thieme Verlag.
  • Lammers C (2015). Psychotherapie narzisstisch gestörter Patienten, ein verhaltenstherapeutisch orientierter Ansatz, unter Mitarbeit von Gitta Jacob und Gunnar Eismann, Stuttgart: Schattauer.
  • Lipp M, Karow A (2019). Gibt es Narzissmus im Kindes- und Jugendalter und wie äußert er sich? Psychotherapie im Dialog; 20: 74-79. Stuttgart New York: Georg Thieme Verlag.
  • Lohmer M, Wernz C (2019). Narzissmus und Übertragungsfokussierte Psychotherapie (TFP). Psychotherapie im Dialog; 20: 48-52. Stuttgart New York: Georg Thieme Verlag.
  • Morf C.C, Rhodewalt F (2006) Die Paradoxa des Narzissmus – ein dynamisches selbstregulatorisches Prozessmodell. In: O. Kernberg & H.-P. Hartmann (Hrsg) Narzissmus. Stuttgart: Schattauer Verlag.
  • Russ, E., Shedler, J., Bradley, R. & Westen, D. (2008), Refining the Construct of narcissistic personality disorder: diagnostic criteria and subtypes. Journal of Psychiatry, 165, 1473-1481.
  • Sachse R (2002). Histrionische und narzisstische Persönlichkeitsstörungen. Göttingen: Hogrefe.
  • Sachse, R (2004). Persönlichkeitsstörungen. Leitfaden für eine Psychologische Psychotherapie. Göttingen: Hogrefe.
  • Sachse R, Sachse M, Fasbender J (2011). Klärungsorientierte Psychotherapie der narzisstischen Persönlichkeitsstörung. Göttingen: Hogrefe.
  • Senger K (2019). Narzissmus. Psychotherapie im Dialog; 20: 17-18. Stuttgart New York: Georg Thieme Verlag.
  • Stalujanis E, Euler S (2019). Mentalisierungsbasierte Therapie bei Narzisstischer Persönlichkeitsstörung. Psychotherapie im Dialog; 20: 44-47. Stuttgart New York: Georg Thieme Verlag.
  • Waelder R (1925). The psychoses: Their mechanisms and accessibility to influence. In: International Journal of Psycho-Analysis. 6: 259–281.
  • Wardetzki B (2018). Und das soll Liebe sein? München: dtv.
  • Willi J (2012). Die Zweierbeziehung. Reinbek: Rowohlt.

İlgili Yazılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir